Ölüler ve Yarı Ölüler
20 Ocak 2024, 08.31 A- A+
Kadına şiddet yanında, kadın şiddeti denen bir şey var özellikle de bizim ve bizim gibi ülkelerde. Elbette erkeğin içindeki bastıramadığı şiddet dürtüsünün yol açtığı kadın cinayetleri toplumsal bir yaradır. Çok da astık kestik erkek cinsini. Ama ya kadınlar? Kadınlar tarafından erkeğe uygulanan sessiz şiddeti de göz ardı etmemek gerek. Cinsiyet ayırt etmeksizin hiç kimse, evlilik çatısı altında birbirinin tapulu malı, ekmek kapısı, statü aparatı, prangalı kölesi değil.
Bir tanecik hayatımız var mutlu olabileceğimiz. Evlilik cüzdanı iyi bir şeyleri ve mutluluğu ifade ediyor ilk bakışta. Öyle ya iki insan, yemin ediyor birbirlerinin olacağına dair ömür boyu. Ömür boyu???? Peki ama neden ömür boyu. İnsan denen varlık monogamik değil ki. İdeali, tek bir insanla sevgi dolu bir ömür geçirmek elbette. Ama olmuyorsa neyin zorlaması bu?? Eğer üremek, çocuk yapmak, nesli ismiyle devam ettirmek içinse, konunun en önemli varlığı çocuk demektir. O zaman mutsuz bir evliliği çocuk için sürdürmek niye, belli ki arızalı yetişecek bu birey. Evin içinde birbirine batan iki tane kazıktan çocuğa ne hayır gelecek. Sonra o çocuktan kime ne hayır gelecek. E demek ki dert çocuk filan değil. Bütün dert, bitmeyen egolar.
Genelde gelişen süreç, kadının çocuk sahibi olmasıyla beraber, evlilik cüzdanının tapuya dönüşmesi, erkeğin ayrılmak istemesi halinde çocuk üzerinden ajitasyonlar, çocuğu göstermemeler, tehditler filan şeklinde devam ediyor. Bu durumda erkek ne yapacak; ya mutsuz halde evliliği sürdürecek “çocuk için” zırvasıyla ya da evliliği bitirip şeytan ilan edilecek. Her şartta asılacak, ruhuna fatiha.
Mesela, evliliğini tehlikede gören kadının çocuk yapmak suretiyle adamı zincirleme çabası hiç yabancı değil bize. Bak bak kafaya gel! Yürümeyen evliliğin mutsuzluğuna, yepyeni bir bireyi mecbur ederek, mutsuzluğu trioya bağlıyor. Kadın böyle, maalesef… En eğitimlisinde bile şahit olunan bir durum bu.
Çocuk, nereye düştüğünü bilmeyen bir masum. Birbirlerini sevmeyen anne, babası varsa; ya ömür boyu sevgisizliğe, didişme, kavga gürültü ve hatta şiddete tanık olacak, ya da dual bir yaşantı sürecek babasından ayrı annesiyle yaşayacak. Eee önemlisi ne burda peki. Çocuğun mutluluğu, sağlıklı bir gelişim süreci yaşaması. Trio mutsuzluktan, dual mutluluk iyidir. Ama neden olamaz bu hiç?
Çünkü;
Kadın kıskanç ve çekilmez derecede sahiplenici bir varlıktır -erkeklerden çok daha fazla-. İstenmemiş olmayı asla kendine yediremediğinden, çocuğun hayatından baba figürünü çıkarır. Kocasını kaybetmiş olması, kocasına kaybettirme dürtüsünü getirir. Neyi? Çocuğunu elbette. Böylece çocuk babasını, babası da çocuğunu kaybetmiş olur.
Küçük bir çocuğu anne babasının illa birlikte yaşaması değil; uyumlu, medeni, birbiriyle kavga etmeyen sevgi dolu bireyler, huzurlu ilişkiler mutlu eder. Her iki taraf yeniden başkalarıyla bile olsa, önemli olan çocuğun her biriyle ve her birinin de birbirleriyle olan medeni ilişkisidir. Yani İstenmeyen eş, egolarından arınıp çocuğunu düşünürse; gayet mutlu mesut, travmasız bireyler yetişebilir. Artık seni sevmiyor diye kimseyi öldürmenin veya yarı ölü hale getirmenin bir manası yok.
Bence kadını çeşitli sebeplerle fiilen öldüren erkekler; erkeklere pasif zulüm uygulayan ve erkekleri yarı ölü halinde bir yaşama mecbur eden ya da çocuğundan mahrum bırakarak erkeğe ceza veren kadınlardan sayıca azdır. Hepimizin önünde akıyor hayat. Düşünün bakalım; karısını öldüren kaç erkek, kocasını yukarıda yazdığım türden birlikteliğe zorlayan veya çocuğunu babası varken babasız bırakan kaç kadın tanıyorsunuz.
Bir tanecik hayatımız var mutlu olabileceğimiz. Evlilik cüzdanı iyi bir şeyleri ve mutluluğu ifade ediyor ilk bakışta. Öyle ya iki insan, yemin ediyor birbirlerinin olacağına dair ömür boyu. Ömür boyu???? Peki ama neden ömür boyu. İnsan denen varlık monogamik değil ki. İdeali, tek bir insanla sevgi dolu bir ömür geçirmek elbette. Ama olmuyorsa neyin zorlaması bu?? Eğer üremek, çocuk yapmak, nesli ismiyle devam ettirmek içinse, konunun en önemli varlığı çocuk demektir. O zaman mutsuz bir evliliği çocuk için sürdürmek niye, belli ki arızalı yetişecek bu birey. Evin içinde birbirine batan iki tane kazıktan çocuğa ne hayır gelecek. Sonra o çocuktan kime ne hayır gelecek. E demek ki dert çocuk filan değil. Bütün dert, bitmeyen egolar.
Genelde gelişen süreç, kadının çocuk sahibi olmasıyla beraber, evlilik cüzdanının tapuya dönüşmesi, erkeğin ayrılmak istemesi halinde çocuk üzerinden ajitasyonlar, çocuğu göstermemeler, tehditler filan şeklinde devam ediyor. Bu durumda erkek ne yapacak; ya mutsuz halde evliliği sürdürecek “çocuk için” zırvasıyla ya da evliliği bitirip şeytan ilan edilecek. Her şartta asılacak, ruhuna fatiha.
Çünkü;
Kadın kıskanç ve çekilmez derecede sahiplenici bir varlıktır -erkeklerden çok daha fazla-. İstenmemiş olmayı asla kendine yediremediğinden, çocuğun hayatından baba figürünü çıkarır. Kocasını kaybetmiş olması, kocasına kaybettirme dürtüsünü getirir. Neyi? Çocuğunu elbette. Böylece çocuk babasını, babası da çocuğunu kaybetmiş olur.
YORUMLAR
Ay yine ben geldim, ne iyi ettim .
Cezbem; cancağızım, akıllı pıtırcığım, muccccckkkk öpüyorum seni.
Gelelim asıl meselemize:) Soruyorum size uzay gerçek mi :)
Ya Hatunum ben blog okumayı da oyun oynamayı da askıya almışım sen yeniden yazmaya başlamışsın, kuzum sen beni sabote mi ediyorsun. Pasifleştirmiş olduğum bazı hücreleri aktifleştirmemi mi istiyorsun. Reca ediyorum bana bunun izahını yap. Beni tekrar bu girdabın içine çekme lütfen. :))))
Yazıdaki konuyla ilgili düşüncelerimi sen gerek yazıda gerekse yorumlarında çok güzel dile getirmişsin. Ben uğraşıp yazmazdım hepsini. Cidden sana teşekkür ediyorum.
Görünür olanı düzeltmek ya da ortadan kaldırmak görünmezi düzeltmekten ya da ortadan kaldırmaktan her zaman daha kolaydır..
İçimizde bolca ölü dolaşıyor Cezbem. İçimizde hem de.... Görünmüyor..