gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

AMAN AĞZIMIZIN TADI KAÇMASIN ALİ RIZA BEY!

21 Mart 2025, 09.18
A- A+

Rivayet o ki; Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk (burada bir parantez giriyorum, öyle önüne gelen herkese önder denilmez! Bizim kültürümüzde adettendir düz konuşulur. Mİsal elmaya elma denilir ya da ne bileyim teröriste de terörist denilir!) 1930’lar da Anadolu halkını klasik müzikle tanıştırmak adına devlet orkestrasına şehir şehir gezerek turneler düzenlemeleri için emir verir. Beklenenin aksine bu konserlerle epeyce rağbet olur. Koskoca Paşa orkestrayı yollamış! Kimi korkudan, kimi Ata’ya olan sevgisinden, kimisi de meraktan gelir koltuklarındaki yerini alır. Bayburt’ta konser verilen şehirlerden biridir. Konser çıkışında bir gazeteci halktan birine konseri nasıl buldunuz diye sorar. Vatandaş da boynunu bükerek
‘’Gasteci bey, Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi… ‘’deyiverir.
Sonra gözlerini yerden kaldırır, parmaklarını diliyle ıslayıp! kaşlarını yana doğru düzeltirken hunhar ve hatta yer yer tiksinç bir kahkaha atarak devam eder.
-Gasteci bey, bir kere orkestra Brahms'ın fa minör sonatını çok kötü yorumladı. Bartok'un piyano konçertosunu çalan piyanistte ritm duygusu diye bir şey yoktu. Bütün fa diyezleri fa naturel çaldılar. Sonra; kemanların entonasyonları hem kötüydü hem de farklıydı, bakırlarla yaylıların metronomları uymuyodu birbirine, adeta bir kakafoni vardı ortamda, mahvettiler canım Haydın'ı. Bach'ın solo süitini konservatuar talebesi bile bunlardan iyi çalardı. Orkestra Bayburtluya resmen zulmetti gasteci beğ...( orkestra yorum kısmı alıntıdır)

Tamam, tabii ki sözde doğru olanı ‘’Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi…’’
Ama dediğim gibi bunlar rivayet midir, şehir efsanesi midir, doğru mudur, nayandaş sosyetik medyanın abartısı mıdır bilinmez. Hatta bu zulüm gören şehir ara ara Van olur, bazı bazı Sivas olur, kışın Kars olur, yazın Urfa olur… Vel hâsıl ismi bile değişkendir. Bu sözde argüman sonraları alttan alta ‘’köylü sanattan ne anlar’’ a evrilse dahi olayın aslı şudur; tabii ki müzik de dahil olmak üzere bir çok konuda insanlar arasında bir çok kültürel farklılık var olması. Evet, doğduğumuz yer eğitimimiz arkadaş iş çevremiz ve sair gibi faktörler zevklerimizi etkileyebilir. Ha bu arada bunu şu an sadece müzik üzerinden konuşuyorum, eğitim kültür seviyesi ve sair bambaşka konular… Ama bence günümüz Dünyasında bu kültürel farklılıkları ve ya zevklerin değişkenliğini belirleyici şey belirgin olarak zaman!
(misal zamanında Kenan Evren İstanbul teknik üniversitesini aramak suretiyle demiş mi; bakın bakayım bizim Turgut’un devamsızlığı var mı? diye)

 Klişedir ben de yazayım ‘’Yaşlanıyorum artık.’’
Oysa siz yaşlanırsınız ben yaşlanmam diye umut ediyordum, şoktayım vallahi!
Tabii ki hepimiz yaşlanıyoruz. Benim yaşımdaki insanlar için yeni şeylere ayak uydurmak artık yavaş yavaş zorlaşıyor. Aslında bizim jenerasyon teknoloji olarak tam geçiş zamanına denk gelse dahi artık değişimin hızına yetişemiyoru(m)z. Telefonlar, bilgisayarlar, yapay zeka ve sair ve sair… Müzikte ayak uyduramadığım şeylerden birisi hatta en önde gelenlerinden.
Müsaadenizle size geçenlerde başımdan geçen ufak bir olayı anlatayım.
Son 3 yıldır Allah kabul ederse oruç tutuyorum. Sebebi din tüccarı şaklabanların dediği gibi Domaine de la Romanée-Conti 1945 akan nehirleri, kişi başına düşen gayrisafi sınırsız hurileri görmek, 70 sene sürecek kahvaltı masasında 50 ton kahvaltı tüketmek değil. Yavaş yavaş ergenlik çağına yaklaşan kızımın ebeveyn olarak benden bir şeyler görmesi, merak etmesi, araştırması benim için yeterli. Ha Rabbim tuttuğum orucu kabul eder, sevabına nail olurum o ayrı mevzu. İki kamyon odun yerine bir ufak yelpaze ile gidersem tabii ki sevinirim.
 Neyse konu oruç değil. Orucun yan etkileri! Bu arada arkadaşlar ben bir bağımlıyım. Öyle korkulacak kadar kötü bir şey değil, daha da kötü! Sigara bağımlısıyım!
(bak yine parantez sigaraya zam geldi bu ay başı! Neden ? Hep ince düşünceler, ramazanda sigarayı da bıraksın millet onların sevabına ortak olalım hesabı)

İftar sonrası ilk sigaramı içerken kızım balkon kapısında bitiverdi. Vücuda giren ilk nikotinin ve orucun da tesiri ile kafam dönerken sıpa bunu fırsat belleyip konuşmaya başladı
-baba
-efendim kızım
-konsere geliyor musun?
-ne konseri
-Melis Fis
-o kim be!
-Ya of baba! Şimdi anlatsam anlayacaksın sankiiii! Geliyor musun sen onu söyle
Diyorum ya, hem orucun hem sigaranın etkilerinden kaynaklı duraksadım. Boş boş bakıyorum. Normal de mantıklı sayılabilecek bir adamken donup kaldım yani o derece. Sıfır düşünce…  
Ha birde Aman ağzımızın tadı bozulmasın Ali Rıza bey modum açık.
Sadece ses var; Fisss Fissss Fissssss ?
Kızımın yüzündeki ışıltıyı, gülümsemeyi görünce tamam dedim. Yazın beni de listeye! Beni öldürmeyen bir şey illaki güçlendirir değil mi?
Ama içten içe kim ki bu Melis Fis diye merakta etmedim desem yalan. Hatta sigaramı içerken bir iki saniye de düşündüm, akabinde sonra bakarız diyerek konuyu erteledim.

Ertesi gün işe giderken çalışma arkadaşım (büyük kızım kadar sevdiğim) Elif’e sordum
-kermit
-efendim abim
-Melis fis kim?
-Şarkıcı
-Hadi canım sende! Ben astrolog sanıyordum
-yok, abim yok, bildiğin şarkıcı!
-biliyorum kızım biliyorum!
-eeee?
-yani ne söylüyor, nasıl söylüyor, kim bu
-ha abi öyle diyon! Pop söylüyor, çoluk çocuk ergen kısmısı bunu çok seviyor. Kara kedi var biliyor musun?
-serdar ortaç söylemiyor muydu onu?
-hah onu bu da hem bence bu ondanda daha iyi söylüyor
-kim, ney, nasıl?
-Melis fis
Kulağımda yine aynı bir ses ; Fisss Fissss Fissssss ?
Düşmanını tanıyacann! Bahacaz sonuca! Bahacaz!
Nedense birden gereksiz bir benim amcam vezir köprü ilçe başkanı Turan Kaya! moduna bağlandım. Tanımamak la beraber Melis Fis’ e karşı aklımın bir yerinde gereksiz bir savaş cephesi açtım.(yerime aday falanda değil ama, ne bileyim..)

Gençler seviyor lafı aklımda kaldığından amca kazağımı uzun kollu siyah tişört ile değiştirdim, daha spor olan ayakkabılarım ve açık mavi kot pantolonla da müthiş kombini mi tamamladım. Hanım, ben, sıpa konser alanının yolunu tuttuk. Dersime çalışmış bir şekildeyim tabii demek isterdim ama ben hayatım boyunca tembel ve umursamaz bir öğrenci olduğumdan dolayı hep kulaktan dolma bilgiler ile hazırlanmıştım. Hem merak et kim bu diye hem de araştırma sıfır!
 Neyse geldik konser alanına. Konser alanı dediysem kültür merkezinin salonu. Kültür merkezinde Melis Fis? Hayrolsun? Keman falan da mı çalacak bu kız? Zaten sanat demek keman demek değil mi?
(sanatın ve sanatçının dostu bir dönemde ve coğrafyada olmanın artıları hep bunlar)

Etrafıma bakındım, minimum 150-200 civarı çocuk ve bu çocuklar feci! (Çocuklarını mutlu etmek için toplanabilen insanlar, çocukları ileride mutsuz olmasın diye neden toplanamaz ki) Yaş ortalaması maksimum 11-12 yüzde 97si kız. Herkes süslenmiş. Ergenliğe geçiş sürecindeki çocukların özenti hallerinin üzerine bir de konser telaşesi eklenmiş ve sair ve sair. Benim sıpanın kombin sade ve güzel. Bir tek gözlerinin altına simli bir şeyler sürmüş. Piri pak diğerlerinin yanında. Ha bu arada kıyafet demişken, hanımda ben benzer bir kombinle olaya hazır ve de nazır. Yaşlı ama genç kombini…

Balkon kısmındaki yerimize doğru geçtik. Baya baya biletler tükenmiş. Biz bir gün kala aldığımız için sadece balkon bölümünde yer varmış. Yerimize oturduk. Kızımın okuldan arkadaşı ve annesi de geldi. Ben hariç herkes kaynaştı, her kes pek bir mutlu. Yabani doğam, ortama yabancılıktan daha bir yabani oldu. Gürültü sevmem, kalabalığı sevmen, pop müzik pek sevmem, çocuk severim ama 150-200 çocuğu bir arada sevmem ve sair ve sair… Kara kara düşünürken salonda (önceleri benim fikirlerimin etkisi ile olduğunu düşündüğüm) bir kararma oldu, sonrasında alfabedeki harflerle tasvir edilemeyecek herhangi bir desibel kavramı ile ölçülemeyecek bir çığlık ile aydınlandım. Ne işim var benim burada!

https://www.instagram.com/reel/DHJLzL0tByB/?igsh=MW1temw5MzBkOG9vaQ%3D%3D

Sonra ışıklar yandı. Uzaktan seçebildiğim kadarıyla (biraz astigmat az da miyop um var) küçük bir kız çocuğu ve 4 iri ergen dansçı kız sahnede belirdi. Melis Fis’in saçlar çift topuz, yüzünü seçemiyorum. Sanırım üstünde açık renk gömlek gibi bir şey var, kravat da var. Altında kısa şort! Perhiz ve lahana turşusu olayı ama ben bilmiyorsam kesin modadır. Ergen irisi dansçı kızlara baktım. Birisi beni çok rahat döver. İri kıyım badici! Yanındakiler de onunla aynı gibi ama bu kardeşimiz daha bir feci! İri olan kızın dans etme şekli Bağcılarda dans kapışması yapan elemanlardan kısa boylu olanı gibi geliyor. Üşenmedim onun video yu bile buldum sizin için.

(bu kafa tanıdık sanki)

Neyse bütün sanata ve sanatçıya olan saygısızlığım ile oturduğum yerden sınav öncesi defter kurcalayan öğrenci hesabı telefon kurcalamaya başladım. Fisss Fissss Fissssss ?
Meraktan bu kızın boyu kaç diye baktım 167, yaş 22.
Hmm yanındakiler 190 değil öyleyse, ben abartıyorum… Gözlükleri getirseymişim iyiymiş.
Sonra dedim ki, bana ne! Melis Fiss miş dansçıymış, oymuş buymuş. Telefondan oyun açtım oynamaya başladım. Gamsızlık seviyem ya da olaydan olaya seri geçişlerim sanırım oruç ve sigarasızlığın tesiri idi. Bu arada sahnede Melis kızımız şarkı söylüyor, ara ara bestelerinin öyküsünü anlatıyor ve saire. Ses gürültü derken zaten çok uzun sürmeyen konserin sonuna doğru Melis kızımız gitarla canlı şarkılar söyledi.
Konserin bitmesini beklerken düşündüm de; Sesi güzel, gitar (enstrüman) çalabiliyor, beste yapıyor ve daha 22 yaşında. Beni çıkar sahneye, sanırım adımı söyleyene kadar heyecandan altıma yapardım. Ama bu kızımız şarkı söylüyor, çocukta olsa seyirci ile diyaloğa giriyor eğleniyor eğlendiriyor ve sair ve sair. Tam sıkıntının bende olduğunu, artık huysuz ihtiyar bir adama evrildiğimi, kızda bir sorun olmadığını kabullenip savaş baltamı gömecek iken şükür konser bitti!

Ertesi gün kermit sordu
-abim nasıldı konser
-Elazığ elezığ olalı böyle bir felaket görmedi kızım…

Elazığ dı değil mi orası?

Not: Bu arada imza kuyruğunda; bizim halkımızın sıraya girme gibi zor bir eylemi başaramadığını, bir birinin hakkına saygı göstermek gibi imkânsız bir şeyi beceremediğini, çocuklarına örnek olmak için bile olsa normal insan taklidi yapamadığını görmüş oldum. Melis Fİs i yakından görmeyi bekleyemedik, kızımın da rızası ile orucun sevabının bir kısmını sıraya girmeyi beceremeyen arkadaşlara feda edip içten içe söverek imza yerinden uzaklaştım.(haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır! Ama sanırım bende ülkem insanı gibi  son zamanlarda ‘’Aman huzurumuz bozulmasın Ali Rıza Bey’’ modundayım.)

Sonra bu kamyon kamyon odunlar neden benim yanımda, oysa ben parmacıklarımla ekmek kırıntılarını toplamıştım, o huriler nerede ve sair ve sair… (elleri havada kufi kafada bla bla bla)
Fisss Fissss Fissssss


melis fis kardeşimize de sevgilerde

YORUMLAR

21 Mart 2025, 13.39
Merhabalar, 

Ey, kızını götürdüğü konser salonunda kendisi heba olmaktan kurtulabilen fedakar baba. Tekrar Ali Rıza Bey moduna dönebildiysen ne mutlu...

Bu üslupta içinden geldiği gibi yazabilenlere gıpta ile bakıyorum.

Oysa benim öyle mi? Yazıdaki her cümle daha iyi nasıl yazılabilir, bir sonraki cümleye nasıl geçsem uygun olur v.s. cinsinden öyle beter gerilimler yaşıyorum ki. Yazıdaki içeriğin gerilimini ekmeğe sürer yerim.

Yazını okuyunca gerilimden eser kalmadı. Bu iyiliğin vesilesiyle yelpaze parasına yukarıdan bir katkı olur inşallah. Sağ olasın...

Kalemine sağlık. 

 
21 Mart 2025, 14.05
Harikasınsmile Resmi severek okurken benim de bir olay geldi aklımasmile Resmi anlatayım..
11yasindaki Oğlumu okula bırakırken bazen sohpetelerimizde sorular sorarız birbirimize.
Ergen muhabetleri yaparız bende ondan öğrenirim. O gün bana Melisle ilgili bir şey söyle demiştim. Gözlerini kocaman açarak kim dedi Melis dedim babu sen Melis Fis ' nerden tanıyorsun dedi ben şok o kim dedim. MELİS FİS ya derken " Yüz yüze bakışalım hangimiz fotojenik " dedi hayda oda ne dedim Melis fis'in Kara kedi şarkısını bir sözü imiş smile Resmi.. Ben de bana diyor sanmıştım smile Resmismile Resmi böylelikle Melis fis ile tanıştım kara kediyi hemen o gün dinledik smile Resmi .. 2 ci gün başka şey sordum oda eğlenceli idi smile Resmi ..
Sonra gelip arkadaşlarıma anlattım hep birlikte çok güldük. Çocuk , ergen, genç (bu arada bende hala için deki çocuğu büyütüyorum). İçimizdeki çocuklar kaç yaşında olursak olalım ölmesin dilerim hep..
  Ve Allah çocukların karşısına güzel yürekli insanlar çıkarsın duamdır..  
Kalemine sağlık gülerek beğenerek okudum smile Resmi iftardan sonra kahven benden olsun sigarani yakar içerisin.. 
21 Mart 2025, 18.54

Anlatımındaki içtenlik bir yana, yazıdaki mizahi üslup şahane olmuş. Esprilerin yerli yerinde ve çok hoştu. Başlangıçta anlattıklarını sona bağlayışın da yazıya güçlü bir bütünlük katmış. Zekice ve ince esprilerle yine harika bir yazı okudum sayende.

Zihnine, kalemine sağlık!


21 Mart 2025, 22.49

Arkadaşlar aramızdaki bu güzel diplomasi (iletişim) içinde  teşekkürler.
Aslında güzel ülkemde insanlar kendi çıkarları söz konusu olunca diplomasi varmış diplomasi yokmuş pek de şeapmıyorlar. Anca sıkışınca diplomasi sorgulanıyor. Falan filan:)
Neyse....
Aman diyim, aman ağzımızın tadı kaçmasın huzurumuz bozulmasın Ali Rıza bey!
Yorumlar için tekrardan teşekkürler


22 Mart 2025, 00.15
Bazen Gmsnn derdi, “Uzun bloguna mı yanayım, uzun yorumuna mı?” Haklıydı zira yazarken öyle dalardım ki, bittiğinde kendime “Yuh” derdim.
İşlerim olduğu için biraz geç geldim ama idare edin.
Açıkcası blogu gördüğümde “Ben şimdi bunu nasıl okuyacam?” Dedim ama başlayınca su gibi akıp gitti ellerine sağlık.
Burada beğendiğim bazı yazan arkadaşlarımın blogları gibi akıcı ama tarz olarak kendime yakın hissettim.
Melis Fis, blog için bir hayal ürünü mü diye Google’dan bakınca 23 yaşında bir hatun olduğunu gördüm:)
Babası Malatya’lı anası Elazığ’lı biri olarak, memleket ismi geçince de ayrı bir dikkatle okudum.
Tekraren ellerine sağlık.
22 Mart 2025, 06.44

Ali Rıza Bey modu açık ama içimizdeki Turan Kaya hâlâ ara ara baş kaldırıyor diyelim mi? :)
Her şeye rağmen hâlâ diplomasi kurabiliyorsak, hâlâ yazabiliyorsak, hâlâ yorumlar geliyorsa... demek ki umut tükenmemiş.
Ağzımızın tadı kaçmasın ama hafif bir buruklukla yazmaya yola devam... :))


22 Mart 2025, 12.07
 Vakit geçsin hesabı efendi gibi oyun oynarken, masa da selam harici bir şey yazmadığım insanların, oyun bitiminde neden beni engellediği araştırmalarımı yeni bitirdim ve geldim. Yazar arkadaşlarımızdan birisi bu konuya eğilip yazmak ister ise İsviçreli bilim adamları ile ortak yürüttüğüm bu araştırmanın verilerini paylaşabilirim. Yok biz yazmıyoruz der iseniz şayet, bendeniz Battal gazinin Torunu Wang Hu gibi ortalığa atılıp blog yazmak sureti ile kendimi feda edeceğim...

Özgürlükler ülkesinde içten içe, ''iki blog daha yazılsa, yazım ana ekrandan düşse, beni evden alma olasılıkları en az %70 azalır'' diye ince hesaplardayken gelen yorumlarınız için tekrardan teşekkürler.

22 Mart 2025, 13.24

Selam verip engellenen masumlar kulübüne hoş geldin Wang Hu kardeş...
İsviçreli bilim insanlarıyla ortak yürüttüğün bu çalışma beni çok etkiledi. Verileri görmeden bile sana inandım. Hatta bir sonraki aşama için NASA’ya başvurmanı öneriyorum. "Online ortamlarda görünmeden yaşama" konulu tez çalışman ses getirir. :))

Yalnız, Battal Gazi'nin torunu olman bir yana, şu “beni evden almasınlar” hesapları beni benden aldı. Blogda görünür olmanın bu kadar adrenalin içermesi biraz düşündürücü ama haklısın; ana ekran dedikleri şey tam bir distopya panosu.

Yazmaya feda olurum diyorsun ya... Hiç çekinme. Sen anlat, biz en azından gülerek iç çekeriz.

Kalemine değil, mizahına sağlık.
(Engelleyenlerin de elleri dert görmesin artık.)


Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın