Yine eriyebilir miyiz?
26 Eylül 2022, 23.53 A- A+
Bir muhtaç görünce; hemen ya para verirdik ya evden yemek getirirdik yada bazen ebeveynlerimiz iş verirlerdi rızk kazansınlar diye. Hem biz hem de onlar ne kadar sevinirdik karşılıklı. Şimdilerde muhtaçlara ''- Dilenci bunlar, bizden zenginler!'' denilip, muhtaçlarda yardımı, aşı, işi kabul etmez oldular.
Bir kaç yavru kedi görünce kıyamazdık, sadece birini değil top yekun hepsini alır eve getirirdik. Ah ne kızardı büyüklerimiz ''-Anneleri bulamayacak geri dönüp!'' diye. Hemen bir tas sütlü ekmek yaparlardı, varsa biraz tavuklu-etli yemek suyu yavrularla beraber onları bulduğumuz yere yollarlardı. Altımızda kilim aksam ezanına kadar otururduk başlarında, ertesi sabah tekrar mama götürmek sözü ile zor ayrılırdık yanlarından. Simdi insanlar yavru hayvanları torbalara koyup çöplerde ölüme terk eder oldular, sızlamayan kalpleri ile çınlayan tenekeler bağlıyorlar kuyruklarına, kanatlarını yolup şapka yapıyorlar kafalarına.
Bir pikniğe gidecek olsak önce çöp torbası alınırdı sepete. Annemin hep bir alüminyum kovası piknik közünün kalanını geri eve getirebilmek için balkon kösesinde beklerdi. Değil zarar vermek yediğimiz meyvelerin çekirdeklerini büyüsünler geri dönsünler doğaya diye babamızın açtığı çukurlara gömer, sebze kabuklarını bir gölgeye bırakırdık temizce hayvanlar da doysun diye, canım nenem ''-Olmadı gübre olur kuzum bırak bırak oraya.'' derdi. Acaba simdi var mı böyle ince düşünceler pikniğe gidenlerde? Aslında asıl soru kaldı mi ki pikniğe giden artık ipler, toplar, çocuk cıvıltıları ile mahallece.
Bizim eskiden kırılan dala, savrulan yaprağa, bitlenmiş köpeğe, kör kediye, kimsesizlikten mahcup yetime, ekmek almaya gidemeyen yaşlıya ve daha sayamayacağım, onlarca bir çırpıda görülebilecek yardım ve koruma ihtiyacı duyana erirdi kalbimiz. Acaba sırf iyi kalpliliğimizden yine eriyebilir miyiz ?
Bir kaç yavru kedi görünce kıyamazdık, sadece birini değil top yekun hepsini alır eve getirirdik. Ah ne kızardı büyüklerimiz ''-Anneleri bulamayacak geri dönüp!'' diye. Hemen bir tas sütlü ekmek yaparlardı, varsa biraz tavuklu-etli yemek suyu yavrularla beraber onları bulduğumuz yere yollarlardı. Altımızda kilim aksam ezanına kadar otururduk başlarında, ertesi sabah tekrar mama götürmek sözü ile zor ayrılırdık yanlarından. Simdi insanlar yavru hayvanları torbalara koyup çöplerde ölüme terk eder oldular, sızlamayan kalpleri ile çınlayan tenekeler bağlıyorlar kuyruklarına, kanatlarını yolup şapka yapıyorlar kafalarına.
Bir pikniğe gidecek olsak önce çöp torbası alınırdı sepete. Annemin hep bir alüminyum kovası piknik közünün kalanını geri eve getirebilmek için balkon kösesinde beklerdi. Değil zarar vermek yediğimiz meyvelerin çekirdeklerini büyüsünler geri dönsünler doğaya diye babamızın açtığı çukurlara gömer, sebze kabuklarını bir gölgeye bırakırdık temizce hayvanlar da doysun diye, canım nenem ''-Olmadı gübre olur kuzum bırak bırak oraya.'' derdi. Acaba simdi var mı böyle ince düşünceler pikniğe gidenlerde? Aslında asıl soru kaldı mi ki pikniğe giden artık ipler, toplar, çocuk cıvıltıları ile mahallece.
Bizim eskiden kırılan dala, savrulan yaprağa, bitlenmiş köpeğe, kör kediye, kimsesizlikten mahcup yetime, ekmek almaya gidemeyen yaşlıya ve daha sayamayacağım, onlarca bir çırpıda görülebilecek yardım ve koruma ihtiyacı duyana erirdi kalbimiz. Acaba sırf iyi kalpliliğimizden yine eriyebilir miyiz ?
YORUMLAR