Gerçek...
22 Haziran 2024, 03.30 A- A+Bir kadın dinleyeceksiniz , dudakları kuru sesi ince sözleri kalın ,
olabildiğince...
Susturun istediğinizde....
Hikayat...
Malatya'da ekin zamanıydı , anama Hatçeana derler bizim oralarda
Babam alevi dedesidir bilen bilir dede eşlerine ana denir .
Tarladan döndük anam çağırdı ,
- Fatoş , gız Fatoş
- He ana
- Gel hele gel
-Nooldu ana
- Behzat varmış Gürge'li bildin mi ?
- He ana konuşmuştu benimle bir kere
-Başka
- Yok ana vallahi başka ne işte bir kere konuştuk öyle gitti askere işte
- Anası haber etmiş , seni istemeye
- Eeee
- E si ne istiyor musun istemiyor musun ?
- Ben ne bileyim ana bi konuşsak evvelce , konuşsak iyi olur
- Eh söyleyeyim anasına da konuşturalım sizi baban bi duyarsa seni de beni de konuşturur amma bak
- :) Ne duymuş ki şimdiye kadar ana bunu da duysun Allah aşkına
- Bana bak ağzın kulaklarında kız yoksa
- Yahu yok diyorum ana yok ...
- Eh hadi git şu işlere bak bakalım...
Böyle başladı hikaye.
O gece uyuyamadım , sözünü tutmuştu Behzat. İki senelik düş , bir iki kare fotoğraf arayabildiği zamanlarda bir iki kelama sığan haberleşmelerin sonunda çilemiz bitmişti.
Radyo çalıyor kulağımın dibinde
- Bu kadar uğraştın yetmez mi felek
Dünyanı başına çal senin olsun
Ne bülbülden eser ne kaldı ne gülden
Dikene razıyım Gül senin olsun...
Behzat Gürge köyünün toprak ağası Binali beyin oğluydu evet bey oğluydu olmasına da sözü pek geçmezmiş hanesinde baba çok sert bir adammış bir anası bir analığı ile altı kardeşin ortanca erkek evladı zaten iki erkekten biri evdeki .
Birkaç kez gördüm önce sonra tanıştık gizli gizli buluştuk köylük yer çok dikkatli olmak gerek ya laf söz olursa
ki bayılır ahali köşeyi dönene kadar kötü kadın olursun Allah korusun .
Behzat hep bahsederdi evdeki kavgalardan babasının para hırsı ve derdi hiç bitmezmiş .
Yirmi yıl kavgasız kahvaltı etmedik derdi .
Ben Fatoş ben alırsam seni söz öyle bir adam olmayacağım benzemeyeceğim babama...
Söz arası -yılan fıtratından kaçamaz- bilesiniz.
Ne yazık ki gücüm sana yetmiyor
Dertler mekan kurmuş benden gitmiyor
Viran olmuş bağım kuşlar ötmüyor
Budanmış ağacım al senin olsun ...
Behzat ile buluştuk anası bizdeydi , Nemrut bir şeydi başta ama iyi kadınmış öğrendim .
Behzat'ın kafası pek çalışmazdı aslında
- Ne gerek var dedi bu tiyatoroya şimdi sanki hiç konuşmamışız gibi
- Anam söyler söylemez üstüne atlasaydım değil mi ?
- heeeee Haklısın yaw tamam tamam.
İsteme nişan bir oldu kınaya kadar da bir ay geçti
Düğün sonrası Gürge de bir ev verdi babası bize Hayvanlar tarla işleri araçların bakımları Behzat'ın çok vakti kalmazdı gün içinde yine de mutlu olamazdı babası .
Kavgalar her gün daha sertleşiyordu. Bizim eve de sıçramaya başladı bağrış çağrış
Ben hamile kaldım Çok sevindik ikimizde
Kavgalar azaldı biraz daha güzel oldu her şey Behzat derdi ki her yatağa uzandığımızda
Sana benzemeyen gülün kokusu da olmuyor gülüm...
Ali doğdu topaç gibi 4 kilo gözleri simsiyah babası gibi ağzı bana benziyor
sonra elleri
O dişsiz eşsiz gülmeleri babasına
Behzat ninniler söylerdi oğlumuza
Eyvandır eli yüzü
Eylülün ondokuzu
Ali'ye kurban olsun
kızların en eyisi ...
Yıllar çocuk olunca çabuk geçermiş insan ana olunca anlıyor anasını
Kavgalar yine baş gösterdi daha da büyüyerek .
Bir aksam eve geldi , babası ağır bir küfür etmiş bana
Gidelim dedim Behzat gidelim buradan Malatya ya İstanbul'a ne bileyim gidelim işte.
Durgunlaşmıştı Behzat konuşmuyor pek yemiyor konuşmuyor. yatağa gelmiyor yüz çevirdi derler ya öylesi işte
Akşam on buçuğu biraz geçmişti çığlıklar geliyordu bahçeden anlamadım önce aklımdan Binali bey geçti daha doğrusu kalbimden geçmişti . Ölsün istemiştim çokça ...
Behzat'ımın yüzünü düşüren ne varsa ölsün ...
Hiç aklıma gelmemişti ...
Behzat babasıyla kavga etmiş içmiş de biraz evin arkasında duran incir ağacına asmış kendini...
Göğsüm söküldü yerinden karnım ağrıdı çok içime aktı acı bağırdım sonra ama Behzat diye değil Ali diye....
Küllenmeyen acı varsa evlat acısıdır Allah göstermesin geri kalan her acı külleniyormuş öğrendim.
Annemlere taşındık oğlumla ,
yapamadık tabii Ali o zaman altı yaşındaydı .
Bir ablamın yardımıyla yaşlı bir amca var Tufan'mış adı kızları yurtdışında yaşıyormuş aksi bir adammış ama başa çıkamayacağım şey değil.
Taşındık Malatya'ya zor oldu başlarda ama alıştım sonra .
Bugün bunun anlatılabilir bir acı olmasının sebebidir Ali.
Anne demişti bir gün anne babam bizi hiç sevmedi mi de vazgeçti bizden .
Bu sorunun cevabı netti de ben konduramamıştım galiba.
Ali bugün oniki yaşında. Kocaman ve çok akıllı
Yoldaşız birbirimize
Sancılarımızı ayrı çekiyoruz sadece
Bu türkünün de en sevdiğim yeri sonu.
Irmak oldu gözüm yaşı silemem ,
Ayrılık şanıma düştü gülemem
Kederi yaşamak nedir bilemem
Mutluluk bu ise al senin olsun .....
Küçücük ellerden akan acıya inatla bitireyim bu hikayeyi
' Her adam Allah'tır, her adama Allah demek günahtır''..
Kırık hikayelerin bitmesi dileğiyle
Isientus
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir