Yüzleşme
15 Mart 2025, 08.52 A- A+"Düşlerim yaptıklarıma, yol değil,
Yollar çıkıyor karşıma, yol değil" Hadise - Bu Aralar
Yolun orta yerinde öylece kaldığım zamanlardan birindeyim yine. Ne geri dönebiliyorum, ne ilerleyebiliyorum. Tam "Her şey bitti, buraya kadarmış, burada unutulup gideceğim" dediğim yerde... "Belki de sadece biraz dinlenmeye ihtiyacım var" diyorum. Ve yolculuğuma, bu kez içimde devam etmeye başlıyorum.
“Neydi beni durduran/yoran?” diye soruyorum. Çok yol kat etmek ama hala hayatı ortalayamamış olmak mı? Her adımda bir engeli aşmak zorunda kalmak, bazen aşamadığım yerden geriye dönüp başka bir yollar aramak mı?
Hangimiz durmadık ki yolun orta yerinde? Hala durup bekleyenlerimiz, içsel yolculuğuna devam edenlerimiz var mı benim gibi o yolda? Belki de yol boyunca, geldiği yere kadar defalarca durup düşünenlerimiz... Düşünemeden öylece kalıverenlerimiz...
Zevk veren şeylerden vazgeçişle başlıyor bu duruş. Ne bir müzik, ne bir oyun, ne bir kitap, ne bir film... Hiç birini istemiyorum. Fark ediliyorum çevremden, anlatmak istemiyorum anlaşılmamaktan korktuğun için. Bazen deniyorum anlayacak birilerini bulduğumda, doğru da anlaşılıyorum ama söylenecek doğruyu dinlemek istemiyorum. Görmek/görünmek bile istemiyorum. Kapatıyorum gözlerimi, çekiyorum yorganı başıma, yataktan çıkmak istemiyorum.
Tek duyduğum iç sesim. O da yalnızca suçlayıcı yaklaşıyor bana, beceriksizliğimden dem vuruyor, işe yaramazlığımdan... Kendime olan nefretimi artırıyor. Hiçbir şeyi hak etmediğimi fısıldıyor. Ne berbat duygu o! Beni saklayan yatak yorgan yetmiyor. Ölmek bile istemiyorum, çünkü biliyorum; ölünce var olmaya devam edeceğim, yok olmak istiyorum, hiç var olmamış gibi...
Yaşamım boyunca neyden korktuysam hep de başına gelmiş son zamanlarda, aksi gibi üst üste birde. Daha başıma ilk geleni sindirememişken, "Ağız tadıyla bir bunalıma bile sokmuyorlar!" dediğim bir vakit, o tanıdık sesi duyuyorum; "Tadımlık kalacağını mı sanmıştın?" diye soruyor. Başladı yine iç sesim...
Nereye gideceğimi bilmeden ayaklanıyorum, şuursuzca da olsa devam etmek istiyorum.
Hayatı belki bir yerinden tutuveririm.
Ama o kadar kırılmış, dökülmüş ve bitkinim ki, kendimi bile dinlemekten vazgeçtiğimi fark ediyorum.
İçsel yolculuğum çoktan bir uçurumda bitmiş meğer, kendimi çoktan boşluğa atıvermişim.
Yer çekimsiz bir ortam orası. Öylece havada asılı kalmışım, düşmeyi bile becerememişim!
Neşe'ni kaybetmenle başlar içsel intiharın, Üzüntü'nü de sürükler peşi sıra, sadece Kaygı, Öfke, Tiksinti kalır. Değersizleşir geriye kalan duygular tek tek. Bilemezler kalanlar, Neşe'nin ve Üzüntü'nün liderliği olmadan nasıl davranacaklarını. Kaygı'nı, Öfke'ni kaybedersin daha sonra, Tiksinti'yle bir süre idare edersin. Onu da kaybettiğinde duyarsızlaşmaya başlarsın ve anlamını yitirirsin. (Tersyüz Filmi. Orijinal adı:Inside Out / 2015 Animasyon filmi karakterleri.)
"Kendimi iyi hissetmiyorum. Kendimi kötü hissetmiyorum. Ben bu aralar kendimi pek hissetmiyorum." (Gökhan Çınar)
Uğruna ölmeyi göze aldığım değerlerim anlamını yitirmiş. Kim olduğumu, ne için yaşadığımı bilemez haldeydim. Bir güç var, hala nefes almam için zorlayan ama o gücün bile ne olduğunu bilmez haldeyim.
***
İç sesimi, beni boşluğa attığından bu yana duymuyorum. Oysa ki, beni o kenardan izleyerek keyif alacağını umuyordum. Kendimin bile duymadığı bir ses çıkıyor benden, o vakit. Bir haykırış... İmdat çağrısı gibi. Burada tamamen yalnızım.
O şarkıyı mırıldanıyorum;
"–Kimse yoktu. Bak, hep ben vardım. Bak, kendine yap ama beni aldatma!
–Her daim biz yalnızdık. Git, onları sustur, beni çıldırtma!!" Ayben - Benim O
Sanırım deliriyorum.
***
Her bitişin yeni bir başlangıcı olmalı. Düşünüyorum... Aranıyorum... Bu asılı kaldığım boşluktan kurtulmanın yollarını bulmalıyım. Şarkıyı söylemeye devam ediyorum.
"Susmak öldürür, susmak yok! Ölene kadar bana durmak yok!"
Bir kahkaha duyuyorum. İşte! Orada... Uçurumun ucunda. "Ne tatlı!" diyor. Neyi tatlı bulduğunu merak ediyorum ama susuyorum. Şu an merak ettiğim başka şeyler var.
Beni neden aşağı attığını soruyorum. Sadece aşağılayıcı bir gülüşle karşılık veriyor. “Seninle iletişim kurmak hiç kolay olmayacak,” diye geçiriyorum aklımdan. Benden neden bu kadar nefret ettiğini soruyorum bu kez. "Beni sen yarattın. Unuttun mu?" diyor. O an anlıyorum ki, kontrol bende ve tek çıkış yolum onunla anlaşmak.
Bana elini uzatmasını istiyorum. Anlamsızca bakıyor. Tekrar ediyorum. Burada asılı kalmaktan sıkıldığımı söylüyorum. "Yaşamak istemeyen sendin." diyor. "Hem sana niye yardım edeyim ki? Sen de beni sevmezsin!" İşte ikinci kilit cümle!
O zifiri karanlıkta bir ışık düşüyor üzerime o anda. Uçurumun ucunda oturan o sese kadar uzanıyor. İlk kez yüzünü görüyorum onun. Bana ne kadar da benziyor! Gözlerindeki korku dikkatimi çekiyor. Benden mi korkuyor yoksa?
"Ben yok olursam, sen de yok olursun" diyorum. Boşluğa bakar gibi bakıyor. "İkimizde bir şansı hak ediyoruz. Böyle bitmek zorunda değil!" diyorum.
Ayağa kalkıyor. Ne yapıyor? Göremiyorum!
Bastığı yerden basamaklar oluşmaya başlıyor, bana kadar uzanıyor.
***
Tekrar uçurumdayım. Onunla yine baş başa... Tek fark artık bir ışığımız var.
Sırtı bana dönük. Yüzüme bakamıyor. “Bana bakarsa kendisini görmekten rahatsız olacak” diye düşünüyorum. Ne garip! Hal bu ki, benim bundan rahatsızlık duymam gerek.
Vicdanım ilk kez kendim için işliyor. Omuzundan tutup kendime döndürüyorum onu. Bakışları yerde. Sarılıyorum ona. Bizi sevdiğimi söylüyorum. Yaptığı her şeyden pişmanlık duyduğunu hissediyorum. Gözyaşlarına dönüşüyor. Benimle bütünleşiyor.
"Hayat bir aksiseda uçurumlarda,
"Hayat bir aksiseda uçurumlarda,
Dağılır paramparça karşı yarlarda,
Bir üçüncü göz gerek hayat sevgidir,
Çöz artık gözlerini oyun bitmiştir" İlhan İrem - Hayatın Üçüncü Gözü
YOLA DEVAM...
YORUMLAR