BATAKLIK...
05 Ekim 2024, 09.40 A- A+
Doğru bir kompozisyon için gerekli olan 3 aşamayı gözardı ettiğimiz dönemlerdeyiz.Giriş için çok geç kaldığımız,Gelişmeyi iliklerimize kadar yaşadığımız,Sonucu ise her sabah kalktığımızda gördüğümüz acı ve kalıcı bir süreçten geçiyoruz.Bütün değerlerimiz alt üst olurken, alt üst oluşuna seyirci kaldığımızı anımsıyoruz,eğer ki içinde birazcık vicdan kırıntısı kaldıysa da bu seyircilik durumunun pişmanlığını saç dibimize kadar hissediyoruz.Sistemli bir şekilde dayatılan,Adalet kavramının kişiye özel değiştiği,imtiyaz sahiplerinin suç işleme özgürlüğü olduğu ve bu özgürlüğü sonuna kadar kullandıkları bir çağ yangını bu süreç,yanan başkalarıymış gibi gözükse de yangının yayılma hızını hesaba katmayıp saçımızı taramaktan geri durmuyoruz,algı mühendisliği ile bilinçaltımıza gönderilen ''her şeyi normalleştir,her olumsuzluğu kanıksa'' komutuna bir robot sadakatinde riayet ediyoruz.Şaşıracak bir şey kalmadığında vicdanın köreldiği,duyarlılığın devre dışı kaldığı gerçeğini umursamıyoruz..
Bir zamanlar ''Orta doğu bataklığı'' diye bir şehir efsanesi dolaşırdı ve bu bataklığın uzağında olduğumuz için şükür edilirdi..Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyetini inşa ederken ''benden sonrası tufan'' yaklaşımını benimsememiş aksine uzun yıllar boyunca bu toprakların paydaşlarının huzurlu ve özgür yaşamaları için adımlar atmıştı,bu adımlardan en büyüğü de Ülkesini Orta doğu bataklığından uzak tutmaktı,müthiş çaba ve zekasıyla bunu da başarmıştı, biz o yüzden zamanında bu kavramı sadece ''şehir efsanesi'' olarak yorumlamıştık,geldiğimiz noktada ise bilerek ya da bilmeyerek (bilerek olduğunu düşünüyorum) bu bataklığın içinde olmamızı isteyen sadece ranta tapan yöneticiler sayesinde bataklığın tam ortasındayız..Atatürk Gençliğe Hitabede bu durumu ''dahili ve harici bedhahların olacaktır'' cümlesiyle bize anlatmaktadır..
Albert Camus ''Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın'' derken inanılmaz derecede güçlü bir sosyolojik yorum yapmıştır,Camus ecelle ölmek ile diğer ölümleri birbirinden ayırıp ölümlerin şekline göre o Ülke hakkında net bir fikir sahibi olunabileceğini savunmuştur.İşte yine çıktı karşımıza Orta Doğu bataklığı,artık ülkemizdeki ölümler aynı Orta Doğudaki gibi..Madde bağımlısı gençlerin hatta çocukların çoğalması,cinsel açlığın tavan yapıp sokak ortasında bile tacize-tecavüze yeltenilmesi,gözünü kırpmadan büyük soğukkanlılık ile gencecik kızlarımızın başlarının gövdeden ayrılması.Bu durumların hiç birini Siyasetin dışında bırakamayız,bir Ülkede olumlu ya olumsuz ne varsa Siyasi İklimin sonucudur,vicdan sahibi,Vatanını seven her insan bu durumu sorgulamalıdır,herhangi bir siyasi partiyi ayırt etmeksizin Ülkede ''Siyasi Ahlak'' kavramının sıfırlandığı tespitini yapmamız gerekir.Sebep-Sonuç ilişkisi ekseninde ekilenler biçilmektedir ve bunun bedeli çok ağır şekilde ödenmektedir,kanımızı donduran görüntüler beynimizde yer edip sevdiklerimize karşı daha çok endişelenmemizi de beraberinde getirmektedir.Toplumsal bilinç ve vicdandan son derece uzaklaşmış toplumun ayağa kalkması imkansız hale gelmiştir.Tamamen karamsar,karanlık şeyler yazdığımın farkındayım,Bir Annenin evladının kesik başını görerek sınandığı bu coğrafyada karanlık herhangi bir tablodan kaçma şansımız yoktur.Haber izlememek,''yüreğim dayanmıyor'' demek,kayıtsız kalmak,düşünmeyi ertelemek bencilliktir.Eyvallah...
NOT:Bir çok Ülkede Surlar, Tarihi alan saygısını alır ve koruma altındadır+Turizme açık statüdedir,bizde ise surlar katillerin,sapıkların,madde bağımlılarının uğrak yeri..Semih Çelik denen cani de bu bölgeyi seçmiş..Yıllar sonra Ülke gündemine fiili olarak sokulan ''Bekçi'' mesleği surlara bile Bekçilik yapamıyorsa ne işe yarar?
YORUMLAR