gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Kayıt-3

13 Şubat 2025, 08.04
A- A+
Gece yarısına yaklaşırken kalabalık grup üyeleri de masanın etrafında toplamış, üzerine bir şeyler çiziyor sanki savaş taktiklerini tartışıyorlardı. Bütün bu konuşmaları uzaktan izlemekle yetindi. Kulağındaki öğüde kulak vererek olacaklara mümkün olduğunca az müdahil olmaya çalışıyordu.

-Hadi çıkıyoruz zamanı geldi dedi Guide.
Gruptan ayrılma sakın diyerek ekledi ardından.

Sokaklar hepten sessizleşmiş, kargaların ağlamaklı seslerine karışan çırçır böceklerinin uğultusuna bir de rüzgarın hışırdattığı ağaç yapraklarının sesi karışmıştı. Yapay hiçbir ses yoktu bu karanlıkta, arada bir şekle sokamadığı başka boğuk sesler de duyuyordu. Kesin o fareye benzeyen türlü türlü canavarların sesleriydi bunlar!

-Aklını özgürleştir yoksa bize yetişemezsin dedi aklını okurmuşcasına.
-Kafasını onaylamak için yavaşça önüne eğdi.

Eski evlerin duvar diplerinden duvara hafif yaslanarak çevresini tamamlayan halkalar çiziyorlar bahçeleri teker teker kontrol ediyorlardı.

-Hızlanacağız bırak artık düşüncelerini ve tut elimi

Birden ayaklarının yerden kesildiğini, bir yörüngeden diğerine çember çizerek hareket ettiklerini sezinledi. Guide’a baktı, gerçekten de ayakları yere temas etmiyordu. Yerden neredeyse yarım metre yukarıdaydı. Bunları düşünürken dengesi sarsılarak afalladığı o anda üzerine kocaman ağırlığıyla ıslak bir şey yapışı verdi. Şimdi ayakları yere üzerindeki ağırlığın da etkisiyle sertçe basıyor, ahtapot gibi onu çevreleyen kollarındaki vantuzları görüyor, tam başının üzerindeki cüssesiyle tüm kollarıyla bedenini kavrayışının sıkıştırmasıyla hareket edemiyordu.

-Görünmez yapıyorum seni sakin ol dedi,
 hiç tanımadığı otoriter bir ses tonuyla
Ardından alışık oldugu gencin sesi geldi
-Seni görünmez yaparken senin de görmeni engelliyor dikkatli ol!

Bu arada etrafta patırtılar kopuyor, seslerini duyuyor ama hiçbirşey görmüyordu.
Bu yaratıktan kurtulması gerektiğinin farkında tüm gücüyle kendi etrafında daireler çizerek dönerken bahçenin de ortasına gelmişti. Merkezkaç kuvvetinin etkisiyle üzerinden attığı anda aslında kabak gibi de ortalıkta kalıp hedef olabilirdi, yine bir ölüm korkusu sardı benliğini ama bu yaratığa da güvenemezdi. Bu hislerin yarattığı adrenalin patlamasıyla bir çırpıda tüm gücüyle üzerinden yaratığı fırlattığında sersemleyerek yere düştü.

 Gözlerini açtığında ise o plan yapılan masanın etrafında tüm grup üyeleriyle birlikte ayakta duruyordu. Anlar arasındaki boşluğa anlam veremiyor uyandığı anı hatırlamaya çalışıyor ama bir türlü anımsayamıyordu. Masa envai çeşit yiyeceklerle donatılmış, en ortada ise etrafı çiçeklerle sarılmış bir tepsi içinde kocaman bir ahtapot duruyordu. Demekki üzerindeki yaratığı öldürmüşler ve yiyecek olarak sunmuşlardı. Bu manzara iştahını kapamaya çoktan yetti de arttı. Başında şapkası ve Che Gueveraya benzeyen üniformasıyla komutan edasında biri -Bugün de doyduk arkadaşlar diyerek kadeh kaldırmasıyla herkes anında yiyeceklere üşüşüverdi.
Sanki günlerdir aç kalmış vahşi hayvanlar gibi elleriyle yiyeceklere saldırıyorlar, ağız dolusu yiyecekleri ağızlarına tıkıştırıyorlardı.
 -Hadi yesene dedi şişmiş ağzıyla zar zor konuşan Guide
Midesi bulanarak bir iki lokma aldı. Yemek faslı çok süratli olduğundan kısa sürede sofrada sadece yerken ağızlarından düşen kırıntılar kalmıştı.

-Artık uyku vakti geldi
Birlikte üst kattaki bir odaya çıktılar. Karşısına geçip uzun uzun süzerken
Peki bu enerjiyle ne yapacaksın diyerek yüzüne doğru yavaşça yaklaştı
Bu nasıl bir soruydu, zaten olayların şokuyla bir iki lokma birşey yiyebilmişti. Ama bu çekici çocuk karşısında tüm savunma mekanizmaları ve iradesi baltalanıyordu. Aslında minnettardı da ona çünkü hala hayattaydı.

Bu yakınlıkta soluğunun sıcaklığını yüzünde hissediyor, parıldayan bakışlarından da gözlerini alamıyordu. Hipnotize olmuş bir halde dudaklarına daha da yaklaşarak minnettarlığının göstergesi ufak bir buse konduruverdi.
Buna karşılık adam tüm çenesini de içine alan ağzını açarak dudaklarının etrafına kocaman bir ısırık attı -Hani çocukken bileğimize yaptığımız saat diye gösterdiğimiz türden, dişlerinin izinin acısını dudaklarının etrafında hissederken bu şehvetle karışık beklenmedik acı karşısında dizlerinin bağı tamamen çözülmüş, olduğu yerde dizlerini kırarak yatağa sırtüstü düşüvermişti, aynı anda genç de aynı şekilde yatağa yanı başına düştü. İkisinin de ayak parmaklarının uçları yere değiyordu.

-İşte sadece bir öpüşü susturacak kadar bir enerji aldık dedi mırıldanarak ve anında üzerlerini bile ötemeden öylece ayakları yataktan sarkık uykuya daldılar.


Sabah aynı pozisyonda buldu kendini, kıpırdamadan uyuduğundan her tarafında uyuşmalar ve ağrılar vardı ama en çok da onu rahatsız eden midesinden gelen seslerdi. Sanki içinde volkanlar patlıyor ve biri mide duvarına yapışan lavları bıçakla kazıyordu. Açlıktan midesi kazınmak deyimini hiç bu kadar net yaşamamıştı. 

Yaşadıklarından anladığı tek şey, ya bu canavarlara kurban sunarak, ya da onları 
avlayarak beslendikleri idi. Bu nasıl bir seçimdi, ikisinden başkası yoktu ve iştahlı yeme açlığı her an avcı gruptan birinin kendini yem olarak sunabileceği fikrini barındırıyordu ki doyulmayacak kadar hızlı içi kazınan mideler için av olmak an meselesiydi, bir o'kadar da kısa süren tokluk hissi karşısında…

Guide çoktan uyanmıştı. O da elini yüzünü yıkadıktan sonra lobide onu bulmak ümidiyle aşağı indi. 
 Ortalıktaki kalabalık sabah kahvaltısına inmiş otel misafirlerini andırsa da ortada ne yenilen ne içilen birşey vardı. Sıcacık bir çay nasıl da güzel giderdi şimdi.. 
Bu kalabalığın içinde gözleriyle onu ararken yanı başında buluverdi Guide’ı.. 

-Ee kalıyormusun kararın nedir Anitha? Diye sorarken tüm çekiciliği üzerinde saçlarını eliyle geriye atarak düzeltti.

-Hala hayatta olduğuma göre sana güvenebilirim.

Zihninden ona karşı yaptığı her şey bir film şeridi gibi geçti, sözlü uyarıları, düşmesin diye elini tutuşu, onu koruması.

-Yine aklınla karar veriyorsun. Sezgilerinin yolunu izlemelisin. Dün dündü seni kurtarmış olabilirim. Peki ya bugün, hangi birimize güveneceksin?

Gözü istemsizce odanın içindeki kalabalığa tekrar takıldı, her baktığı kişi ile göz göze geldiğinde yüzlerinin Guide’a benzerliğinin şaşkınlığıyla kalp atışları hızlanmış, yanakları kızarmış, heh işte yine Tansiyonu çıkmıştı. Bütün bu erkekleri nasıl birbirinden ayırt edeceğim, hepsi tamamen birbirinin kopyası, demek herkes aynı zamanda şekil de değiştirebiliyor!

Yine başa dönmüştü, hiç bilmediği bir düzenin içinde güvenebileceğini sandığı Guide’ı da kaybetmiş bir halde… Aynı arkadaşlarını o köşe başında kaybettiğinde hissettikleri gibi yalnız, çaresiz kalakalmıştı. Maslow'un piramidinde ilk basamakta bile değildi, yeme içme barınma ihtiyacı, güvenlik, ait olma, sevgi saygı değer ihtiyacı hiçbiri yoktu. Ailesi yoktu, arkadaşları yoktu, bir kendiyle başbaşa.
Kendine mi güvenecekti? Bu yerle ilgili ne biliyordu ki? Neyine güvenecekti. Şimdiye kadar öğrendiği tüm kuralların dışında aklının ve mantığının ötesindeki bu yer olabilecek en kötü kabus senaryosu gibiydi..

Her deneyimle bilgi biriktiriyor ama tüm bildiği de anında görünmez bir silgiyle sıfırlanıyordu. Sudan çıkmış balık misali… Bu dünyada nefes alamıyordu. Kesik kesik solurken yine o ses, 

Ringo ringo şişeler çamura mı düştün kız bensiz… Rakıda mı içtin habersiz Yar yar yar yar…
-Aah ha ha HAloo
-Hadi ama Anitha nerdesin, hala uyuyor musun sen, birazdan sınav başlayacak çabukkkk koşşş yetişşşş…10 dakikan var uçarak gel..

Rüya Kayıtları…Rüya yorumcusu varsa beklerim;) Annemin klasik lafı …. açıkta kalmış demeyecekseniz ;))

Ps: Carlos Castaneda-Erk öyküleri’ nden etkilenmiş olabilirim

YORUMLAR

13 Şubat 2025, 09.49

Ve beklediğim son gelir!

Şimdi diyeceğim ki, bu hikâyeyi okuduktan sonra gerçeklik algım yerle bir oldu, ama zaten elimde pek sağlam bir algı da yoktu! :))

İlk başta ‘bir öğrenci yurdunda geçen sıradan bir hikâye’ diye başladım ama sonra iş çığırından çıktı: doppelganger’lar, devasa fareler, görünmezlik, şekil değiştiren rehberler, açlıktan birbirini yemeye ramak kalmış karakterler derken kendimi paralel evrende kaybolmuş gibi hissettim! :/

Yeminle bir noktada "Acaba bu yazıyı okurken ben de görünmez oldum mu?" diye kendi varlığımı sorguladım. Kardeşim, sen nasıl bir atmosfer kurdun böyle?! Hem distopik, hem metafizik, hem gerilim dolu, hem de felsefi! Gerçeklik kaydı, kimlikler değişti, güvenin anlamı kayboldu... Ve sonunda klasik 'Ringo ringo şişeler' melodisiyle hayatın tokadını yedik. :D

Ama işin komik tarafı, rüya mıydı gerçek miydi diye düşünürken kendi hayatıma dönüp bakıyorum, bu kadar kaos ve belirsizlik varken belki de hepimiz zaten bir "Tansiyon" dünyasında yaşıyoruz ve haberimiz yok! :))

Elinin ayarını bozma, şahane bir yazı olmuş! Devamını da bekliyoruz, tabii ki ‘av’ olmayacağımıza dair garanti verirsen! :P



13 Şubat 2025, 11.48
İadeyi ziyaret he ;) bir ara ziyaretçiler diye film serisi vardı ne severdik hep bunlar ondan oluyor çocukluktan travmaları ;) içine Carl Gustav Jung kaçmış nightcall senden bu övgüleri duymak onur verici. Teşekkür ederim beğenin beni mutlu etti. Yazılarının devamını bekliyorum perili perisiz psişik realist metafizik farketmez sen bizi sıkmadan yormadan düşündürürsün.
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın