Bİ KİREK DAA Bİ KİREK...
02 Mart 2022, 12.50 A- A+
Bİ KİREK DAA Bİ KİREK...
Çingene Ali ile Arnavut Bayram köy meydanında kerpiç kesiyorlar. - Aliii yeterli bre çamır?
- Bi kirek daa bi kirek...
Zıtların birbirini çekim kuramı sanki bu ikisinin arkadaşlığını tanımlamak için ortaya atılmış.
Ali; derisi iskeletine yapışmış, kara kuru; kemerli sivri burnu,çıkık elmacık kemikleri; yüzünün karasında kaybolmuş kara boncuk gözleri ile ufak tefekten de daha tefek; nerden baksan; kemikli elli kilo!Bayram iri yarı; saçı bir zamanlar herhalde sarıymış. Şimdi yok... Dazlak. Büyükçe bir karpuz iriliğinde yusyuvarlak bir kafa...Gür kırlaşmış kaşlar; mavisi solmuş boş bakan gözler... İri bir burun, burun deliklerinden fışkırmış sanısı yaratan kırçıl sarkık pala bıyıklar...Feleğin nasıl bir şakası; Birini Deliorman'dan, diğerini Makedonya'dan koparıp, yollarını bu köyde birleştirmiş? Dahası nasıl bir güç bunları canciğer arkadaş olmaya zorlamış?
Bayram köy kahvesinde kahveciye yardım eder; müşterilere çay kahve servisi yapar, boşları alır, bardakları, fincanları yıkar, masaları ,yerleri süpürür... Kahve ocağının arkasında ancak bir yatağın sığabildiği bir odacıkta yatar.
Ali ile iddialı sonu gelmez tavla maçları yaparlar. Her oyun ağız dalaşıyla biter:
- Abe iile yapar, zar tutarsın beyaa; oynamaacam bi daa senla.
-Bu meret dutmadan atılır mı bre more?
Ne tavla oyunları, ne oyun sonrası bu tartışma son bulur. Ali ile ablası Çolak Ayşe tek göz bir kulübede yaşarlar. Ayşe'nin sol eline çocukluğunda tığ batmış; tığ hangi sinirlere rast geldiyse; parmakları kıvrılmış, kurumuş, öyle hareketsiz duyarsız kalmış.Ayşe bu bir buçuk elle kardeşine bakar, ev işerini yapar; kardeşiyle birbirlerine can yoldaşı olur yaşayıp giderler. Çolak ayşe köyün üst başından başlar her gün bir kaç eve uğrar; köyün tüm evlerini ziyaret ettikten sonra tekrar başa döner. Bakarsın usulca çıka gelmiş; sundurmanın kenarına oturmuş... Evin hanımına methiyeler düzer, dualar eder, fal bakar... Dualardan, faldan, methetmelerden sonra " Abe Anife abla göderesin beni" bu " bir şeyler ver de gideyim" demektir. Kadınlar da onu hiçbir zaman boş çevirmezler. Bir tas bulgur, biraz tarhana, erişte, kuskus, un... gönüllerinden ne koparsa verir, gönderirler.
Kimin tarlada; bağ, bahçe harman işinde yardıma ihtiyacı varsa. Akşamdan kahvede Bayram'la Ali'yi bulur. Gündelik bellidir. Çalıştıkları sürece yemek ihtiyacı da işveren tarafından karşılanır. Her işe gitmekle beraber; bu ikilinin uzmanlık alanı kerpiç kesmektir.
Bahçe duvarı, ahır, samanlık onarımı, ambar yapımı; gibi işler için kerpice gereksinimi olanlar onlara başvurur! Bayram kerpiç yapmaya uygun toprağı ; samanı bulur; Ali sekiz gözlü tahta kerpiç kalıbını hazırlar... Bayram toprağı ıslatır, ayaklarıyla çiğnemeye başlar, azar azar samanı ekler; toprak samanla iyice karışıp özlendikten sonra kürek kürek kalıba doldurur. Ali malayla çamuru boşluk kalmayacak şekilde kalıba yerleştirir. Bu işlem istenen kerpiç sayısına ulaşana kadar yinelenir. Kalıbın dolmasına yakın Bayram " Aliii! Yeterli bre çamır?" diye sorar. " Bi kirek daa; bi kirek!" diye yanıtlar Ali. Bu diyalog hiş değişmez. Soru da yanıt da hep aynıdır.
Bayram; bir sabah Ali'nin evine yaklaştığında; evin önünde bir kalabalık gördü.Evden Ayşe'nin çığlıkları geliyordu; sabahleyin uyandırmak istediğinde; kardeşi hiç tepki vermemiş hareket etmemişti.Ali uykuda ölmüştü... Bayram,donmuş kalmış;sanki anlaşılmaz bir olay karşısındaymış gibi şaşkın;bir robot gibi bilinçsiz, boş bakışlarla, ortalıkta dolanıyordu. Kah tabutu omuzlayarak, kah başkalarına bırakarak mezarlığa vardı. Cenaze defnedildi; herkes dağılıp gitti. Neden sora Bayram bir çığlık, bir böğürme gibi " Aliiii!! Yeterli bre çamırrr." Diye haykırdı.Belki ömründe ilk kez, katıla katıla ağlamaya başladı. Gözyaşları sarkık bıyıklarından mezarın üzerine akıyordu.
Onu bir daha gören olmadı.
Ali Çakır
YORUMLAR