Usulca Gider Hayat
05 Mart 2022, 01.07 A- A+
Saat: 07. 36
Aceleyle çıktığı eve geri dönmek, nefret ediyordu bundan. Neden bu şehre gelmiş, asansörü olmayan bu apartmana neden taşınmıştı. Her sabah uyandığında sil baştan hatırlıyordu bunları. Odası değişmişti önce; sonra evi, ocağı. Şehrinden gitmişti nihayetinde. Hoş, hiçbir yere de yerleşememişti. Dolabı dağınık, odası dağınık, evi dağınık.. Savrulmuştu eşyaları da onunla birlikte.
İşte yine kapıda unutmuştu anahtarını ve yine koşar adım tırmanıyordu merdivenleri. Öfkeyle kapıdan çektiği anahtarı cebine koyup merdivenleri inmeye koyuldu. Onu bekleyen taksici her zamanki gibi arsız arsız korna çalıyordu. Ne itici bir insan bu, diye geçirdi içinden taksiye binerken. Benden bile itici, diye mırıldandı. Sormadı taksi şoförü nereye diye.
Saat: 06.25
Hava henüz aydınlanmamıştı bile, sokak lambaları gecenin karanlığını günün aydınlığına eklemeye çalışıyordu. Sallama çayının ancak yarısını içip sigarasını yakmıştı. Yan komşusu henüz kalkmamıştı besbelli. Yoksa duyardı okula hazırlarken çocuklarına bağrışını. Bir süredir kapısını çalmıyordu çocuklar, merdivenlerde de karşılaşmamıştı onlarla. Hayret... Sadece çikolata yetmiyordu demek ki bir çocuğun gülümseyen gözlerini görebilmek için. Sokak kedileri, dedi kendinin bile zor duyacağı bir sesle. Onlar da gelmiyor artık yanıma. Siliniyordu belki de varlığı yeryüzünden, ondan önce gidiyordu ona ait olanlar. Sesler, görüntüler...
Biliyordu; uzun zamandır uzaktı herkese, her şeye de yine de tuhaf hissetmişti. Demek yokluğu ondan önce yerleşmişti bir yerlere. Bir zamanlar farklı bir insandı demek ki. Şimdilerde beceremiyordu artık arkadaş ortamlarında gülüp eğlenmeyi, çalan şarkıya eşlik etmeyi, yolda tanımadığı insanlara selam vermeyi.
Bir sigara daha yakıp çıktı evinden.
Yolun kenarında bir kadın…
Hava çoktan kararmış, yağmur olanca şiddetiyle düşüyor şehrin sokaklarına. Çantasından şemsiyesini çıkarmaya çalışırken bir yandan da yoldan geçen taksilere el ediyor. Durmuyor hiçbiri. Günün, ömrün yorgunluğu biniyor omuzlarına iyice, önce güne sonra ömre küfürler ediyor.
Daha şemsiyesini açamamışken çalan telefonun sesiyle iyice geriliyor. Elindeki çantayı bacaklarının arasına sıkıştırıp cebinden telefonunu çıkarmaya uğraşıyor. O an…
Bir bir siliniyor var olan her şey, yoldan arabalar eksiliyor önce, sonra da göğü delercesine sıralanan binalar. Ağaçlar yere düşen sararmış yapraklarını da alıp gidiyor bir anda. Çöp kovasının yanındaki kedi ıslak ıslak bakıyor silüeti geceden silinirken. Kadın kaldırımdan yola iniyor. Önce elindeki telefon düşüyor yere, sonra…. Tüm masallar bir bir ıslanıyor yağmur altında.
Denizin ortasındaki kayıkta bir adam…
Şemsiyesini açmış oturuyor yağmura aldırmadan. Islanan sigara paketini bırakıyor yanı başına. Ayakları çoktan suya gömülmüş. Denizden birkaç kilometre uzaktaki şehri izliyor kalan gücüyle, ışıklara takılıyor gözleri. Işıklar çok uzak o anda, bir o kadar da yakın. Tezat... Hayat gibi.
Tüm paket ıslanmamış olsa belki bir sigara da yakardı izlerken. Onun yerine etrafa saçılan kederi çekiyor içine nefes nefes. Dağıldığı anlaşılmadan toplanmıyor bazı şeyler. Acıttığı canın acısı çörekleniyor içine, canının acısı daha da alevleniyor denizin ortasında. Elindeki şemsiyenin yokluğunu fark ediyor, gülümsüyor. Zaten hep fark etmeden oluyordu tüm olanlar.
Cebinden telefonunu çıkartıyor.
Gecenin karanlığında yol bulan şehir denize doğru geliyor olanca hızıyla. Önce arabalar düşüyor önüne, sonra göğü delen binalar… Ağaçlar geliyor köklerinden kurtulup. Islanan kediyi görüyor nice zaman sonra.
Nihayetinde elindeki telefon düşüyor dalgaların içine, peşi sıra ömrüne sığanlar. Ne bir telaş ne bir korku… Tüm masallar bir bir ıslanıyor denizin ortasında.
Saat: ...
Işıkları açma olur mu, diyor kadın odaya giren adama.
Peki, diyor adam.
Özür dilerim bekleyemedim seni, çok uykum geldi .
Şişşşttttt, diyor yatağın kenarına gelen adam. Ben seni çok beklettim.
Bitti mi, diye soruyor kadın.
Bitti, diyor sarılırken adam.
…………………Bazen bir ağacın dalında asılı kalır ya da bazen masanın üstünde devrilen bir bardaktan düşer yere.Gözlerde taş kesilir kelimeler. Boğaza düğümlenmez, göğsü parçalamaz.
Usulca Gider Hayat.
Aceleyle çıktığı eve geri dönmek, nefret ediyordu bundan. Neden bu şehre gelmiş, asansörü olmayan bu apartmana neden taşınmıştı. Her sabah uyandığında sil baştan hatırlıyordu bunları. Odası değişmişti önce; sonra evi, ocağı. Şehrinden gitmişti nihayetinde. Hoş, hiçbir yere de yerleşememişti. Dolabı dağınık, odası dağınık, evi dağınık.. Savrulmuştu eşyaları da onunla birlikte.
İşte yine kapıda unutmuştu anahtarını ve yine koşar adım tırmanıyordu merdivenleri. Öfkeyle kapıdan çektiği anahtarı cebine koyup merdivenleri inmeye koyuldu. Onu bekleyen taksici her zamanki gibi arsız arsız korna çalıyordu. Ne itici bir insan bu, diye geçirdi içinden taksiye binerken. Benden bile itici, diye mırıldandı. Sormadı taksi şoförü nereye diye.
Saat: 06.25
Hava henüz aydınlanmamıştı bile, sokak lambaları gecenin karanlığını günün aydınlığına eklemeye çalışıyordu. Sallama çayının ancak yarısını içip sigarasını yakmıştı. Yan komşusu henüz kalkmamıştı besbelli. Yoksa duyardı okula hazırlarken çocuklarına bağrışını. Bir süredir kapısını çalmıyordu çocuklar, merdivenlerde de karşılaşmamıştı onlarla. Hayret... Sadece çikolata yetmiyordu demek ki bir çocuğun gülümseyen gözlerini görebilmek için. Sokak kedileri, dedi kendinin bile zor duyacağı bir sesle. Onlar da gelmiyor artık yanıma. Siliniyordu belki de varlığı yeryüzünden, ondan önce gidiyordu ona ait olanlar. Sesler, görüntüler...
Biliyordu; uzun zamandır uzaktı herkese, her şeye de yine de tuhaf hissetmişti. Demek yokluğu ondan önce yerleşmişti bir yerlere. Bir zamanlar farklı bir insandı demek ki. Şimdilerde beceremiyordu artık arkadaş ortamlarında gülüp eğlenmeyi, çalan şarkıya eşlik etmeyi, yolda tanımadığı insanlara selam vermeyi.
Bir sigara daha yakıp çıktı evinden.
Yolun kenarında bir kadın…
Hava çoktan kararmış, yağmur olanca şiddetiyle düşüyor şehrin sokaklarına. Çantasından şemsiyesini çıkarmaya çalışırken bir yandan da yoldan geçen taksilere el ediyor. Durmuyor hiçbiri. Günün, ömrün yorgunluğu biniyor omuzlarına iyice, önce güne sonra ömre küfürler ediyor.
Daha şemsiyesini açamamışken çalan telefonun sesiyle iyice geriliyor. Elindeki çantayı bacaklarının arasına sıkıştırıp cebinden telefonunu çıkarmaya uğraşıyor. O an…
Bir bir siliniyor var olan her şey, yoldan arabalar eksiliyor önce, sonra da göğü delercesine sıralanan binalar. Ağaçlar yere düşen sararmış yapraklarını da alıp gidiyor bir anda. Çöp kovasının yanındaki kedi ıslak ıslak bakıyor silüeti geceden silinirken. Kadın kaldırımdan yola iniyor. Önce elindeki telefon düşüyor yere, sonra…. Tüm masallar bir bir ıslanıyor yağmur altında.
Denizin ortasındaki kayıkta bir adam…
Şemsiyesini açmış oturuyor yağmura aldırmadan. Islanan sigara paketini bırakıyor yanı başına. Ayakları çoktan suya gömülmüş. Denizden birkaç kilometre uzaktaki şehri izliyor kalan gücüyle, ışıklara takılıyor gözleri. Işıklar çok uzak o anda, bir o kadar da yakın. Tezat... Hayat gibi.
Tüm paket ıslanmamış olsa belki bir sigara da yakardı izlerken. Onun yerine etrafa saçılan kederi çekiyor içine nefes nefes. Dağıldığı anlaşılmadan toplanmıyor bazı şeyler. Acıttığı canın acısı çörekleniyor içine, canının acısı daha da alevleniyor denizin ortasında. Elindeki şemsiyenin yokluğunu fark ediyor, gülümsüyor. Zaten hep fark etmeden oluyordu tüm olanlar.
Cebinden telefonunu çıkartıyor.
Gecenin karanlığında yol bulan şehir denize doğru geliyor olanca hızıyla. Önce arabalar düşüyor önüne, sonra göğü delen binalar… Ağaçlar geliyor köklerinden kurtulup. Islanan kediyi görüyor nice zaman sonra.
Nihayetinde elindeki telefon düşüyor dalgaların içine, peşi sıra ömrüne sığanlar. Ne bir telaş ne bir korku… Tüm masallar bir bir ıslanıyor denizin ortasında.
Saat: ...
Işıkları açma olur mu, diyor kadın odaya giren adama.
Peki, diyor adam.
Özür dilerim bekleyemedim seni, çok uykum geldi .
Şişşşttttt, diyor yatağın kenarına gelen adam. Ben seni çok beklettim.
Bitti mi, diye soruyor kadın.
Bitti, diyor sarılırken adam.
…………………Bazen bir ağacın dalında asılı kalır ya da bazen masanın üstünde devrilen bir bardaktan düşer yere.Gözlerde taş kesilir kelimeler. Boğaza düğümlenmez, göğsü parçalamaz.
Usulca Gider Hayat.
YORUMLAR
Yorumunu oku oku bitiremedim, benim yazıdan uzun maşallah. Bir o kadar da benim yazıdan karışık.
Duyularına hitap etmeyen bir yazı için çokca zaman harcamışsın, günahtır yapma. :)
Zaman değerlidir. Spagetti roman ifadene takıldım biraz, uydurma ya da tırt mı demek istedin bilemedim. Fikrindir, saygı duymam ya da sevmem beklenmiyor sonuçta. :))) Harika iş çıkardığım konusunda haklısın bak :)) Zamanla öğreneceksin sen de. Olur, olur gider :) hahahaa ( Bu şaka tabii. ) Kahve için bolça teşekkürler. Zorlama kendini bir de illa seveceksin diye bir şey yok.
Notunuz: Buraya eklediğim ilk yazıdan itibaren anlaşılma ya da sevilme gayesi içine girmedim. Ben seviyorum yazılarımı. :) Okuyucuya eksik gelse de yarım gelse de karışık gelse de hitap etmese de onlar benim. :) Yazımı iki dakikada okuyan hiç kimse yazımı değersizleştiremez, en azından benim nazarımda bunu yapamaz. :)) Sadece bu yazım için değil bu düşüncem, tüm yazdıklarım için aynı şeyi düşünüyorum.
Çay
Hüüüüüüüpppppp Jiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiitttttttttttt
Babette
Öyle olsun Cezbem. :)) Tamam kalsın masallar, silinmesinler. Anlatıcıları da kalsın. :))) Çiçek demişsin de bildiğin kaktüsüm ben. :) Bakımım kolay ama sevimliğim pek yok:)
Şehr-i19mayıs Varol. Kelimelerin, çayın, şekerin eksilmesin.
Agresif Agresif, çok bi sakin gördüm seni. Çok bi derinlerde. Kayıktaki adamı görmüş gibisin. Şiir için çok bi çok teşekkür.
Muhtemelen sana ait. Bulamadım zira nette. :) Kalemine sağlık. Ha bir sayende iki kelimeyle selamlaşmış oldum. İlerde diyalog da kurarız heralde.
Senin de gamgüsarın eksik olmasın.
Nasrettin Hoca olsa derdi ki: Başladığına inanıyorsak bittiğine de inanmalıyız. :))
İki nokta arasındaki çizgide bıraktığımız bir iz ve o izin üstüne düşürdüğümüz düşlerdir hayat, diyor Babette de :)) Çok mu biliyorum ben ne, hey maşallah bana.
Kelimelerin ağırlığı altında yorulacaksın diyeyim sana, yaz artık yaz. Seni görmek her zamanki gibi beni mutlu etti. Teşekkürler Blue.