gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Beni Okumadan Önce Yoktum (Final)

04 Mart 2025, 05.43
A- A+
*************************************************

KAPANIŞ NOTU:
Bu hikâye, sadece bir oyun, bir deneme olarak başladı.
Ama kelimeler döküldükçe fark ettim ki, aslında çok daha büyük bir şeyin parçasına dönüşüyor.
Bir blog yazısı olarak paylaşmak artık yetersiz. O, kendi yolunu çizen bir hikâyeye dönüştü, dallandı, büyüdü.
O yüzden, şimdilik burada noktayı koyamıyorum; sadece bir virgül bırakıyorum.
Belki bir gün, bir roman olur.
Belki de bazı hikâyeler, bittiği yerde bile yaşamaya devam eder.
Çünkü artık hikâye kendini yazıyor.
Ve imleç yanıp sönmeye devam ediyor.

*************************************************

“Gerçek olduğuna kim karar verdi?”

Ne?

“Sen neden bahsediyorsun? Neyin gerçek olduğuna…?”
İfadesiz yüzü kıpırdamıyor. Ama dudaklarının kenarında hafif, sinsice bir kıvrım var.

"Bana gerçek olduğunu kanıtla."

Saçmalıyor!
Ben gerçeğim.
Gerçeğim… Gerçeğim!
"Ben gerçeğim! Git buradan!”
Gülüyor.
“Asıl sen zihnimin bir oyunusun!”
Gülüyor.
“Neye gülüyorsun?”
Gülüyor.
“Şimdi buna son vereceğim!"

Hızla laptopu kapatıyorum. Ekranı aşağı indiriyorum. Masadan geri çekilip eserime bakıyorum.
Oldu işte!
“Kim gerçek, gördü.”

Bir süre daha eserimi izliyorum.
Sessizlik.
Huzursuzluk.

Odada volta atmaya başlıyorum. İçimdeki huzursuzluk göğsüme bir taş gibi oturuyor.
O şey… her neyse, ondan kurtulmalıyım.
Kurtulmalı mıyım?
Ya gerçekten ben yoksam?
Ya haklıysa?

“Oyun oynamak istiyormuş! Benim aklımla oynayabileceğini mi sandın?”
Olmayan o! Gerçek olmayan o…
Pencereye yöneliyorum. Manzaramın gerçekliğine bakıyorum.
Ellerim camın soğuk yüzeyine dokunuyor.
Dışarısı… orada mı?
“Bir de kanıt istiyor! Hah! Gördün kanıtı.”
İşte... Dünya... Güneş... Deniz...

Geçmişimi düşünüyorum.
Yok…
Bir geçmişim yok!
Göğsüm sıkışıyor, nefes almak zorlaşıyor. Beynimde çakan şimşekler giderek büyüyor.
Hatırla!
Kimsin?!

Gözlerimi sımsıkı kapatıyorum. Bir şey, tek bir şey…

Kahve!
Evet! Biraz önce kahve aldım!
"Kahve aldım! Hâlâ burada!"

Sesim odanın duvarlarına çarpmıyor. Boğuluyor.
Sanki hiçbir yere ulaşmıyor.

"Bravo," diyor yavaşça zihnimde yankılanan bir ses. "Muhteşem bir gösteriydi. Gerçekten inanmıştın, öyle değil mi?"

Elim istemsizce titriyor. Bacaklarım beni taşımıyor.
Düşme! Sakın… Korkma! Bunlar gerçek değil! Gerçek olan sensin!
Ses… Beynimin içinde mi? Arkamdam da mı?

"Pencereden bir daha bak."

Dinleme… Onu dinleme!

İleri doğru bir adım atıyorum.
Perdenin kenarına uzanıyorum.
Hâlâ buradayım.
Gerçeğim.
Güneş, deniz... orada....
Perdeyi açıyorum.
Bomboş.
Sonsuz, beyaz bir boşluk.
Dünya yok!

Bir şeylerin yerinden oynadığını hissediyorum. Bir dişin kökünden sökülmesi gibi… Ama acı nereye ait, bilmiyorum.
Arkamda, odanın içinde sert bir ayak sesi yankılanıyor.
Dönme! Kapat gözlerini… Kaybolacak.
Dönüyorum.
Panik, korku, öfke…
O burada! 

“Sen bir hikâyeydin,” diyor, "Ama bir noktada, yazdığım şeyler durmadı. Sen hikâyeden çıktın.”
“Ne saçmalıyorsun?”
“Sana bir adamın yas sürecini yazıyordum. Ama sen… bunu kabul etmedin.”
“Hayır.”
“Kendi hikâyeni yazmaya başladın.”
Gözlerim yanıyor.
Her şey… başımı döndürüyor.
“Söyler misin, Gamlı Baykuş da kim?”
Gülüyor.
Kanım çekiliyor.
İçimde bir yer soğuk, karanlık bir boşluğa düşüyor.
“Sen… ne diyorsun?”
“Kendine bir bilinç yaratmakla kalmadın, bir de hayali bir arkadaş yazdın.”

O… gerçek. Tıpkı benim gibi.
Kapıya yöneliyorum. Buradan çıkmak istiyorum.
Ama…
Karanlık koridor yerinde değil.
Onun yerine sonsuz, beyaz bir boşluk.
"Koridoruma ne yaptın!" diye bağırıyorum.
"O kapıya ihtiyacın yok." diyor. "Hiçbir zaman olmadı."
“Hayatım!”

Sesim boşlukta yankılanmıyor.
Dağılmıyor.
Emiliyor.
İçine içine çekiliyor.
Hemen arkamdan bir ses geliyor.
“Buradayım.”
Gamlı Baykuşum!
Dönüyorum.
Bunu nasıl yaptı? Buraya nasıl geldi?
“Ona söyle. Gerçek olduğumuzu söyle.”
Gamlı Baykuş gözlerimin içine bakıyor.
Ama hiçbir şey söylemiyor.
Sessizlik.
Ölü bir sessizlik.
“Konuşsana!” diye hırlıyorum. Omuzlarından sarsıyorum.
Hiç tepki vermiyor.
O an fark ediyorum.

Gamlı Baykuş… nefes almıyor.
Gamlı Baykuş’un gölgesi yok.
Gamlı Baykuş burada bile değil.

"Gördün mü? Sen ona seslenmeden o var olmadı. Peki… ben sana seslenmeden sen var mıydın?”

SON

YORUMLAR

04 Mart 2025, 09.25
Bu son değil , sonun başlangıcı olmuş. Kesinlikle roman tadında ve kesinlikle roman olmalı .Heycan  verici, sürükleyici, içine alan ve yaşatan muhteşem kalemine, yüreğine sağlık . Harikaaaa...
04 Mart 2025, 11.39

Night wowww dedirttin, son olmasaydı iyiydi ya ben bu tarzını çok sevmiştim;(

Resmen zihnimizi karıştırdın selfless filmini andırdı yaşayan bir insana aktarılan ölmekte olan yaşlı birisinin beyni ile mücadele eden gerçek benliğin beyni. Zaten sanırım beynin sırları çözülse ve nakli yapılsa ortalık toz duman olacak tüm etik değerler dahil altüst olacağız. Daniell dennet ın aklın gözü kitabında bilim kurgu tarzında beyinle ilgili bir sürü hikaye okumuştum, insan beynini çıkarıp tuzlu su çözeltisi içeren bir banyoya koyuyorlar bu beyinle bir kopya beyni idare ettiriyorlar yetmiyor birkaç kopyaya senkronizasyon yaptırıyorlar, düşünsene bir sürü ortalıkta kendini ben sanan bedenler dolanıyor hangisi gerçek;) sonuçta dış uyaranların beyinde sinyale dönüşmesi ile olan gerçeklik algımızda dışarıyı sil sinyali programla nokta atışı ver eee ne göze gerek ne kulağa, ne de dış ortama…
İnsan, teknolojinin gelişimini düşündükçe dünyaya bile ihtiyaç olmayacak fikriyle karşı karşıya kalıyor. 

Zihninin oyununa bayıldım gerçek olan kim? Belki de sen bir laboratuvarın banyosunda tuzlu su çözeltisinde duran bir beyinsin ve yönettiğin kopya beyin ve bedenin görme sinyallerini kesti gözlerini kapadı ;) ya da gerçek dünyada tam perdeye yönelmişken kafasını çevirip beyaz bir duvara bakarak seni yanılttı…

Son cümlen ise şahane, Sen ona seslenmeden o var olmadı

Birçok kutsal kitap ve kadim öğretilerde önce ses/söz vardı der ve ses Tanrıylaydı. Uphanishadlarda om sesi en kutsal hece Tanrının soluğu, tüm evrenin, yaratılışın sembolü olarak karşımıza çıkar yani bu yazından bir de yaratılış hikayesi çıkarmayı başardım;)
Tebrik ederim çok keyifli bir seriydi kalemine kelamına sağlık smile Resmi

04 Mart 2025, 12.46
Öncelikle zaman ayırıp yazımı okuyarak böylesine güzel ve derin yorumlar bıraktığınız için çok teşekkür ederim. Her bir kelimeniz, metnin sizde uyandırdığı hisleri ve düşünceleri görmek benim için inanılmaz değerli.

Nefertiti,
"Bu son değil, bir başlangıç." dediğin an, sanırım yazının ruhunu en iyi yansıtan cümleyi söyledin. Gerçekten de bu hikâyenin noktalanacak bir yeri var mı, bilmiyorum. Kendi yolunu çizmeye başladığı kesin. Belki de gerçekten bir romana dönüşmesi gerekiyordur, kim bilir? Söylediğin her şey için çok teşekkür ederim, hissettiklerini bana bu kadar güçlü bir şekilde aktardığın için de ayrıca minnettarım.

Rune,
Yorumun başlı başına başka bir hikâye gibi! Selfless bağlantısı, Daniel Dennett’in zihinle ilgili felsefi yaklaşımlarına dokunman, bilincin sonsuz bir döngü içinde varlığını sorgulaması… Hepsi yazıya bambaşka pencereler açıyor. Beynin tuzlu su çözeltisinde bir yerlerde var olup olmadığı fikri, yazının bilinç katmanlarında açtığı boşluklarla mükemmel bir şekilde örtüşüyor. En çok da "Sen ona seslenmeden o var olmadı." cümlesinin sende böyle güçlü bir yankı bulmasına sevindim. Bunu böyle bir bağlamda görmek, yazının sadece bir kurgudan ibaret olmadığını, bir anlam taşıdığını gösteriyor.

Ses, bilinç, varoluş… Kim bilir, belki de en başında her şey bir yankıdan ibarettir. Belki de hikâyeler sadece anlatılınca var olur, biz onları okuyana kadar yokturlar.
Sizler de, bu hikâyeyi gerçekten var edenlerdensiniz.
Yüreğinizden geçenleri buraya bıraktığınız için tekrar teşekkür ederim.

04 Mart 2025, 18.03
gerçektende  heycan verici sürükleyici  yine muhteşem yine olanüstü bence son değil başlangıç olmalı  güzel yüreğine kalemine sağlık  kutluyorum seni
04 Mart 2025, 19.37
Son demişsin ama son olmayacak kadar etkileyici,sürükleyici ve büyüleyiciydi. Bir gün yine karşımıza çıkacağından eminim. Daha da büyüyerek, etkileyerek ve iz bırakarak biz de sabırsızlıkla bekliyor 
olacağız. Başarıların daim olsun.
05 Mart 2025, 02.19
Hadi bakalım bir roman olarak yazdıklarını bize sunarsın inşallah , bu umudu sen verdin bize 
baykuşu öldürmüş olsan da bizde yaşıyor.. teşekkürler yazı için..
05 Mart 2025, 11.50

Alise,
Bazı hikâyeler gerçekten de bir noktada bitmiyor, belki de başka bir formda, başka bir dünyada, başka bir satırda yaşamaya devam ediyor. Senin desteğin ve inancın, kelimelerimin nefes almasını sağlıyor. Çok teşekkür ederim.

malefiz_16_61,
"Etkileyici, sürükleyici ve büyüleyici." Bu üç kelimeyi benim için bir araya getirmen çok çok çok kıymetli. Hikâyenin iz bırakması, senin onu hissederek okuman… Bir gün tekrar karşılaşacağımızı söylemişsin. Belki de bu hikâye bizi başka bir yerde, başka bir zamanda yeniden buluşturacak. O güne kadar sabırsızlıkla beklediğin için minnettarım.

dívaní_78,
Gamlı Baykuş öldü mü, yoksa sadece hikâyenin bir köşesinde fısıltıyla var olmaya devam mı ediyor, bilmiyorum. Ama senin dediğin gibi "bizde yaşıyor." Roman olur mu, büyür mü, yolunu çizer mi bilmem ama… Bu umudu bana verdiğiniz için teşekkür ederim.

Varlığınız, desteğiniz ve hissettirdikleriniz için sonsuz teşekkürler.
Sevgiler...


05 Mart 2025, 20.23
Abim yüregine saglık gurur duyuyoruz seninle.
05 Mart 2025, 21.12

Deportivolacoruna,

Abim… şu birkaç kelimenin içime nasıl işlediğini anlatamam. "Gurur duyuyoruz seninle." cümlesini okumak, içimde bir şeyleri titretti. İnsan bazen ne yaparsa yapsın yalnız hissettiğini sanıyor, ama sonra böyle bir yorum geliyor ve her şeyin aslında ne kadar anlamlı olduğunu fark ediyorum.

Beni böyle hissettirdiğin için, yanımda olduğun için kalbimin en derin yerinden teşekkür ederim. Varlığın bana güç veriyor.

Sana kocaman sarılıyorum, iyi ki varsın! 

06 Mart 2025, 01.11
Geldim, gördüm, beğendim.
Benim yine yok olma vaktim geldi…Tıpkı nefes almayan, gölgesi dahi olmayan, hatta burada bile olmayan o Gamlı Baykuş gibi.
Bir gün, yeni bir yazında karşılaşmak üzere.
06 Mart 2025, 09.06

Yazılarını büyük keyifle okuduğum, okurken hem güldüğüm hem de düşündüğüm, 
Yelove,

Bazı yok oluşlar, en derin izleri bırakır. Tıpkı senin bıraktığın gibi.
Belki de bazı kelimeler, bazı hikâyeler, bazı yok oluşlar hiçbir zaman gerçekten kaybolmaz. Onlar hep burada, satır aralarında...

Dilediğin gibi kaybol. Ama unutma, bazı izler silinmek için değil, devam etmek için bırakılır.
Ve senin bıraktıkların, yalnızca bir başlangıç olabilir.

Yazmaya devam et. Çünkü bazı kelimeler, yalnızca senin anlatman için var.

Eksik olma. smile Resmi



Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın