YASIN 5 EVRESİ- DEPRESYON
15 Şubat 2025, 16.18 A- A+
YASIN 5 EVRESİ
DEPRESYON
Farklı hayatlar, farklı hayaller…
‘’Çok paramız olursa Üsküdar'da bir ev alırım Kız Kulesi'ni gören, yeter Beyoğlu'nun kahrını çektiğim."
Ne güzel söylemişti Muhsin Bey Ali Nazik’e
Filmin en can alıcı sahnesi değildi belki, ama Muhsin bey hayallerinden bahsediyordu. Olmayan olmayacak olan hayallerinden… Hayaller başaramamış insanların hayat(t)a tutunduğu son dal değil miydi?
Durmak lazımdı ya bazen… Durup ta baktığın zaman bu olmamış lığı görünce peki? Bu başaramamış lığı görünce? Hayallerin yanına bahaneleri mi eklemek lazımdı? Bahaneler… Hataların hazırdı zaten, sen yapmadın…
Yaradan böyle istemişti!
Peki ya yazmak? Yazmak ta hayal kurmak değil miydi ihtiyar? Hayal kurmak başaramamış insanların işi değil miydi? Hayatı refah içinde sürerken kitap yazan kim vardı sahi? Pardon koskoca Karl Marx vardı. Avukattı değil mi o? o kadar zengin sayılmazdı ama bir Orhan Kemal de değildi sonuçta. Yoksa Orhan Kemal in ekmek kavgası hikâyesi das kapital den daha gerçek miydi?
Yazmak diyordun ihtiyar? Yazar mısın sen? Söyle hadi korkma bu sefer…70 yaşında hapsede götürmezler seni, dövmezler de… Korkma söyle, hiçbir zaman yazar olarak gördün mü kendini? Ya da yazdıkların var ya sahi o yazdıkların, o psikopat tipli amirin dediği gibi birkaç bir şeyler karalamaktan mı ibaretti…
Tarlada alnından terler süzülerek çalışan bir adamın hayatını anlatmak, ya da hayatını sorgulamak için sadece yazmak yeterli miydi? Sahi sen çalıştın mı hiç hayatın boyunca? Alnından terler süzülerek hani, bedenindeki tüm eklemler ağrımacasına çalıştın mı?
Bir evin bir oğlu, kardeş yok. Mesuliyet yok. Baban annen ne varsa önüne sunmadı mı her şeyi? Çocukken arkadaşlarının kaçının evinde kocaman bir kütüphane vardı ihtiyar? Herkes yer sofrasında otururken siz masada yemek yemiyor muydunuz? Hani arkadaşın geldiğinde misafirliğe nasıl şaşırmıştı masayı görünce! Annenin yaptığı pudingi kaşıklarken nasıl bir hayranlıkla boydan boya süzüyordu evinizi.
Peki ya sonra?
Babanın bütün ısrarlarına rağmen hukuk okumak istedin. Belki de kendi hayatın hakkında verdiğin ilk karar. Sen verdin bu kararı. Yanlış ya da doğru. En son baban sigarasından derin bir nefes çekerken ne demişti hatırla
-sen bilirsin oğlum. Bu senin kararın
Ama üstüne basa basa da tekrarlamıştı değil mi?
-gideceğin yolda tek temennim cesur olman
Şaşkınca bakan gözlerine aldırmadan tane tane devam etmişti
-cesur olmayan insanlar dürüst olamaz! Aidiyet duygusu da dâhil ne kadar korku varsa insanın içinde, işte onlar devreye girdiğinde adaletin kantarı eşit tartmaz
Kalemle ilk tanıştığında şiir yazmayı denemiştin. Aşk acısı ve sair… Sahi âşık olmadan da yazılabilir miydi en güzel aşk şiirleri? Sanmam… Sen birini sevmiş miydin gerçekten, âşık olmuş muydun hiç?
Sonra siyasetle tanışmıştın. Hukuk fakültesinde siyaset ile tanışmaman mucize olurdu zaten. Baban o mucize için ne kadar dua etmişti kim bilir. Ailenden gördüğün aşırı milliyetçilikten komünizme uzanan yol nasıl oluyordu da bu kadar kısa olabiliyordu? Etkilendiğin kitaplardan alıntılarla bir şeyler karalamıştın önce. Arkadaşların görünce sana yaranmak adına yaptıkları övgüleri gerçek sanmıştın. İnsan ne yaparsa yapsın takdir edilmek için yapmaz mı? Sanmam. Tarladaki o işçiler peki? Onlarda kazanıp ailesinin, etrafındakilerin takdirini almak için yapıyor olmasın...
Yeni paketini açıp, sigarasını yaktığında acınası haline gülümsedi. Çok önceleri ne demişti dost meclisinde bir arkadaşı
-Sadık, çok dalgınsın. Bu kadar düşünme derim, yakında kendinle konuşmaya başlarsan şaşırmam. Ama kendi kendine cevap vermeye başlarsan durum kötü arkadaşım…
Sahi adı neydi o çocuğun? Hatırlamıyorsun değil mi ihtiyar! Başka ne varsa hatırlıyorsun bu akşam ama o çocuğun adı yok akılında.
Yine babanın gücüyle basılmıştı ilk kitabın. Güç dediysem parasıyla.
Ya sonra!
Evinde bir akşam vakti kırılarak açılan kapı, uykusundan yaka paça kaldırılması, dağıtılan evin, toplanan kitapların… Durmadan küfreden o polis!
Sözde yaşadığın komünizmi bile kapitalizm ile satın almış bir çocuktun sen! Birkaç bir şeyler karalamış aptal bir oğlan çocuğu!
Babanı kaybetmeden üç ay önce son defa sana yardım etmişti sana. Üstünde leş gibi ter kokan yırtık elbiselerin, apar topar karakolun kapısından koltuk değnekleri ile çıkarken içerde kalan arkadaşlarına yine torpilli olduğunu söyleyecek kadar cesur muydun?
Sahi sen cesur muydun ihtiyar?
Sen kendi başına hiçbir şeyi, hatta yazmayı bile beceremeyen, züppe asalak zavallı bir insan artığından öte bir yere geçebildin mi hiç!
Hava karanlıktı. Hava soğuktu… Parkın içindeki bankta oturmuş ellerini başının arasına alıp derin derin düşünüyordu. Umutsuzca hatırlamaya çalışıyordu.
O psikopat tipli amire pazarlıkta ne demişti hatırlamaya çalışıyordu…
Hatırlasana artık! Ne idi o kızın adı?
YORUMLAR