Erik Dalı ve Çiftetelli
08 Mart 2024, 14.29 A- A+
Neticede; yapılan her edimin nedeni tatmin olma isteğidir. Kahve içmek gibi sıradan bir eylemde, tadını bildiğiniz bir içeceğin verdiği hazzı yinelemektir maksat. Sadece hiç deneyimlemediğimiz durumlar için bilinmezlik mevcuttur. Yani tatmin, bilinen, haz duyulan şeyi yineleme ve sonucunda gelen mutlu olma hissidir.
Biz insan denen çok çeşitli varlıklarız. Genel başlıklarda uzlaşsak da iş dallanıp budaklandığında, alt konularda ayrışırız. Örnegin birinin karakter özelliklerinden söz edildiğinde, diğerlerini sollayıp ön plana çıkan, iyi veya kötü illa bir-iki sıfat olur: Çok merhametli ve eğlenceli bir insandır. Çok yargılayıcı ve adaletsizdir. Çok çıkarcı ve suratsızdır vs. Bize bu sıfatları yakıştıran, öne çıkardığımız davranış biçimlerimiz, hani öyle sık tekrarlıyoruz ki bize yapışmışlar artık. Bazı kişilik özellikleri ne kadar olumsuz da görünseler, demek kişinin tatmini, bu yönde davranmaktan geçiyor. Ehh kim ne diyebilir. Bizi ne mutlu ediyorsa öyle davranmalı ve yaşamalıyız. Örneklemelere giriş yapmadan, Övmek İçin Yaşayanlar’ın karikatüristi Umut Sarıkaya ve bu karikatür dizisiyle tanışmamı sağlayan Bilge’ye çok teşekkür ederim. Karikatüristler müthiş insanlar, bir konuşma balonu, iki çizimle işi bitiriyorlar. Hatta illa karakterleri konuşturmaları bile şart değil, cidden harikalar. Ben de övmek için yaşayanlarla başlayıp; üretilen bu şahane durum komedisini, sesteşlik üzerinden egzajere edeyim, birazcık türeteyim dedim. Konuyla ilgili yaptığım kurgu; bir adamın çektiği ve yayınladığı videoya gelen tepkiler üzerinedir. Fonda “Erik Dalı” çalar, adamımız arkadaşlarıyla beraber Allah ne verdiyse oynar.
Övmek İçin Yaşayanlar:
Bu kişiler, olur olmaz her şeyi övmek için aportta beklerler, genelde iyi niyetli, ara ara kötü niyetli insanlardır. “Haydi toplanalım övmeye gidelim. Adam çok güzel oynamış” Beriki,”aa evet gidelim, yine mi oynamış, eskiden de güzel oynardı” Bir diğeri “herkese haber verin, hep birlikte övelim. Kız, kapı komşunu da al, o da çok güzel övüyor billahi” şeklinde örgütlenip yolluklarını da alıp övmenin gerçekleşeceği mekana giderler. Sabah kuşağı programlarında, belli bir meblağ karşılığı kadrolu alkışlayıcı/seyirci olan topluluklara bazı açılardan benzerlik gösterseler de parayla pulla işleri yoktur onların. Tüm övgüler bittikten sonra yaşanılan tatmin, çok tatmin;) edicidir hak verirsiniz ki, tüm dertleri de budur.
Toplu övme seansı sonrasında aralarında “en güzel ben övdüm, sen ne yaptın ki!” tadında küçük sevimli tartışmalar da olmaz değil hani. Adama “sen öyle bir oynadın ki, çiftetelli seninle yeniden hayat buldu”dedim, adamın gözleri parladı. Misal böyle bir övme, övülenin de tepkimeye girmesi sonucu çifte tatmin yaşatır ve cidden şahanedir. “ Yeniden ne zaman çiftetelli oynayacaksınız, dört gözle bekliyoruz” gibi bir övme, ileriye dönük arzu edilirlik de içerdiğinden, övülene ait tatmini zamana yayar ki bu biçim de fevkaladedir. Bu durumda övülen; “hiç bilmiyorum, söz vermeyeyim ama gelmeye çalışırım, Erik Dalı çalarsa iki dönerim, maksat gönlünüz olsun” tadında cevap verebilir. (Öyle bir övgüyle ortalığa düşecek değilim, siz iyice bi övün bakalım, gerekirse düşünürüz , diyebilir) Böyle bir tepki alınırsa şaşırmamalı, çünkü övülmek için yaşayanlar da vardır ve bu grup insanlar da kendi aralarında 3’e 5’e ve takiben 35’e ayrılırlar. Tatmin, tüm övülenlerde aynı şekilde memnuniyetle karşılanmasına rağmen, normal insanlar bundan biraz mahçup olur, kimi kibarca teşekkür eder; ÖLİY taifesi bireyleri ise -lan kimi övecektiniz, elbette beni öveceksiniz, az bile övmüşsünüz!!- minvalinde bir havaya girer. Bazıları da övene bir teşekkürü çok görüp sessiz kalır, bu da kibirli kirpi türüne örnektir. Övülmek için yaşayanlardaki riskli durum; tek kişilik cinsel aktiviteyi alışkanlık haline getirmektir ki konu önemlidir ve idrak edilmelidir; malum, sevişmek bambaşka ve yaşanılası bir eylemdir.
Gömmek İçin Yaşayanlar:
Bu gruptaki insanlar genelde gömdükleri konuyla ilgili otoritedirler. Bir şeyin iyi yanını değil de; iyinin içindeki kötüyü bulma konusunda uzmandırlar. Yahu adam ne güzel çiftetelli oynuyor, sen de oturduğun yerde iki el çırp di mi. Ama yok, illa bir mezar kazılacak, o adam o mezara girecek!! Oynayanın nasıl oynadığına dair eleştiri filan şöyle dursun, Erik Dalı türküsünün Isparta-Burdur yöresine ait olduğunu, oynadığı oyunun çiftetelliye benzemediğini, eski Mezopotamya uygarlıklarından Avel erkeklerinin kendi aralarında çevirdikleri muhabbetlerde oynadığı Boka Basma oyunu olduğunu, belge-bilgi bombardımanıyla şıp diye çözen gömücü; bir cenazenin daha sonuna geldiği için mutlu, mesut ve tatminli bir şekilde olay yerinden ayrılır. Mevtanın bunu hak edip etmediğiyle bağlantılı olarak bu durum; bazılarının gömülmesinin, görülmesinden daha hayırlı olacağından, genel temizlik olarak da düşünülebilir. Gömücülerin tatmin sonrası yaşayacakları sıkıntı; kadrolu mezarcıların “hüüoppp birader mesleğimizi elimizden mi alacaksın” şeklinde serzenişleri ve akabinde Türkiye Mezarlıklar Kurumu’na şikayetçi olmaları üzerine, mahkemeye düşüp sürüm sürüm sürünmeleri olabilir.
Gömülen mi?? Onu bilmiyorum, ses seda yok sayın okuyucu.
Dövmek İçin Yaşayanlar:
Bu model insan, bildiğiniz yoyo gibidir. Lastiği elinden bıraktığınızda, topun, nereye ve hangi şiddetle gideceği hiç belli olmaz. Lastiğin koptuğu vakalarda, mevzuyla alakasız, kenarda oje süren kızcağızı bile bir sıçkıyla süsleyebilir bu tip insanlar mesela. Gömmek için yaşayanlarla benzerlik gösterseler de esasında dertleri öldürmek değil süründürmektir. Çünkü ortalıkta ne kadar çok dövülme potansiyeli olan varlık olursa, defaten ve tekraren döverek, bir tatmin yaşamaları söz konusudur. (Bknz. unutulmaz replik: Bana Mazlum’u getirin!) Bu yüzden, çiftetelli oynayana “o kolun orada ne işi var, yana doğru bir ayağın topuğunda sekerken totonu o şekilde sallamamalısın, senin oynadığın da oyun mu, çekil ben oynayacağım!!” şeklinde sert eleştiriler sunmakla yetinirler.
Dövülenlerden bazıları, ciddi manada köteği hak etseler de her dövülen suçludur, diyemeyiz ve fakat suçsuzdur da diyemeyiz. Ama her şartta dövülenin işi çok zordur. Söylese bir türlü, söylemese bir türlüdür. Söylediği takdirde, sonsuza uzayan bir çiftetelli muhabbetine girilir. Oynamayı seven birey hayatından bezer, yemeden içmeden kesilip depresyona girer. Artık bırakın çiftetelli oynamayı; taş oyunlarında bile çifte gitmeyi bırakır, içinde “çift” geçen her türlü şeyden soğur ve sırf bu yüzden yalnız ölür.
Gülmek İçin Yaşayanlar:
İşte pek sevilen insan modellerinden. Bir diyalogla izah edeyim.
- Gazze’deki çocukları gördün mü?
- Evet, durum berbat. Yalnız o kameraman neydi öyle, bombardıman oluyor diye tırstı, geri geri kaçayım derken çukura düştü puhhahhehhei.
- Ayy pess pess!
-“Kuru Otlar Üstüne” çok güzel film, insanın hayata tutunuş nedenlerine dair çarpıcı bir anlatım. Hele esas kız ve esas oğlanın uzun diyalogları şahane cidden.
- Evet, izledim ben de. Yalnız; şimdi bu esas oğlan küçük kıza sarkıyordu sanki, sonra esas kızla sevişti ama sonunda o kız, esas oğlanın arkadaşıyla mı evlendi mmihahahi
- Yok olmaz bundan
- Bak adam ne güzel çiftetelli oynamış.
- Ya ne çiftetellisi, bak arkadaki amca çömeceğim derken vadiye uçtu ahahahahehii
-Yazıklar olsun e mi sana!!
- Ahhahahahaha ben ne dedim şimdi ya!
Yapacak bir şey yoktur. Yukarıdakı gibi “sana yazıklar olsun”a girmemek, şaşırıp durum karşısında ağlamamak gerekir ki bunu yaparsanız daha da bir güler. En iyisi sizin de “ahhehhe evet, haklısın” demeniz, geyiğin diğer tarafından tutup çevirmeniz ve gülüp eğlenmenizdir. Neticede, dünya gülerken güzeldir. En büyük handikapları, ota, boka güleyim derken, ağızlarına sinek kaçma ihtimalidir.
https:https://www.youtube.com/watch?v=fIbZXx0G7AE?si=oQ35ZLSWrIQ04dHB
Bknz: Alkolü fazla kaçırınca uçurumdan düşen amca
-----
Erik dalı gevvrektir / erikk dalıı geevrektir
Amanın değmeye gelmez / amanın eğmeye gelmez
El gızıı naziiktir / elin gızıı naaziktir
Amanın küsmeye gelmez / amanın küsmeye gelmez
Ellerr oynasıın eller / diller gaynasın diller
Ne derlersee deesinler / o dillerii yesinler
Rım rımı rım rıım rım rım / rım rımı rım rıım rım rım.
YORUMLAR