gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

YASIN 5 EVRESİ - ÖFKE

13 Şubat 2025, 16.11
A- A+

YASIN 5 EVRESİ
ÖFKE

Elindeki leblebileri tekrar tekrar saydı. Tamı tamına 19 taneydi. Artık pes edince yavaşça yerinden doğruldu. Şaşkınlık, korku ve hatta öfke…
Gerçekten bunuyorum sanırım diye söylenmeye başladı. Elimden leblebileri aldı, gördüm! Gördüm değil mi? Yoksa beynimin bana oynadığı boktan oyunlardan birimi bu?
Apartmana doğru yürümeye devam ederken sürekli mırıldanıyordu. Apartmanın kapısına gelince duraksadı, geriye doğru parka dönüp baktı. Sessizlik… Anca gece lambalarının ışıttığı kadar bir aydınlık ve kocaman bir sessizlik…
Tüylerinin ürperdiğini hissetti. Merdivenlere yöneldi. Merdivenlerden yukarı çıkarken ayak sesleri duydu. Aşağıya doğru birisi geliyordu. Merakla yukarıya doğru baktı. Geleni görünce yüzünü buruşturdu. Yine o kara kuru psikopat tipli adam. İhtiyar adam sanki orada yokmuş gibi yanından geçip gitti. İhtiyar adam yana doğru çekilmese çarpışacaklardı. Aşağı doğru merdivenlerden yürüyen adama baktı, bütün cesaretini topladı sertçe bağırdı
-önüne baksana hayvan!
Adam bir an korku ile duraksadı, boş gözlerle ona doğru baktı. Sonra omuz silkip hiçbir şey yokmuş gibi merdivenlerden inmeye devam etti. Öfkesi kat be kat artıyordu. Evin kapısına geldiğinde kapının yarı açık olduğunu fark etti. Paspasın üzerinde duran ayakkabılara baktı. Sinirle söylendi
-Ne ara geldi bu bunak tayfası! Saat kaç oldu hala defolup gitmemişler!
Ayakkabılarını çıkartıp yavaşça içeri girdi. Oturma odasından sesler yükseliyordu. Çay içip sohbet eden bir sürü kadın… Bir ara açık kapıdan kim var kim yok diye bakmayı düşündü, sonra sadece kendisinin duyabileceği bir ses tonuyla küfrederek yatak odasına doğru yürüdü. Etrafına bakındı, cebindeki leblebi paketini çalışma masasının üzerine bıraktı. Elini iç cebine atıp defterinin cebinde olmadığını fark edince bir an panikledi. Sonrasında doktor belki de haklıdır diye söylenerek umursamaz bir tavırla pardösüsünü çıkarıp gardıroba astı. Yatağın hemen yanında duran pijamalarına baktı, giymeye üşendi. Yatağa uzandığında üşüdüğünü hissetti. Tatlı bir üşüme… Kafasını çevirip cam açık mı diye baktı. Pencerenin kapalı olduğuna emin olunca gözlerini tavana dikti.
19 tane saydım eminim, çocuk elimden leblebilerden aldı. Sürekli aynı şeyi düşünüyordu. 19 tane leblebi… Göz kapaklarının yavaş yavaş ağırlaştığını hissetti.
  Dalar gibi olduğunda aniden ayağındaki sızıyla irkildi. Gözlerini açıp kapattı. Hızla alıp verdiği nefesini kontrol etmeye çalıştı. Durmadan terliyordu.

1981 ocak ayı
Soğuk bir tutuklu koğuşundaydı. Gözleri bağlı hızla alıp verdiği nefesini kontrol etmeye çalışıyordu. Durmadan terliyordu…
Rutubet kokusu boğazını yakıyordu. Anadan üryan bedeni üşüyor ama soğuk soğuk terlemesi de durmuyordu. Sesler kokular korku öfke her şey birbirine karışmıştı. Bir an ani bir sessizlik oluyor hatta ayaklarının tabanından yere damlayan kanın sesini bile duyabiliyordu. Sonrasında sanki şehir meydanında kalabalığın içinde yürürken ki gibi bir uğultu… Beyni ona oyunlar oynuyordu. Kanayan ayaklarında bir sıcaklık hissetti. Gardiyan ayağında sigarasını söndürmüştü.
Peşinden sert bir ses duyuldu
-yazar mısın lan sen!
Korkudan ne diyeceğini bilemiyordu. Yine sessizlik… Aniden kirli bezin kapattığı gözlerinin içinde kırmızı bir şimşek çaktı. Aynı anda kısa sessizliği bozan bir çınlama! Ayağında müthiş bir acı hissetti. Gardiyan yine bağırdı
-Konuşsana lan! Yazar mısın sen şerefiz!
Alnından aşağı süzülen terler pis bezi geçip gözlerine doğru gelmeye başlamıştı. Artık dayanamıyordu, pes etti. Kısık bir sesle mırıldandı
-Yazar değilim ben…
Tekrardan havaya kalkan sopa ayağının tabanından çıkan müthiş bir ses ve dayanılmayacak bir acı!
-sesli söyle lan! Yazar mısın sen!
-Değilim! Ben yazar değilim! Ben yazar değilim!
 Bağırarak durmadan tekrarlıyordu. Gülme seslerine aldırmadan durmadan bağırıyordu.
-yazar değilim ben!

Hızlıca yataktan doğruldu. Kalbi çok hızlı atıyordu, nefes nefeseydi…
Öfkeden yerinde duramıyordu. Odanın içerisinde birkaç defa dolandı. Kızı, leblebileri her şeyi unutmuştu. Yumruklarını sıkıp sıkıp bırakıyordu. Üç gün dayanabilmişti. Ne yazdığı ne için yazdığı ne zaman yazdığı defalarca sorulmuştu. Önceleri sorgu odasında sonrasında nezarette…
 Bir akşam vakti kırılarak açılan evinin kapısı, uykusundan yaka paça kaldırılması, dağıtılan evi, toplanan kitapları… Durmadan küfreden o polis. Polisin yüzü aklına geldiğinde öfkesinden sıktığı yumrukları bileğini acıtıyordu. Unutmuştu bunları. Bunadın diyordu ya o şerefsiz doktor! Nasıl oluyor da şimdi yaşarcasına hatırlıyordu o anları! Oysa defalarca yüzleşmişti bunlarla. Hatta o polisi bile affetmişti, helalleşmişti kafasının içinde bir yerde. Bu öfke nedendi peki?
 Durdu, duvardaki aynada kendi gözlerinin içine tiksinerek uzun uzun baktı.
-Korktun değil mi şerefsiz! Korkaksın sen! Pis bir korkak!
Tekrardan göz kapaklarını açıp kapattığında korkuyla irkildi. Aynada hayal meyal bir yüz görür gibi oldu. Bir kız vardı… Anca yirmili yaşlarında bir kız çocuğu. Gülümsüyordu. Sıcacık gülümsüyordu… Sonra aniden kızın silueti aynadan silindi. Göz kapaklarını hızla açıp kapatmaya devam etti, yavaşça nefesini kontrol altına aldı.
Sakinleştiğinde yatağa oturdu, derin derin birkaç nefes daha aldı. Saatine baktı. Dışarı çıkıp çıkmamak arasında tereddüt etti. Gardıroptan pardösüsünü aldı. Masanın üzerinden aldığı yeni sigara paketi cebine koydu.

Dış kapıya doğru yürürken, şaşkınca içerden oturma odasından gelen Kur’an sesini duydu…



YASIN 5 EVRESİ
PAZARLIK
Önce bir dur. Dur artık!
Merak etme sen durdun diye durmayacak bu dünya.
Sen durdun diye maviden siyaha dönmeyecek gökyüzü...
Ve ya sen durdun diye bozulmayacak bu b.ktan dünyanın düzeni!
Dur artık… Bir yerlere, bir şeylere yetişmeye çalışmaktan vazgeç artık.



YORUMLAR

13 Şubat 2025, 20.21
https://youtu.be/Ckom3gf57Yw?si=ouEkL0WJBkUuNsAh

İlkinden itibaren kafamda bu şarkı çalarken okuyorum yazınızı. Yazı çok iyi gidiyor smile Resmi
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın