O ÇOCUKLAR!…
10 Mart 2025, 04.22 A- A+
Şehir hatları vapurlarını çok eğlenceli araçlar olarak görüyorum keza metrobüs denen eziyetbüsü de öyle.
Hemencecik anladınız ne yazacağımı değil mi?…Zekanızı seviyorum!
Vapur iskelesine doğru yönelirken, önce çiçekçi ablalarla boğuşmak günün en önemli sınanma anıdır.
-Abe bir cicek alirmisin be ya
-Teşekkür ederim, sağolun istemiyorum.
-Abe yanindaki güzel gözlü kiza alaydin bari
-iyi de yanımdakini tanımıyorum!
-Abe tanişirsin be ya, bi çiçek ya, yengeye götür.
-Yok öyle biri!
-Anana götür be ya…
-Al bu parayı sen anana götür!
Ve sonra anketçilerle:
-Pardon…Yalnızca bir dakikanızı alabilirmiyim?
-Buyurun?
-Teşekkürler… Xxx hastanemizde burun estetiğinde büyük indirim var efendim, üstelik kredi kartına 12 taks..
-Teşekkürler istemiyorum.
-Efendim güzel bir buruna sahip olmak istemez misiniz?
-Sen önce kendi burnunu yaptır!
Güne iyi de başlasanız, beladan uzak da dursanız, evren bir biçimde sizin moralinizi bozacak hayat akışı oluşturuyor.
Vapur iskelesi önünde bekleyen insanları, onların mutluluğunu ve mutsuzluğunu gözlemlerken, bir yandan da vapurun iskeleye yanaşmasını izliyordum.
Henüz kapı açılmadan doluşur çıkış tarafına insanlar…Yanındaki her bir farklı tenin ter kokusunu duyacak kadar yapışırlar birbirlerine.
Kafasını kaşıyıp, kepeklerini yanındaki kişiyle paylaşanı mı; burnunu karıştırıp, sümüklerini “En uzağa nasıl fırlatırım” derdine girenleri mi, kısaca toplumun özetini burada bulmak mümkün.
Bir an, montumun kolunu uzatıp, “Dostum biz kardeşiz, istersen sümüklerini buraya silebilirsin” demeyi bile düşündüm.
Tamam mide bulandırıcı haklısınız, kapattım.
Yanaşan vapurdaki insanlara bakıyordum bu kez…Vapurun en önünde, iskeleye atlayıp, bir an önce dış kapıya doğru koşmak isteyenler yer alır hep.
Aslında işleri olduğundan, ya da aceleleri olduğundan değil, öyle ya, 2 dakika zaman kazanmak neyi çözecek?
Konu aslında bu olayın verdiği haz.
Onlar, içlerindeki sesi dinlemek zorunda olan kişilerdir, ki doğrusu da budur.
“Ön sıraya geçmeliyim, doğru pozisyonu almalıyım, yapabildiğim en süper atlayışı gerçekleştirmeliyim”
Daha vapur iskeleye yanaşmadan ve halat çekilmeden Superman gibi atlamaları, onlar icin tarifi imkansız mutluluk anıdır.
Hele bir de atlayışlarını gerçekleştirirken, o vapura binmek için bekleyenlerin gözleri bu abilerin üzerindeyken!
En iyi atlayışlarını gerçekleştirip çıkışa doğru yönelirken, o an kurtlar vadisinin mematisine öyle entegre olurlar ki, biri karşıdan silahla ateş etse, mermiye kafa atabilecek adrenalin de damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
izleyicilerine gizli öpücükler gönderdiğini ise, sağa sola bakışlarından anlamak mümkün.
Belki de bugüne kadar farketmediğimiz hayalleri vardır?… Mesela çıkış önünde birilerinin onu alkışlaması, boyunlarına altı madalya takılması ve kendilerine “Efenim nasıl başardınız?” denilerek mikrofon uzatılması.
Bence gerçekleştrilebilinir.
Geçmiş yıllarda buna dair bir olay meydana gelmiş ve haberlere de çıkmıştı.
“Eminönü’nde ineceği vapurdan düşen bir kişi, deniz polisi tarafından yaralı olarak kurtarıldı!
Vapurun alt kısmında bulunan pervanelerden ötürü zarar gören şahısın durumunun ağır olduğu öğrenilirken, görgü tanıkları, söz konusu kişiyi sporcu sandıklarını, hatta denize atlayınca alkışladıklarını belirttiler.”
Tabii bu işe yeni soyunan acemilerin olduğu gerceğini göz önünde bulundurarak, buradan usta atlayıcılara saygılarımı sunduğumu da belirtmek isterim.
-Bak necati napcam şimdi, bak bak…
-Ya delimisin olm düşecen!
-izle bak film sahnelerini aratmayacam.
-Yapma dur..dur..du.…….Gorevli abi, can simidi var mı?
inanın diplomalı vapur atlayıcısı bulsam, özel ders almayı bile düşünüyorum.
Alın size yeni bir meslek dalı!
Ve metrobüs…Namıdeğer Eziyetbüs.
Rahmetli Kadir amca sağolsun, zaten yetmeyen yolu daraltatak metrobüsü İstanbul’a getirmişti.
Bu metrobüs denen şey geldi geleli, henüz oturmak nasip olmadı, hep ayakta hep ayakta.
Araç kullanmadığım zamanlar, başvurduğum diğer bir toplu taşıma aracıdır metrobüs.
İstanbul’da yaşayan herkes bilir, hatta bu söyleyeceğim şeyi belki uygulayanınız bile vardır ve şimdi ben yazınca “Aaa beni anlatıyor” da diyebilirsiniz.
Metrobüsün duracağı yer önceden hesap edilir, ölçülür biçilir. Hatta abartıp elinde metre ile geleni bile gördüm valla bak.
Aracın kapısı tam önüne denk gelecek biçimde gerekli pozisyon alınır, metrobüs yanaştığında, durduğunda ve kapısı açıldığında içeri hücum edilir.
Bazen arkadan gelen “Allah Allah Allah” sesleri yüzünden, kendimi Osmanlı Memlük savaşlarının tam ortasında hissettiğim zamanlar da olmuştur.
O anlarda gözlerim hep Sultan Süleyman’ı aramıştır…Görsem sorardım “Bu Meryem Uzerli’nin neyini beğendin de elde avuçta toprak bırakmadın?! Hürrem neyine yetmedi?”
Metrobüse dönersek…
“Aman düşmanlar sınır alanını işgal etmesin!” diyerek elini kolunu kullanan bu savaşçılar yer kaptıklarında, yüzlerindeki o tarifsiz keyfe bir bakın lütfen…
Sanırsın Poincaré hipotezini çözmüş!
Ben bu mutluluğun aynısını bi maaşına zam alan kişilerde görüyorum.
Bu mücadele en çok, Zincirlikuyu ve Avcılar duraklarında görülür.
Sadece Milletvekillerinde yoktur koltuk sevdası,
Yaşlıymış “PEH!”
Hamileymiş “BANANE KORUNSAYDINIZ!”
Çocuklu kadınmış “ANANI DA AL GiT!”
Koltuk kapabilmek için yaşlı bir kadını yere düşürenlere ettiğim küfür hala dilimde ve teyzenin kolundan tutup kaldırırken, şu iki çift sözu hala kulaklarımda,
“Onlar genç be oğlum, benim kac yıl ömrüm kaldı ki?...Bırak otursunlar, O ÇOCUKLAR yaşlanınca oturacak bir yer, sorgulayacak bir toplum bulamayacaklar… Bırak tadını çıkarsınlar”
X,Y,Z kuşağı anlamam ben arkadaş, o çocukları doğru yetiştirelim!
YORUMLAR