Anda olmak
24 Ağustos 2024, 19.10 A- A+Uzun bir aradan sonra içimden geldi yazayım dedim, sohbet isteyen varsa buyursun.
Anın içinde olmak farkındalıkla gelen bir olgu, hepimiz çoğunlukla kendi yarattığımız dünyada yani düşüncelerimizin içinde yaşıyoruz ve çoğu malesef kalıplaşmış. Hele bir de deneyimle pekişti ise bu kalıbın dışına çıkmak çok zor. Baktığımız her şey eski, yeni gözlerle bakmıyoruz. Tecrübeyle sabit hayatlar için farklı bir yaşam sürdürülebilir mi?
İşte beynimizde ürettiğimiz düşüncelerden sıyrılarak aslında bir nevi, bu anın içinde değil dışında olabilmektir. Günlük meditasyondur. Anda olmak yerine anın dışında gözlemleyici olmak belkide daha güzel bir tabir olur. Kendine bile dışarıdan bakan bir gözlemci düşünün. Bir ağaca baktığınızda hemen bu ne ağacı diye düşünürsünüz, ağaçla ilgili bir sürü soru sorar ve cevap verirsiniz ama bilgisiz gözlerle ağaca bakarsanız o ağacın gövdesinin dokusunu, renklerini, yapraklarının şeklini, üzerinde belki yürüyen karıncaları, reçine kokusunu,, gökyüzüne uzanan dallarıyla ağacın bütününü boş bir zihinle net olarak görürsünüz. Büyük resmin içindeki her küçük ayrıntıyı fark edersiniz sonra duyularınıza dışarıdan bakıp içinize çektiğiniz temiz havayı, kulaklarınıza gelen çıçır böcekleri senfonisini duyumsayarak sevinçli bir huzur yaşayabilirsiniz. Yaşayan veya yaşamayan her şeyle düşüncede mesafede kalarak aslında zihninizle olay ve olgu arasındaki mesafeyi kaldırıp bütünleşerek tanımlamadan anlayabilirsiniz. Aslında Bir boşluk yaratmaktır anda olmak, yargıların olmadığı bir boşluk, olanı olduğu gibi görmenizi sağlar. Hüküm vermeden hükmüne girmeden, ne ise o…
Çağımızın hastalığı dinlememek, doğayı dinleyin arkadaşınızı dinleyin ne diyorlarsa onu, öncekilerle birleştirmeden sonrakilerin kehanetinde bulunmadan.
Hayvanlar mesela andadırlar hep ve her anın farkındadır, bir çıtırtıyla hemen kulaklarını dikerler. Dalıp gittiğimiz yer kafamızın içinde sürekli konuşan efendimizde. Efendiyi susturun ki her şeyi olduğu haliyle ne bir eksik ne bir fazla kavrayabilin. Çünkü siz sürekli yanlış anlıyorsunuz ve bu yanlışlıklar üzerine zaman ve enerji harcıyorsunuz, harcatıyorsunuz. Gereksiz bir israf…
Gündelik yaşamdan her kopuşunuzda hatırlayarak ana geri dönün böylece zihniniz dinginleşecek ve beyniniz gereksiz enerji tüketmeyecek. Kaygı, endişe, korku bunların hepsi bitkinlik yaratır çünkü enerji harcatır. beyin aslında günlük enerji tüketimi en fazla olan organdır, sevinç, neşe ise size enerji verir. Böylelikle bu artan enerjiyi daha yaratıcı eylemlerde kullanmak sizi daha mutlu kılacaktır. Enerji kayıplarınız delik bir balonu şişirmeye çalışmak gibidir sürekli çaba sarfedersiniz ama hiçbir işe yaramaz..
Şimdi rahat bir üç nefes alın;) biraz özeleştiri yapın ve kendinizi gözlemleyin, olduğunuz anı ortamı sanki ilk defa burada bulunuyormuş gibi gözlerinizden geçirin. Tatile çıkmanın yeni yerler görmenin mutlulugunun nedeni tam da budur, ilk defa bakmak, merak, keşif duygusuyla detaylı incelemek, ee niye bunu hiçbir yere gitmeden yapamayacaksınız ki? Emin olun etrafınızda veya kendinizde o kadar çok farketmediğiniz şey var ki deneyimleyince anlayacaksınız.. Deneyimlledikçe hayatınızı yaratmak için zaman kazanacaksınız.
İster güvenli rutininiz içinde ömür boyu kalın, isterseniz rutinleriniz olduğunu bilin farketmez önemli olan onu kıracak cesareti bulmaktır. Her şeye karşı ön yargılarınızı kırın ve kendinizi özgür bırakın. Çünkü her yargı bir sınır koyar, bir kısıtlama getirir. Bildikleriniz sağda bilmedikleriniz solda önünüz ise hep açıklıkta olsun. Benden söylemesi…
YORUMLAR