Bölüm 3.. En büyük HEDİYE nedir?..
24 Mart 2024, 02.49 A- A+-Feraye , Feraye . . .
Yerde uzanmış yatıyordu, bir şeyi olduğu sabah uyandığında belliydi aslında ama çokta umursamamıştı.
-Feraye iyi misin? Çok korkuttun bizi. Hastaneye gitmek ister misin?.
Burcu, Feraye’nin ofisten en yakın arkadaşı, telaş içerisinde arkadaşının bileklerini kolonya ile ovmaya başladı, onun için endişeleniyordu. Durumunun kötüye gittiğini de biliyordu ama onun için elinden bir şey gelmiyordu. Feraye 4 yıldır bir bebeği olması için uğraş veriyordu. Eşi de onu bu konuda sonsuz destekliyordu ama Feraye artık yıpranmıştı kullandığı ilaçlar tedavinin vermiş olduğu stres onu epey bi zorluyordu. Eşi karısının bu haline üzülüyor ve onu mutlu etmek için elinden geleni yapıyordu. Hediyeler, tatiller, küçük sürprizler hiçbiri onu mutlu etmiyordu. Çünkü onu içten içe üzen başka bir durum daha vardı. Bazen pes edecek gibi oluyordu ama yılmadan tekrar ayağa kalkıyor ve yoluna devam ediyordu.
Bir gün yine yeni bir tedaviye başlamak üzere doktoruna gitti. Doktorun odasından gözleri dolu dolu çıktı. Gözyaşları damlamamak için direniyordu, bir damla düşse kendini tutamayacak oracıkta ağlayacaktı. Hastaneden hızlı adımlarla çıktı, arabaya doğru yürüdü, arabaya bindiğinde artık gözyaşları istemsizce düştü yanaklarından. Ağlamamak haykırmamak için kendini sıkıyordu ta ki telefonu çalana kadar. Arayan arkadaşı Burcu idi. Sesini toparladı belli etmemeye çalışsa da sesindeki o üzüntü, çaresizlik belli ediyordu kendini. Kısık ama kararlı bir ses ile;
- Efendim Burcu ?
-Feraye canım nasılsın?
O an bi sessizlik oldu Feraye bir şey diyemedi kendini tutmaya çalışıyordu ama yapamadı bu defa, haykırdı gözyaşları yanaklarından ard arda süzülüyordu. Burcu ne olduğunu anlayamadı.
-Ne oldu? Feraye bir şey söyler misin? Neredesin hemen geliyorum ..
Feraye hıçkırarak konuşmaya çalışıyordu.
-Artık tedavi yok. Başka bir tedaviye başlıyoruz. (Sessizlik oldu Burcu bi an afalladı)
-Ne demek tedavi yok?
-Doktor tahlillerimde bazı bulgular olduğunu söyledi. İyi olmayan şeyler var Burcu bazı değerlerim yüksek çıktı. Sanırım doktor kanserden şüpheleniyor.
Günler geçerken Feraye tedavisine başlamıştı bile. Artık bebek tedavisi için umutlar ile gittiği hastaneye kanser tedavisi için gidiyordu. Zayıflamıştı, daha da kötüsü artık umudu biten Feraye nin yaşam enerjisi de gitmişti. Annelik umudunun vermiş olduğu bir sevinci vardı onu da bu hastalık ile yitirmişti. Bir süreliğine işine ara verdi izine çıktı. Burcu ara sıra gidip arkadaşını ziyaret ediyordu. Feraye’nin en büyük destekçisi eşiydi onu hiç yalnız bırakmıyor sürekli onun ile ilgileniyordu.
Güzel bir sabahtı, kuşlar cıvıldamaya başlamış, yeni bir günün haberini veriyordu adeta. Mutfaktan müzik sesleri eşliğinde kahve kokuları geliyordu. Eşi Semih karısının bu haline üzülüyordu ama elinden de bir şey gelmiyordu. Mutfağa doğru ilerledi çalan müziğe eşlik ediyordu karısı;
Leylaklar açmış gördün mü?
Dallardan bahar inmiş duydun mu?
Karanlığın içinde bir ışık var
Mor mor mor leylaklar . . .
Feraye eşini görünce gülümsedi, uzun zaman olmuştu onun gülümsemesini görmeyeli. Semih’in keyfi eşinin gülümsemesi ile yerine geldi. Feraye kahvesinden son yudumunu aldı ve ekledi.
-Hazırsan çıkalım mı? Bugün hastaneden sonra ofise geçeceğim geç kalmasam iyi olur, öğleden sonra toplantım var.
Semih eşinin yüzündeki o gülümsemeyi tekrar gördü gülümseme ile birlikte bir şey daha fark etti, yüzünün rengi beyaz gibiydi hatta beyaz değil bembeyaz olmuştu. Dün akşamda erkenden uyuması ve birkaç gündür halsiz olması da dikkatinden kaçmamıştı. Tedavisinde de bir sorun yoktu neydi bu şimdi? Hastaneye gittiğinde ilk iş doktoruna bunu sormalıydı. Hemen hazırlandılar ve hastanenin yolunu tuttular. Radyoda çalan şarkıya Feraye eşlik ediyordu. Bu şarkı sabah ki şarkıydı;
Su uyandı sen uyanmadın aşkolsun
Salınıp çık, içine bahar dolsun
Ne bu dünya böyle kalacak ne geçmiş ziyan olacak
Açacak akşamlardan, mor leylaklar..
Hastaneyi görünce Feraye’nin yüzü düştü. Araçtan indiler, Feraye'nin gücü yoktu, halsizdi bunu eşine fark ettirmeden koluna girdi. Semih'in aklı karışmıştı bu halinin hastalığı ile ilgili olmasından çok korkuyordu. Doktorun odasına girdiler ve iki gün önce vermiş olduğu bazı tetkiklerde hiçbir sorun olmadığını ve tedavisinin iyiyi ye gittiğini ögrendiler. Doktorun yanından çıktıktan sonra Feraye lavaboya gidip geleceğini söyledi. Bunu fırsat bilen eşi Semih’te doktorun yanına giderek son günlerdeki bazı gözlemlediği farklılıkları anlattı. Doktor bir tetkik daha istedi ve sonucunu bir saat sonra almaları gerektiğini söyledi. Feraye işe geç kalmamalıydı toplantısı vardı kan tahlilini verecek ve oradan da işe geçecekti. Semih’te sonucu bekleyecek çıkınca doktora gösterecekti.
Akşam yemeğinde belirsiz bir sessizlik vardı. Feraye çok yorulmuş, Semih’te çok farklıydı aslında heyecanını gizlemek için sakin durmaya çalışıyordu.
Semih önce karısına aldığı pırlantadan oluşan kolyeyi hediye etti. Feraye tebessüm etti sadece ve nezaketen hediyeyi kabul etti. Semih bi anda masadan kalkıp ceketinin cebinden bir kâğıt aldı ve geldi. Feraye şaşkınlık ile onu izledi. Ne oluyordu? Bilmediği bir şeyler vardı ve bu her ne ise Semih heyecanlı, yerinde duramıyordu. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile elinde ki kâğıdı uzattı. Feraye merakla kağıdı aldı. Semih’te kolları ile oturan eşinin boynuna sarılmış onu izliyordu Feraye kâğıdı okumaya başladı, okudukça gözleri doldu derin nefesler almaya başladı şaşkın gözler ile kafasını kaldırdı ve Semih’e baktı ayağa fırlayıp eşine sarıldı. Yerinde duramıyor, sürekli kâğıda bakarak;
-Bu bu nasıl olur? Semih ben hamile miyim yani? Ama nasıl olur bu? Biz tedaviyi bırakmıştık. İnanamıyorum yaa…!
Semih _Evet Feraye Anne olacaksın bende baba derken öyle mutluydu ki.
Feraye de hayatında hiç bu kadar mutlu olmamıştı. İlk kez bu kadar gözlerinin içi gülüyordu. Karı koca hayatlarında böyle bir anı hiç beklemiyorlardı.
Günler aylar geçti, bütün zorlukları aştılar. Feraye’nin güzeller güzeli kızı oldu. Kızını kucağına alan Feraye hala Rüya da gibiydi. Bu gerçek miydi?. Önce kokladı, mis gibi kokuyordu ve minik parmaklarından öptü . Öperken o kadar narindi ki sanki ona zarar vermekten korkuyordu. Gözyaşlarına bu defa engel olmak istemiyordu, çünkü bu kez gözyaşları acıdan, dertten değildi; mutluluk gözyaşları idi bunlar…
Tam iki yıl olmuştu. Kızları Leylak 2 yaşına giriyordu bugün. Evet yanlış duymadınız, Feraye ve Semih kızlarının ismini Leylak koydu. Çünkü Kızı Nisan ayında Mor salkım Leylak çiçeği gibi açmıştı hayatlarında. Feraye masayı hazırlarken gözü bahçe de oynayan kızındaydı. Yaşadığı mutluluk tarif edilemezdi. Çünkü artık o bir anneydi ..
Pırlanta mı? Araba mı? Tatil mi? Lüx bir yaşam mı?.
Sizce hangisi bir kadını mutlu edebilir ki? Veya mutlu etse bile bunun süresi ne kadar devam eder? Bana göre bunlar geçici mutluluk. Ama annelik? Minik yeni doğmuş bir bebeğin ağlaması, 1 yaşına gelmiş bebeğin ilk kelimesinin ANNE olması. Okula başlamış çocuğunuzun, anne bugün okulda resim yaptım bak demesi. Evlendikten sonra bile yanınıza uğrayıp annem demesi… Hayatınızdan hiç eskimeyecek ve hep taze kalacak şey annelik değil midir?. Belki 1 aylık belki de 30 yaşında bile olsa anne olmanın vermiş olduğu mutluluk asla eskimeyecek. Tıpkı Feraye nin EN BÜYÜK HEDİYESİ Leylak gibi ve onu mutlu eden tek şeyin annelik olduğu gibi...
Ben Burcu , Feraye'nin yaşadığı zorluklara bire bir şahit olup bir kısmını anlatmak istedim. Leylak bebeği kucağıma aldığımda onun mutluluğunu paylaştım. Bende teyze olmuştum. Feraye' den sonra Ben de Anne olunca onu daha iyi anladım. Leylak Feraye'nin en güzel Hediyesi idi..
Benim EN BÜYÜK HEDİYEM kızlarım oldu. Bir kere Anne oldum ama Anne diyen iki küçük meleklerim var ve beni mutlu eden tek şey anneliğim diyorum. Bazen çok yorulsam da hayatımın Hediyesi onlar biliyorum...
Peki sizi mutlu eden En büyük Hediyeniz nedir?.. .
YORUMLAR