gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Bölüm 1.. En büyük Suç nedir?..

13 Mart 2024, 03.50
A- A+

Bir zaman düşünün. Ukrayna tarifsiz bir savaş, GAZZE soykırımı; Bir mermi değil tonlarca bomba, paramparça aileler, korkmuş yarını belli olmayan aç, susuz, ürkek, ümitsiz çocuklar. Tecavüz edilen insan haklar. CANLAR yarınlar, Ve insanlık enkazı altında HAYATI,GELECEĞİ ÇALINANLAR. 
Bir cinayet düşünün. Bir adamı öldürürsün ; hayatını çalarsın ondan, bir annenin evladını, bir çocuğun babasını, bir kadının kocasını, bir arkadaşın sırdaşını çalarsın.. 
Bir cinayet daha düşünün. Bir kadını öldürürsün; Yaşlı, genç, evli, bekar, belki bir anne, bir kardeş, bir arkadaş hunharca  canını alırsın ve bahaneni basit sözlerle anlatırsın. O kadının hayatını değil sadece binlerce kadının umudunu çalarsın..
 
Bir ihanet düşünün. Birini sırtından vurma; insan insana çok zor güvenir, bir umudu, güveni, çalarsın. Bir insandan güvenebilme duygusunu çalarsın..
Bir tecavüz düşünün. Tecavüz; bir kadının sevdiği ya da seveceği adamla olan hayalini çalarsın. Güçsüzlügünü gücün ile ezip, onu korku içinde bırakır. Suçlu olmadığı halde suçlu hissetmesine sebep olursun, erkeklere olan güvenini, topluma olan inancını çalarsın.. 
Tecavüz Diğer anlamıyla, başkasının malına çökerek, arazisi, eşyası, fikrini, bilgisi, sahip olduğunu rızası dışında zorla sahiplenir, ona ait olanları çalarsın..
Bir aldatma düşünün. İnanç ile sömürme, ölümü Allah korkusu ile hatırlatma... sana vermek zorunda olmadığı malı, zamanı, işi, kendi menfaatin için çalarsın..
Bir aşk düşünün. ₭₳Ⱡp çalma; yalanlar, dolanlar, menfaat, hasretlik, acı, güven, ihanet hepsi yıkarsan, sevgiye olan inancını çalarsın..

-Zamanın birin de ne zaman bilinmez.-

Alimin birine "en büyük suç nedir?" diye sormuşlar, "HIRSIZLIK" demiş. Biraz sonra itirazlar gelmeye başlamış. Alim yine "HIRSIZLIK" demiş. Cinayetler, ihanetler, tecavüzler, aldatmak ve aşk sadece bir kaçı.. Sizce de; "HIRSIZLIK" değil mi ?.
O günden bu güne değişen olmamış.  
Hak etmediğimiz çok şeyi çalarız. Şimdi bile çalıyoruz. Hepimiz hırsızız ve En büyük suç HIRSIZLIKTIR.
Daha iyi yaşayacak insanların hayatını, umudunu, yemeğini, hayalini ve  ₭₳Ⱡp  ÇALMAYIN...


                                                   ₳Ⱡp

YORUMLAR

14 Mart 2024, 01.38
Ne kadar güzel ifade etmişsin Alp kutluyorum seni..geçmişten günümüze kadar ve hatta  günümüzde çıpır açmış en büyük suç HIRSIZLIK..sözlerinin noktasına kadar katılıyorum..
  HIRSIZLIĞIN Çeşidi ne olursa olsun Ahlaksızlığın en düşük seviyesidir .. Kalemine Sağlık ALp 
14 Mart 2024, 10.10
Alp yine güzel konuya değinmişsin ve hırsızlık benzetmen de çok yerinde olmuş 11smile Resmi
Bu yüzden dünyanın bizi getirdiği  manik-depresif halimle  mantıklı birkaç şey söylemek istiyorum.

Depresif tarafımdan,
Bertrand russell aylaklığa övgü kitabından bir hikayeyi biraz değiştirerek aktaracağım.
bir şirket düşünün 8 saat çalışarak dünyadaki mandal ihtiyacının yarısını karşılıyor,
bir buluş çıktı diyelim yarı zamanda aynı mandalı üretebiliyorsunuz, aklı başında dünyada şirket çalışanlarını yarı zamanlı çalıştırarak yine aynı işi yapmaya devam eder fakat dünyamızda durum bu değil ya şirket dünyanın bütün mandal ihtiyacını karşılayarak tekelleşmeye gider bunu yaparken de acımasızca gücünü kullanarak diğer rakiplerinden çok daha ucuza satarak iflas etmelerini sağlar, ya da yarı insanı işten çıkararak,  yarı  insanla aynı işi yapar. Bu iki durumda da  yarı insan tamamen aylak kalır, kendi şirketinde çalışan insanlar ya da iflas ettirdiği şirkette çalışan insanlar.  Çünkü herkes 8 saat çalışmak zorundadır, boş vakti aman kimsenin olmasındır. Kim çıkardı bu 8 saatti kuzum.

Manik tarafımdan,
Bir hikaye anlatırsam, sürekli beni arayıp hayatındaki  ilişkilerini anlatan bir arkadaşım vardı, görüşlerime, bakış açıma güya değer verip beni azcık pohpohlayarak istediğini alma derdindeydi.  Ne görgü şahidiydim ne de davalıyı tanıyordum : ) çünkü ayrı şehirlerdeydik o yüzden sadece kendi ağzından tek taraflı konuyu dinliyorum. Her seferinde başına gelenlere ahlanıp vahlanırken onay bekliyordu, sayasinde  tanımadığım insanlara vay terbiyesiz öyle mi yaptı diyordum  :) bir gün tabi dayanılmaz boyutlara geldi artık her sabah işe giderken bir taraftan giyinirken bir taraftan kulağımda telefon onu dinliyor halde buldum kendimi. Yahu dedim yeter,  bana tanımadığım insanlarla ilgili kritik yaptırıyorsun bir de üzerine  küfür ettiriyorsun ne bileyim ben şimdi onu niye sana öyle yaptı, sen ne yaptın da karşılığında bunu gördün diyorum, ama durur mu,  dur dur sana konuyu anlatayım detayları bilmiyorsun sen deyip bir yarım saatimi daha çalıyordu :) Birgün hay dedim işteyim sonra konuşuruz, ay dur dur iki dakika anlatcam sadece , aaa dedim ama  adam haklı yanlış yapmışsın yaptındı yapmadındı derken o gün bugündür konuşmuyoruz :)

özetle bu düzen ve bizler en çok insanların  zamanını çalıyoruz ve o yüzden en büyük hırsızlık zaman hırsızlığı. Hayatları  almak da bir zaman hırsızlığı…Daha da ileriye gidip konforlu yaşamak da hırsızlık diyebilirim.
Kendi adıma ne zamanımı ne de başkasının zamanını çalmamaya özen gösteriyorum diyerek toplumsal bir mesaj vereyim :)  görüntü kirliliği oluşturan uzun yazım için de eee ne yapalım hala üzerinde çalışıyorum.... diyebilirim.

14 Mart 2024, 13.17
AYKIRI etrafa bakınca artık güzel şeyler pek görünmüyor. Herkesin bildiği çok şeye Hırsızlık diyerek azıcık değildim, bıraksalar neler çıkar da. smile Resmi biliyorsun beni smile Resmi Teşekürler uzun zamandır yoktun yorumlarda hoş geldin smile Resmi
14 Mart 2024, 13.31
Bertaraf. Vay seni gidi Hırsız oplar ceza verise karışmam smile Resmi. Yok çocuklukta onlar Hırsızlık sayılmaz kanunda bile  cezasin yoksmile Resmi. Keşke çaldığımız hep çocuklukta kalsa idi. Biz meyve çalardıksmile Resmi  aslında çalma değil, izinsiz alma, yok izinsiz almada degil, göz hakkı, smile Resmi bir yazımda anlatmıştım çocukluk maceralarını dutlar, kaysılar, erikler, o zamanlar bütün ağaçlar çocukların dı. İşte geldik gene senin "Nerede O ...." sözünün sonu yok  uzar dememize dimi.
 Mevzu derin  yazdıkça uzayacaksmile Resmi bazen Neden diye sormadan edemiyorum kendime işte blogtaki tüm örnekler azı sadece azı . Teşekkürler .. Kendine iyi bak sözünü düşün  ve cidden kendine iyi bak..

14 Mart 2024, 13.32
Bertaraf. Unutum ekliyorum konuyu biliyorsun haydi görelim seni Büyük  fark yaratalım smile Resmismile Resmi bomba olcak
14 Mart 2024, 13.40
Rune valla iyi dayanmışsın arkadaşına siz kadınlarda bu sohbetler çoksmile Resmi biz pek yapmayız en gevezemiz bile 3.4 cümlede anlatır geçersmile Resmi burdan başka şey çıkarmayın sakin gerçek bu smile Resmi... 
Hırsızlık dediğimiz gibi TEK anlama düşen çokça sorun, suç, sahtekarlık say say bitmez. Emek hırsızlığı da anlattığın gibi ticari sahtekarlık, daha ucuza imal etme sahtekarliklari binlerce örnek doğurur. Yani bitmeyecek bir konu. Bakış açısı ile de heryere gider . Teşekkürler katkın ve yorumun için..
14 Mart 2024, 17.43
Ölüm en acı en gerçek en kötü hırsız! Ölüm girince hayatına acı, hasret, yalnızlık, çaresizlik, mutsuzluk.. Giriyor.. Yaşama sevincini, mutluluğunu çalıp gidiyor.. 

Ee o zaman ne yapıyoruz? Buna izin vermeden Hayattan güzel zamanlar çalmaya başlıyoruz. Güzel zamanlar çalalım ki bizden aldıklarını yeni mutlu anılarla dolduralım smile Resmi 
Böylesi hırsızlığa kimse hayır diyemez sanırım smile Resmi

Emeğine sağlık Alp, güzel bir yazı smile Resmi
14 Mart 2024, 17.46
Alp :) vallahi sabırsızımdır ama sabrettim yani doğru söze ne diyeyiyim hatrı büyük bir arkadaşımdı kulakları çınlasın. Kadınlar komplex yaratılmış yapacak bir şey yok. Hayır şimdi bir de öğretmenleri tenzih ediyorum ama diyordum sen bütün gün ders anlatmıyor musun, evet diyordu, bir de bana anlatıyorsun, ne yapayım seviyorum konuşmayı diyordu :) Ben kendi sesimden bile sıkılan bir insanım. Allah herkesin gönlüne göre versin ne diyim ki.
Evet konu derin bakış açısı farklı farklı teşekkür ederim smile Resmi

15 Mart 2024, 03.47
APRİCİTY Tanıdık hukukçulara sordum Hayattan çalınan mutluğunun cezası var mi ? diye. Yok dediler için rahat olsun. Hırsızlığa girmiyorsmile Resmi..
Çok güzel bir yere değinmişsin o mutluluklar da olmasa çekilmez hayat zaten.  Hiç durmadan biriktirmeye devam. Arada dönüp o mutluklarla gülümsemek ilaç gibi. Teşekkürler yorumun içinsmile Resmi...
17 Mart 2024, 05.49
Sevgili Alp...

Keşke bütün hırsızlıklar; efsane kahramanı Robin Hood'un yaptığı gibi;kraldan 
,reisten,zenginden alıp yoksula dağıtma biçiminde olsa....Emin ol o zaman işte her şey çok güzel olacak))))

Kalemine sağlık.
17 Mart 2024, 13.39
ZeRRa ablam smile Resmi sen Robin Hood diyince bende bak bizim eşkiyalara geldim çok severim efsane, eski hikayeleri. Şimdi onları alıp gününüze nasıl taşıyoruz dimi .  
Birde bu iki örneği yazayım dedim. Sonuna siz karar verin..

Ne şehittir ne gazi, hiç uğruna gitti Niyazi”

Bu sözü herkes bilir ama Niyazi kimdir? bilmez. Merak edenler için , 
Aslen bir Arnavut olan Resneli Niyazi’nin Osmanlı ordusu içinde kıdemli yüzbaşı rütbesine denk gelen kolağası bir askerdi yalnızca. 
İddialara göre Sultan Abdülhamid’den Yıldız Sarayı’na yaver olma teklifi almasına rağmen “hürriyet, müsavat ve uhuvvet” taleplerinin ile Red etti..
 Devamını araştırın. Eşkiya deseler de aslında Meşrutiyet talebinde bulunan bir vatansever. Birde "meral" vardır araştıranlar okuyunca şaşıracak.. 

İkinci 
 Zengin bir adamın, babasının parasında gözü olan oğlu varmış, baba sürekli “oğlum çalış” dermiş buna. “Baba parası fayda etmez, çalış da sen kazan.”

Baba yaşlanmış, bu arada çocuk bir iş sahibi de olamamış. Bir gün adam yatağa düşmüş ve ağır hasta olunca oğlunu çağırıp başlamış konuşmaya: Bak oğlum beni iyi dinle. Sana içinde altı bin altın bulunan bir sandık bırakıyorum. Bu altınların üç bini senin, diğer üç bini ise memleketin en büyük eşkıyasının, bulup ona vereceksin. Bu sana vasiyetimdir, eğer dediğimi yapmazsan ahirette iki elim yakanda olur. Ve baba bir iki gün sonra ölmüş…

Çocuk altı bin altını yanına alıp yollara düşmüş. Memleketin en büyük eşyasını arıyor.
Dolaşmış, dolaşmış, önüne gelene sormaya başlamış. Sonunda bir dağın tepesindeki “Kelle Koparan’ı” söylemişler. “Memleketin en büyük eşkiyası o’dur, ondan büyüğü yoktur” demişler.

Çocuk başlamış dağı tırmanmaya. Mevsim kış, dondurucu soğuk, tipi, bora, fırtına gırla… Dağın doruğuna yaklaşmış bakmış karşısında iki silahlı adam. Kelle Koparan’ın adamları. Alıp kendisini yanına çıkarmışlar.
Memleketin en büyük eşkıyası bir mağarada oturuyor. Çocuk huzura varınca selam verdikten sonra derdini anlatmış:
Babamın vasiyeti var. Memleketin en büyük eşkiyasına üç bin altın bıraktı. Sordum soruşturdum, senden büyüğü yokmuş. Aldım altınları sana getirdim. Kelle Koparan, “Yanlış kapı çaldın oğlum” demiş.
“Bu memleketin en büyük eşkıyası ben değilim.” Çocuk başlamış konuşmaya: Ama herkes sizi söyledi…
“Değil oğlum, benden büyüğü de var. Falanca yere gidecek ve orada Kadı Er Efendi’yi bulacaksın. O benden de büyük eşkıyadır. “Sen benim dediğimi dinle git de eşkıyanın kim olduğunu anla!
Çocuk yine yollara düşmüş. Kelle Koparan’ın tarif ettiği yeri bulmuş ve Kadı Er Efendi’nin huzuruna çıkmış, elini öptükten sonra babasının vasiyetini anlatmış ve Kelle Koparan’ın kendisini tavsiye ettiğini söylemiş. Kadı efendi birden gürlemiş: Vay bre densiz. Hiç kadı' dan eşkıya mı olurmuş. Çocuk bıkmış usanmış, babasının vasiyetini yerine getirmezse rahat etmeyecek, başlamış yalvarmaya:
Aman Kadı Efendi, ne yap et şu dertten beri kurtar. Al şu üç bin altını da ben de başımın çaresine bakayım.
Kadı Er Efendi sakalını sıvazlayıp, kara kaplı kitaba baktıktan sonra bu işte “Hile-i şer’i ye” gerekli olduğunu anlatmış. Çocuk, Kadı Efendi ne yaparsan yap da beni dertten kurtar demiş.
Kadı Efendi başlamış “Hile-i şer’iye”yi anlatmaya:
“Şu karşıki araziyi görüyor musun?”
Evet Kadı Efendi.
“İşte o arazi benim.”
Hayırlı olsun Kadı Efendi!
“Peki, toprağın üzerindeki kar kimin?”
Bilmem Kadı Efendi.
“Nasıl bilmezsin yahu, toprak kiminse kar da onundur. Şimdi ben sana bu karları üç bin altın karşılığı satacağım…”
Aman Kadı Efendi ne yaparsan yap.
Kadı Efendi kâtibi çağırıp satış senedini yaptırmış, çocuk üç bin altını verip karları satın almış…
Çocuk ertesi sabah handa uyurken kapının vurulmasıyla uyanmış.
“Kadı Efendi seni çağırıyor.”
Çocuk giyinmiş ve Kadı’nın huzuruna varmış.
“Bre gafil, bu yaptığın ne?”
Aman Kadı Efendi ne yaptım ki?
“Bu arazi kimin?”
Senin.
Ya bu karlar?
Dün senden satın aldım.
“O halde benim arazimin üzerinde senin karlarının işi ne, derhal kaldır.”
Aman Kadı Efendi, kar kalkar mı?
“Ya bu karları kaldırırsın ya da seni hapse atarım.”
Çocuk başlamış yalvarmaya:
Etme Kadı Efendi, şu kara kaplı kitaba bir daha bak, bak ta bunun da “Hile-i şer’iye”sini bul.
Kadı Efendi, sakalını sıvazlamış, kitaba bakmış: “Zor ammaaaa, bunun da bir “Hile-i şer’iye”si var. Madem benim toprağımı işgal ettin, işgaliye rüsumu olarak üç bin altın ödersin, ben de seni affederim ve davadan vazgeçerim.”
Çocuk çaresiz, babasından kalan üç bin altını da Kadı’ya verip çıkmış dışarı. Ve başlamış bağırmaya:
Hey gidi Kelle Koparan hey... Sen meğer eşkıya değil, evliya imişsin. Dediğin doğruymuş, gel de eşkıya nasıl olur gör. Babamın da ruhu şad olsun, vasiyetini tuttum sözünde doğru çıktı ….

Bu eşkiya tanımı ile ayırdığım 2 örnek sadece
Aslında  Hırsız kim?  eşkiya kim?, diye size kocaman bir 
SORU bırakıyorum...
Alın bu iki örneği 2024 de taşıyın etrafınıza bakın dedim gitti...
           Teşekkür  ablam smile Resmi







17 Mart 2024, 22.41
Öyle bir zamana denk geldik ki Alp. herşey zirve... :)
18 Mart 2024, 13.21
Lilaa___ Her zamanın  iyileri kötüleri var. Belki de şanslıyız  bize bırakılan mirası çatur çutur hala YİYORUZ;  ya bizden sonrakilere  biz ne bırakıyoruz. Gittikçe  kötüleşen dünyanın suçumu? yoksa aç gözülü biz  insanların mi?.smile Resmi...
 Teşekürler yorumun içinsmile Resmi
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın