gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Yansıma

02 Mart 2025, 14.08
A- A+
https:https://www.youtube.com/watch?v=iY2Ly30z0h0?si=wF4G-mOCDyvnTZdY
Mad World guitar cover (Donnie Darko) - Neogeofanatic


“Bir paralel evren oluştuğu zaman, girdaba en yakın olanlar, kendilerini yeni ve bir o kadar tehlikeli bir dünyanın merkezinde bulacaklar. 
Yapay olgular, paralel bir evrenin meydana geldiğinin ilk işaretlerini oluşturur. Bir olgu ortaya çıktığında,yaşayanlar onu büyük bir ilgi ve merakla geri alır.Yapay olgular metalden oluşur, tıpkı eski Maya ok uçları, veya Ortaçağdan kalma kılıçlar gibi... “ Donnie DARKO.

Kaderin sen düşlediğin zaman gerçeğin yolu olur.
İlk etki düşüncesinde yer bulur.Düşüncenin hızı yoktur. Yoluna çizersen, girersin. Çizersen şeklini görürsün. İşaretleri takip ediyorum dersin aslında, sadece dileklerinin onayını istersin. Ölü dünyanın yönetimden görürsün. Ölü suratların yüzünde…Ölü nesnelerin yüzeyinde… O yüzden hislerim gerçek olmayabilir, karşılığı olmayabilir ama hissettiklerim gerçektir, dileklerini gerçekleştirir!.Yarın yoktur ama dilekler yarında olur.

Hadi öğretmenim anlat bana dersimi, güzel rüyalarımı nasıl düşten uyandırırım. Bu çılgın dünyaya Teğet’inden nasıl getiririm.

Kimden geldiğinin ne anlamı var?
Nereden geldiğinin ne önemi var?
Anlamı koyan da ben, yaşayan da ben!.
Eşini bulan da dünyamın içinde koyan da Ben....
Aradığın bir kimyasal tepkime değil mi nihayetinde?
Sadece bir düşünce seni mutlu eden! 
Sadece bir düş!.Bir duygusun. 
Gerçeğinin başkalarının da gerçeği olması inanmana yardımcı olur, inancını pekiştirir ama kendi şizofren dünyanda zaten yarattıklarınla gayet inandırıcısın. Ha gündüz, ha gece düşünde ne farkeder. İzdüşümü veya kendisi? Önemli olan hissetmen, hissettiren ne farkeder!.


Ve mucizeleri görünce, sadece içten gelen bir kıkırdama konar insan olanın dudaklarına. Anladığında sadece gülersin en kötü düşüne…

Sadece korkunu takip edersin, ister bilincinle, ister bilincinin altıyla. Kendi gözlerinden, kendi dünyana uyandığında anlayacağın dilden konuşursun. Gerçeğin olabilir!. Neyi düşündüğüne dikkat et!. Neyi düşlediğine!. Detaylar önemli….Hepsi gerçek olacak. Ama gerçek istediğini kendi şeklinde yaratacak!. 

Dikkatli olmalısın!.

Dünya üzerinde yaşayan her canlı tek başına ölür. Tek başına ölürse tek başına yaşar!
.
Yıkarak üretirsin, merak ettiğin ortalık karıştığında neler olacağı...Farklılıkla, farkındalık yaratmak, belki de sadece ilgiyi üzerine çekmek.
Akılları durdurmak.

Yaparak üretirsin, merak ettiğin düşüne kimin dahil olacağıydı. Seni kimin seveceği!.
Çünkü yalnız düşünde biriyle kesiştiğinde bir kırılma meydana gelir. Teğetinin dünyasından düşüne biri gelir.. Korku bedeninden, bir kıkırdamayla düşer…Sevginin kucağına...


“Şu Aptal Tavşan kostümünü neden giyiyorsun?
Peki neden sen şu Aptal insan kostümünü giyiyorsun? “ Donnie DARKO


YORUMLAR

03 Mart 2025, 04.14

Rune,

Seçimler, gerçeklik algısı, paralel evrenler… her şey o ince çizginin üstünde geziniyor. Kelimelerin, bir "acaba?" fısıltısı bırakıyor insanın zihnine. Gerçekten de düşlediğimiz zaman kaderimizin yolunu çiziyorsak, ya yanlış düşlediysek? Ya dileklerimiz, bizi bambaşka bir gerçekliğe sürüklüyorsa?

"Kaderin sen düşlediğin zaman gerçeğin yolu olur."

Bu cümle, Joseph Murphy’nin Bilinçaltının Gücü kitabını hatırlattı bana. Düşüncelerimizin, bilinçaltımızın, gerçeği nasıl şekillendirdiği fikri… Joseph Murphy'nin dediği gibi "Bilinçaltına ne ekersen, onu biçersin." Ama ya biz bilinçaltımıza istemediğimiz şeyleri ekiyorsak? Ya korkularımızın peşinden gidiyorsak?

“Ve mucizeleri görünce, sadece içten gelen bir kıkırdama konar insan olanın dudaklarına. Anladığında sadece gülersin en kötü düşüne…”

Bu cümle, Matt Haig'in Gece Yarısı Kütüphanesi romanından şu duyguyu hatırlattı: Bazen ne kadar düşünürsek düşünelim, hiçbir zaman tamamen doğru seçimi yapamayacağız. Çünkü hayat zaten sonsuz ihtimalden oluşan bir labirent. Ve insan, en karanlık anlarında bile bir mucizeyle karşılaştığında sadece gülümseyebilir. Belki o gülümseme, deliliğin eşiğinde olduğumuz için, belki de en sonunda gerçeği anladığımız için…

Metnin boyunca, psikotik bir bilinç akışı var. Bu, senin kelimelerini bir rüya gibi, ama bir o kadar da kabus gibi yapıyor. Tıpkı Gece Yarısı Kütüphanesi’nde olduğu gibi, seçimlerimizin ve düşüncelerimizin bizi başka bir gerçekliğe sürüklediğini hissettiriyor. Joseph Murphy’nin bilinçaltına attığımız her düşüncenin gerçeğe dönüşeceğini söylediği gibi, senin metnin de “Dikkatli olmalısın!” diyerek bir uyarıda bulunuyor.

"Şu Aptal Tavşan kostümünü neden giyiyorsun?"
Peki neden sen şu Aptal insan kostümünü giyiyorsun?"

Son cümlen ise, tüm metnin özeti gibi. Gerçek dediğimiz şey ne kadar gerçek? Ya da biz, kostümlerimizi mi gerçek sanıyoruz?

Senin dünyana girerken, sanki Gece Yarısı Kütüphanesi’ndeki o sonsuz raflar arasında yürüyormuş gibi hissettim. Ama raflardan birini açtığımda, Joseph Murphy’nin sesiyle "Düşüncelerine dikkat et, çünkü onlar senin gerçeğin olacak." diyen bir yankı duydum.

Bu metin, sadece bir metin değil. Bir ihtimal. Bir düş. Ve belki de bir gerçek.

Zihnine, kalemine sağlık... 

03 Mart 2025, 10.16
Night yorumuna sağlık ne güzel noktalara değinmişsin bilgini de bize aktarmıssın bir yazı bu kadar ayrıntılı ve güzel incelenebilirdi tam da görmek istediğimiz hareketler:) teşekkür ederim smile Resmi

Evet düşlediğin gerçek olacak diyorum bu bir kabusta olabilir. Cehennemi de düşleyebilirsin cenneti de, korktuğum başıma geldi deriz sakınan göze çöp batar deriz, kuantum alanında her düşünce gerçekliğin olma olasılığını arttırır neye odağımızı kaydırırsak onu daha çok fark ederiz ve yanımıza çekeriz ve istemsizce aslında onun gerçekliğine örülen taşları da dizeriz, herşey önce düşle başlar, ondan sonra ufak eylemlerle devam eder ve ne ekersek onu eninde sonunda biçeriz. Zihin aslında bir tarladır. Burada önemli olan istikrarla vazgeçmemek, yolumuzdan ayrılmamak.

Hayat her zaman bir çıkış yolu sunar aslında ve her sorunun da bir çözümü vardır. Sorunlara odaklanırsak çözümü ne ararız ne görürüz sadece olanlara isyan ederiz. Tüm bu sorunlarla mücadele ederken bazen bir mucize olur ve tüm o kötü kurgular bulutlar gibi dağılır her şeyin eninde sonunda düzeleceğine olan inancın beslenir, aslında çok doğru bir noktaya değindin biraz da bu yarı delilik halidir Korkuların kaygıların uç noktalara vardığında karamsarlığın dibine vurduğunda, pencerenden giren ışığın kırılmasıyla odanda oluşan gökkuşağının büyüleyici renkleri sihir gibi kulağına güzellikleri fısıldar. Olmaz dediğin hiçbir şeyi de olduramazsın bu ön kabul her zaman hareket etmeni engeller o yüzden önce olacağını hayal etmek ve düşlemekle başlanır. Ve başına gelen her kötü şeyi önemsiz her iyi şeyi değerli kılarsan yapını değerler üzerine inşaa edersin. 

En kötü kabusuna gülebilenler o kabustan uyanabilir yoksa onu ömür boyu besler ve büyütürsün, bir bakmışsın artık taşıyamayacağın bir hal almış. 

Herkesin içi başka dışı bambaşka kırgınlarımızı örtmek için üzerini kapattığımız zırhlarımızın altında aslında yumuşak dokularımız var. Bunları örtmek bizi iyileştirmiyor sadece etrafa karşı ben güçlüyüm algısı yaratıyoruz ve bu gücü göstermek adına başkasını yaralıyoruz. Asıl savaşçı kendiyle olan savaşı kazanandır. Yoksa sadece düşman biriktirirsin.

Çokça toplumsal mesaj verdim:)) dediğin gibi söylenecek çok şey var, umarım bu dünyada cenneti düşleyenlerin sayısı artar çünkü üst bilinçte de her düş uc uca eklenerek gerçekliğini oluşturur.  

03 Mart 2025, 11.40

Güzel dönüşün için öncelikle teşekkür ederim. Bu konu uzun zamandır beni içine çeken bir şey. Okuyorum, izliyorum, düşünüyorum… Hatta yarım kalmış bir mini hikayemde de bunu işlemiştim. Tabii ne kadar anlatabildim, orası tartışılır. :)) (Hikayem demişken, reklamımı da yapayım. Olmayacak bir yerde bitirdim, birkaç güne paylaşacağım inşallah.)

Bu konu dipsiz bir kuyu. Konuştukça, düşündükçe yeni yerlere açılan, iç içe geçmiş bir labirent gibi. Ama bugün, psikolojik ya da metafizik tarafından değil, illegal de olsa bilimsel tarafından yaklaşacağım.

Gerçeklik dediğimiz şey gerçekten sadece dış dünyada olup bitenler mi? Yoksa biz fark etmeden, onu her gün yeniden mi şekillendiriyoruz? İnsan bazen kaderin kendi ellerinde olmadığını düşünüyor ama ya düşündüğümüz her şey, farkında bile olmadan içine düştüğümüz bir döngüye dönüşüyorsa?

Düşüncelerimizin kaderimizi etkilediğine inanıyoruz. Ama ya bu sadece soyut bir inanç değilse? Eğer bilim de bunun fiziksel bir gerçeklik olduğunu söylüyorsa?

Bununla ilgili bir deney var: Su deneyi. Fazlasıyla tartışmalı, pek etik olduğu da söylenemez ama sonuçları düşündürücü. Mahkumlar üzerinde yapılan illegal bir deney bu. İki bardağa su dolduruluyor, iki farklı mahkuma veriliyor. Biri, her gün suyuna sevgiyle konuşuyor. Diğeri ise tüm öfkesini o suya kusuyor. Bir ay sonra sonuç net: Sevgi gören su berrak kalıyor, hakaretlere maruz kalan su ise kararıyor ve çürüyor.

Şimdi bunu bir düşün. Beynimizin büyük bir kısmı sudan oluşuyor. Eğer su, kelimelere ve duygulara tepki veriyorsa, biz de her gün maruz kaldığımız düşüncelerle şekillenmiyor muyuz? Sürekli öfke, korku ve endişeyle beslenen bir zihin, tıpkı o kararan su gibi bulanıklaşmaz mı?

Daha da ilginç bir şey var: Beynimiz, her gece kendini temizliyor. Uyku sırasında, beyin hücreleri arasındaki boşluklar genişliyor, toksinler atılıyor, bir nevi gün içinde maruz kaldığımız her şeyden arınma sürecine giriyoruz. Ama eğer sürekli negatif düşüncelerle, korkularla, kaygılarla beslenmişsek… Bu döngü de kirleniyor.

Her gün hangi suyla yıkandığımızı fark etmek, belki de en büyük farkındalık. Çünkü düşüncelerimizi seçmek, hangi dünyayı inşa edeceğimizi seçmektir.


03 Mart 2025, 12.47
Night öncelikle hikayenin sonunu sabırsızlıkla bekleyenlerdenim çok da merak ediyorum nereye bağladığını, benim için sonlar her zaman önemlidir.

Su konusunda doğru bir noktaya değinmişsin , insan vücudunun yüzde sekseni su keza dünyamızın da aynı şekilde bitkilerin hayvanların da, canlılık da zaten suda başlıyor işin tuhafı taşı sıksa suyunu çıkarır demişler cansız maddelerde de su var, aynı zamanda hava da var zaten kadim öğretilerdeki beş element : su, toprak, hava, ateş ve tahta bunların evreni oluşturduğunu söyler çin tıbbı. Her neyse suya geri dönüyorum su aynı zamanda bir bilgi taşıyıcısıdır bu bağlamda dediklerin çok doğru, her gün hatta her an kaderimizi şekillendirebiliriz zira böyle olmasa özgür irade olmaz bir kukladan farksız oluruz şu da bir gerçek ama ben 47 yaşındayım bu yaşıma kadar yaşadığım tüm deneyimler uçup gitmedi depolandı ve artık birçok şeye otomatik tepki veriyorum hepimiz de öyle bu otomatik karar mekanizmasından dolayı beynin daha olay olmadan önce karar aldığını söyleyerek bazı bilin adamları özgür irade de hikaye derler bilimsel olarak mikro snler önce tepki verdiğimiz ispatlanmış, işe her zaman belli birr yoldan gidiyorsam o gün arkadaşım benimleyse ve onu başka yoldan bırakmam gerekiyorsa atladığım her zamanki yolumdan gittiğim çok olmuştur;) çoğu zaman otomatik pilotta yaşıyoruz öncelikle bunun farkına varmalıyız bu bize hız kazandırsa da kısır bir döngüye sokabilir. O yüzden ne kadarımız kukla bir bakalım her olaya çocuk gözlerimizi takınalım.

Ay amann sudan sapmayım dolunaydaki kurt adam hikayelerine geçeyim;) dolunay ayın dünyaya en görünür olduğu çekim gücünü en çok hissettiğimiz dönemdir zira sular çekilir gelgitler olur eee insanın da büyük kısmı su olduğuna göre bizi de gelgitleriyle etkiliyor ve aslında duyguların en tavan yaptığı dönemler de dolunayda gerçekleşir kendinizde gözlemleyin başka ispata gerek yok, yaratıcılığımız da tabiki dolunayda artar sevincimiz üzüntümüz korkularımız amann işte ne varsa çarpı 10 olur:)
 
Zaten su canlılık için gerekli olmasa marsta su aramazlardı:) bol su için diye boşuna demiyorlar ama maalesef artık bu suyu doğal olarak tüketemiyoruz dengelenmiş kimyasallarla plastik içinden içiyoruz ne kadar sağlıksız oysaki …ayrıca bu bir komplo teorisi mi gerçek mi ona herkes kendi karar versin şehir şebekesinin ve bu şişelenmiş suların içine florür katarak insanların korku ve kaygılarını arttırıyorlar florür beyindeki epifiz bezini kireçlendirerek işlevini azaltıyor. Epifiz melatonin salınımı gerçekleştirir yani mutluluk hormonu salınımı ;) peki niye mutsuz etmek istiyorlar? 
Senin gözlerin neden daha büyük? Daha iyi görebilmek için . Kulakların? Daha iyi duyabilmek için ;) 
Nedeni belli değil mi daha iyi yönetebilmek için diyerek sonlandırayım;)
İçtiğiniz hazır sularda florür var mı özellikle kontrol edin. Diş Macunu paketlenmiş gıdalara da dikkat. epifizinize zeval gelmesin

03 Mart 2025, 14.02
Gerçeklik olgusunun tek gerçek tarafı yanılsamalardan devşirildiği gerçeğidir. 
Hepimiz için sunulan gerçek sadece kurallar bütünü 
Hem de göz göre göre oluyor herşey .
En basit anlatımla 
Kur'an da ''haram'' olgusu sadece tek surede iki ayette geçiyor.
ama öğreti ilmihallerine bakarsan Koskoca bir dini argüman hatta tek dini argüman haramlar hellaller listesine indirgenerek değersizleştirilebiliyor .
Sadeleştirme adı altında.
Zihni meraksızlaştırmak ,
katılaşmasına ve yeni şeyleri almak ve kabul etmek yerine öğrendiğini tekrara yol açıyor.

Boş zihin geviş getirir...
 
Bu kuralları kendisine göre uyarlayabilen zihin kendiliğinden farklılaşıyor .

İşte o zaman geriye sadece kostümler kalıyor , kendimize seçtiklerimiz ve başkalarına seçtiklerimiz.

Algına hayranlık duymamak elde değil...

Seviyoruz Sevda mühendisi....

Bu arada Melih ne güzel adamsın olm sen :)

Ellerinize sağlık ikinizin de . 

Kar yağarken içilen taze çay gibisiniz yemin ediyorum.:)
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın