gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

O Hiç Olmadı

09 Nisan 2025, 11.19
A- A+

Gece üç falan olmalı. Tam olarak bilmiyorum. Bu, tamamen güdüsel bir his. Sanıyorum bir kâbustan uyandım. Üzerimde gece yattığım kıyafetlerim hâlâ duruyor: siyah bir tişört ve bir sweatpant. Bir caddedeyim.

Ne zaman, nasıl çıktım evden? Kendimi ne ara dışarı attım, hatırlamıyorum. Hayli yürümüş olmalıyım. Kırmızıya çalan sokak lambalarından biri, solgun bir ışıkla tepemde parlıyor. Karşı yola geçmek için kırmızı yanan trafik lambasının yeşile dönmesini bekliyorum.

Tuhaf. Bu işlek caddede bu saatte bile olsa akan bir trafik olmalı ama tek bir araç bile yok. Apartmanların hiçbirinde ışık yanmıyor. Camlar karanlık, perde aralıklarından en ufak bir huzme bile sızmıyor.
Hava boğucu. Nemli, ağır olmasına rağmen üzerime kar taneleri düşmeye başlıyor. Başımı kaldırıyorum. Gökyüzünden süzülen beyaz parçalar, kırmızımsı ışığın altında yüzüme dokundukça serinliklerini hissediyorum. Üşümeye başlıyorum.

Trafik lambasına tekrar bakıyorum. Karşı kaldırıma... Yerde ince beyaz bir örtü oluşmuş. Kar yağıyor... ve birikiyor. Yanımda bir karaltı hissediyorum. Dönüp bakmaya cesaret edemediğimden mi, yoksa artık hiçbir şeyi umursamadığımdan mı bilmiyorum. Ama bir şey, biri, yanı başımda… bana baktığını hissediyorum. Benimle birlikte bekliyor, o ışığın altında.

O an karşıya geçmekten vazgeçiyorum. Cadde boyunca ağır adımlarla yürümeye başlıyorum. Karaltı da benimle geliyor. Belki fazla şüpheciyimdir. Belki sadece kuruntudur... ama değil.

Hayır... değil. Benim için burada ve beni takip ediyor.

Bir ara sokağa sapıyorum. Karanlığa atıyorum kendimi. Bu artık bir şüphe değil. Hâlâ peşimde. Yavaşça duruyorum. Ona doğru dönüyorum. Yüzü belli belirsiz bir kadın. Sis gibi, düş gibi... orada. Göz göze geliyoruz. Tam karşımda duruyor. Bakışları delip geçiyor; sanki ardımdaki beni görüyor. İçim ürperiyor. Huzursuz oluyorum.

Ne istediğini soruyorum. Cevap vermiyor. “Beni takip etmeyi bırak,” diyorum, gözlerimi kaçırarak. Arkamı dönüyorum. Adımlarımı hızlandırıyorum. Nasıl yaptığını bilmiyorum ama hemen yanı başımda beliriyor. Sanki yürümüyor… kayıyor, ayakları yere basmıyor. Yeniden duruyorum. Tekrar ona dönüyorum. Sadece bakıyorum “Neden buna devam ediyorsun?” der gibi. “Benden mi kaçıyorsun?” diye soruyor.

Sesi... Tınısında bir tuhaflık var; tanıdık bir huzur gibi, rahatsız edici bir teselli gibi. Bir adım daha yaklaşıyor. Yüzünü daha net görüyorum.

Bu nasıl bir ses? Bu nasıl bir güzellik?

Bir adım daha... Elimden tutuyor. Gülümsüyor. Gülümsemesi... akıl alacak türden. Öylesine içten, öylesine sıcak... Yıllardır uyuttuğum bir hissi uyandırıyor.

Bir eli avuçlarımda, diğer elini yüzümde gezdiriyor. Parmak uçları hafif bir rüzgâr gibi tenimde dolaşıyor. Bir an ona doğru akıyorum. Gözlerimi kapatıyorum. Dokunuşunun şefkatine kendimi bırakmak istiyorum. İçimdeki bütün çatlakları elleriyle kapatıyor gibi. Sonra gözlerimi aralıyorum. Bakışlarındaki huzura yeniden tutulmak istiyorum.

O bakışlar yok. Sanki ona ait değiller. Bakışsız bir yüz gibi... Bir hiçlik gibi duruyor karşımda.
Gülümsemesi yavaşça bozuluyor. Bir şeye dönüşüyor. Sinsi bir şeye. Karanlıktan doğmuş, maskesini düşüren bir varlığa.

Elleri... az önce tüm negatifliğimi alan eller değil. Tonlarca ağırlığı avuçlarımda tutuyorum sanki. Soğuk, sert ve yabancı.

Bir adım geri çekiliyorum. Uyanıkken gördüğüm bir kâbustan uyanıyor gibiyim. Ama hâlâ içindeyim. Gerçekliğe benziyor, ama güven vermiyor. Korku... Korku kanıma işlemiş, damarlarımda dolaşıyor.
Güzelliği... artık aynı değil. Üzerine giydiği bir kıyafet gibi; şimdi ayaklarının ucuna doğru süzülüyor, yere akıyor. Ve geriye sadece o şey kalıyor.

Karşımda duran şeyin ne olduğunu bilmiyorum.
Bir insan değil.
Bir kadın değil.
Bir canavar?
Bir şeytan?
Yoksa... içimdeki bir şey mi?

“Seni istiyorum,” diyor.

Bu ses... az önceki değil. Daha boğuk, daha kalın, daha derinden gelen bir yankı. Kalbim deli gibi çarpıyor. Zihnim kaçmakla kalmak arasında parçalanıyor. “Yalnızca bir halüsinasyon,” diye fısıldıyorum kendi kendime. Gözlerimi kapatıyorum.

Nefes nefese yataktan fırlıyorum. Bu kez gerçekten uyanmış olmayı umuyorum.


YORUMLAR

09 Nisan 2025, 13.13
Uyanamazsın…Uyandığını sandığın dünya, aslında boyuttan boyuta geçtiğin başka bir düş anı.
Aklına, ruhuna işleyen her ne ise o, uyandırmaz seni; gerçek sandığın uyanışların arkasından yine gelir ve karşına dikilir.
Kaçmak çözüm gibi gelir bazen ama her kaçış yeni bir korkuya sevk ediştir.
Korkularla yüzleşmek istediğinde, yüzler değişir; sen o olursun, o sen…
Bir bütün olduğunu farkettiğinde, yükünün ağırlığı daha da artar ve sen, o dönüş yolunu kaybedersin.
Kırmızı ışıkların üzerinden kayıp yere düşen karlar, o beyaz karlar…Onlar, benliğinin dışa yansımasıdır…Yerde oluşan beyaz bir tabaka, o da senin dünyanın yer yüzündeki yansımasıdır.
09 Nisan 2025, 14.15
Yine çok etkileyici bir yazı olmuş. Karanlıkta benide koşturdun sokaklarda peşinden.((:
Anı yaşadım yazında.ellerine emeğine yüreğine sağlık.... 





09 Nisan 2025, 16.16
Hani vardır ya oyuncular bir rol ezberler ve o rolün içine giremezse asla hakkını veremez.Tipki onun gibi içindeydim hikayenin .Seninle yürüyüp , seninle hissetmek,  seninle ayrıntılara dalmak gibi bağırmak istersin sesin cikmaz kacmak istersin olduğun yerde kalırsın ve uyanmak istersin uyanamazsin.Müthis bir duygu yoğunluğu yüreğine kalemine sağlık harika..
09 Nisan 2025, 21.50
o hiç olmadı dediklerimiz korku bırakarak bazı şeyler olmuş oluyor, korkularımızda bizi yaşatır sevgilerimiz kadar. teşekkürler melih bu güzel yazı için.
09 Nisan 2025, 22.20
sıradanlıktan uzak çok güzel bir yazı olmuş..Duygular okuyucuyu çepeçevre sarıyor.
Gerçeklerle yüzleşmektir uyanmak .. birini zamanla tanıdıkça çözersin içindekini .İlk andaki gibi değildir hiçbirşey zaman geçtikçe ..

10 Nisan 2025, 06.07
Night selamlar smile Resmi 
Kırmızıya çalan sokak lambasıyla kırmızı trafik ışığı ile bilinçaltımızı reklamlar gibi uyuyarak bizi yazıya kitlemeye çalıştın öyle mi;) tabiki başardın ve bir solukta okudum

“ içimdeki bütün çatlakları eliyle kapatır gibi” çok beğendim bu ifadeni sevginin, şefkatin iyileştirici dokunuşu bir anne elinin başını okşaması gibi içten. Ama sonrasındaki hayal kırıklığı sevilen bir kadının ihaneti gibi, terkedişi gibi, tüm güvenini çalan ve bir daha hiç kimseye teslim olamayacak türden. Sahi sen ne zaman terkettin kendini? diye sorasım geldi, “Parmak uçlarından süzüllüp yere akıyor ‘ deyişinle. Çünkü yazında hissettiğim Kadın da sen, Adamda sen. 
Ve
Umarım uyurken uyanık, uyanıkken uyuyor değilizdir. Zevkle okudum zihnine, kalemine sağlık

10 Nisan 2025, 09.19
Yazıyı yazarken bir kâbusun içinde yalnız yürüyordum. Şimdiyse kelimelerim sesim olmuş, okuyan herkesi benimle birlikte o caddede yürütmüş. Bu tarif edilemez bir his. Duygularınızı benimle paylaştığınız, yazının içinde yol aldığınız için her birinize yürekten teşekkür ediyorum.

Yelove
“Uyanamazsın… Uyandığını sandığın dünya, aslında boyuttan boyuta geçtiğin başka bir düş anı.”
Yazımın ruhuna dokunmuşsun, bu cümle adeta devam satırı gibi hissettirdi.
Ve sonrasında kurduğun her cümle, anlatmak istediğim hissi o kadar iyi çözümlemiş ki...
“Yerde oluşan beyaz bir tabaka, o da senin dünyanın yeryüzündeki yansımasıdır.”
Her insan biraz kar… ve biraz da yerde kalmış bir yansıma.

malefiz
“Anı yaşadım yazında.”
Ne kadar içten, ne kadar samimi bir cümle...
Senin içinden geçen bu hissiyat bende kocaman bir gülümsemeye dönüştü.
Umarım karanlıkta koştururken seni çok yormamışımdır. :)

Nefertiti
“Seninle yürüyüp, seninle hissetmek, seninle ayrıntılara dalmak gibi…”
Okurken hissettiğin şeyi o kadar güzel anlatmışsın ki...
Anlıyorum ki artık o yoğunluk yalnızca bana ait değil; benimle birlikte sürüklenen herkese parça parça dağılmış.
Bu düşünce beni çok mutlu etti. Sana da kocaman bir gülümsemeyle sarılıyorum. :)

divani
“O hiç olmadı dediklerimiz korku bırakarak bazı şeyler olmuş oluyor…”
Harika bir yakalayış.
"Yaşandı, bitti" diyoruz ama... yaşandığı doğru da, gerçekten bitti mi?
İz bırakmayan bir hayal var mıdır?

Kalista
“Gerçeklerle yüzleşmektir uyanmak.”
Ne kadar doğru söylüyorsun.
Ama yine de ne kadar yüzleşirsek yüzleşelim, uyuma gafletine düşmeye devam ediyoruz.
Gerçek acıtıyor… belki bu yüzden uyanmak da zor geliyor.

Rune
“Kırmızı ışık bilincimizi reklamsız reklam gibi kitlemeye çalıştı, öyle mi?”
Yakalandım! :))
Şaka bir yana, analiz yeteneğini gerçekten çok beğeniyorum.
Yazının en ince ayrıntılarına odaklanman, senin ne kadar derinden okuduğunu gösteriyor.
“Umarım uyurken uyanık, uyanıkken uyuyor değilizdir.”
Bu psiko-felsefi çözümlemenle neyi ima ettiğimi çok güzel yakalamışsın.
Döngü hiç değişmiyor... ama biz yine de fark eden tarafta kalmaya çalışıyoruz.

Her birinize kalpten teşekkür ederim. 
Yazının içinde yalnız olmadığımı bilmek, bir geceye daha anlam kattı.
İyi ki varsınız. smile Resmi

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın