gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Kelebeğin Ömrü.

11 Ekim 2022, 14.51
A- A+
      Bir kelebeğin ömrü kadar...
Dilimizde deyimleşmiş hale gelen bu cümleyi genelde hayatta başımıza gelen iyi şeyler
adına tüketiriz. Ama  dramatik olanı ömrü kısa süren iyi şeyler adına kullanırız.
Görünüşte adı geçen hayvanın sempatikliğinden ötürü  bıraktığı tat sevimlidir. Ama anlam bakımından pekte sevimli yahut tercih sebebi durmaz.

     Biraz sitemkar, birazda sorgulayıcı geçecek olan bu cümleler silsilesinde bazı sorularım olacak elbetteki okuyanlara. Çabucak biten güzelliklere sitem ederken, duyguları hunharca neden tüketiriz  mevzusunu da sorgulamaya çalışacağım. Kendi fikirlerimle başlıyorum. Aklıma bu yazıyı getiren elbetteki şahsi yaşantımın yanı sıra, çevremden şahit olduğum kopukluklar, soğukluklarında direk etkisi oldu. Evrimleşen toplumda daha medeni olmaya çalışırken, öte taraftan giderek duygu vampirleri olma konusunda ilerliyoruz. Evet!  bu metafor karşılar bence... Birer  duygu vampiri oluyoruz ve kişisel fikrim bu hızla çok yakın bir gelecekte zihnen aydınlanmış, aşırı gelişmiş, ama duygulardan arınmış robotik insanlar olacağız. Neyse. Geleceği bırakalım şimdi, belki kıyamet kopar böyle bir durum yaşanmaz.
      Gelelim günümüze. Eleştirelde olacaksam zaman zaman benimde kendimde engel olamadığım bir durum bu inkar edilemez. Karşımıza çıkan her kişi tabiri caizse her potansiyel arkadaş,dost yahut sevgili engel olamadığımız temel hayvani içgüdülerle saldırırız duygularına kana susamış vampir gibi. Acelemiz varmışçasına methiyeler dizer, komplimanlar yaparız, övgüyü gereklilik hissederiz sıcakken  yenmesi gereken bir yemekmiş gibi çabucak yaşayıp bitirme derdine düşeriz. Taaa stratospere dek yolu var uzay sonsuz nasılsa deyip yüceltme ihtiyacı hasıl olur içimizde. Belki de aslen beklentilerimiz karşılansın arzusuyla istemsizce yaparız bunu kim bilebilir. Akabinde istisnai durumlar hariç bu yoğun hisler bir anda yerini koca koca boşluklara soğuklaşan düşüncelere bırakır yerini. Ayar veremediğimiz, terazide dengeleyemediğimiz bazı şeyler var besbelli.
     Acaba? diye soruyorum, maruz kaldığımız bu düşünsel evrim bizim yaklaşım biçimimizi mi değiştirdi? Bazı davranışlarımızda duygularımızda yer değişikliği yapsak doğru  yahut olması gerektiği gibi olanı yakalar mıyız? Ya da şunu mu kavramamız gerek? Özgürlük diye adlandırdığımız ve taviz vermediğimiz bireyselliğimizden, her tanığımız insanda hayatımızı biraz daha müşterekleştirerek o tavizi verip çelişkilere düşmüyormuyuz aslında? 

     
     Velhasılı kelam gidişat kötü insani duygular adına. Her zamankinden daha da bencilleşiyoruz ve yarın az biraz daha bencil olacağız gibi gözüküyor. Çağımızın kaotik bir hastalığı haline gelen kelebeğin ömrünü geçmeyen güzellikler yaşıyoruz, malesef koca bir insan ömrüne sığdıramıyoruz hiçbir güzeli iyiyi. Yazdığım, değinmek ve tartışmak istediğim bu konu farkındayım ki aşırı subjektif görünebilir. Ama okuyan herkesten gerçekten düşünmesini isterim...Ben yazarken düşünmeye çalıştım kendi payıma düşeni. Zira özeleştirinin insanı aydınlatacağını daha da hümanist bir hale getireceği kanısındayım kişiyi. Geçmişte kalana özenmeye gerek yok ''Nerde o eski dostluklar, arkadaşlıklar, sevgiler'' diye. Nitekim onu başarabilen insanların nesliyiz hepimiz. Değer verebilen ve gördüğü değeri anlayabilen insanlara tüm kalbi sevgi ve saygılarımla selamlıyor ve de pekte tercih edilmeyen bir Zeki Demirkubuz filmi tadında biraz karamsar görünebileceği için bu yazım, bu tadı sevemeyecek tüm okurlardan zaman ayırıp okudukları için ekstra teşekkürü borç biliyorum.

YORUMLAR


Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın