gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Kül Tablası

25 Nisan 2025, 21.22
A- A+

Bir gözüm hâlâ kapalı, bedenimse uyanmaya direniyor. Güç bela mutfağa doğru sürükleniyorum. Oturma odasının kapısından geçerken sehpanın üzeri dikkatimi çekiyor. Az önce bir bardak su için sürüklediğim bedenimi bu kez sehpaya yönlendiriyorum. Akşam üzeri içtiğim kahvenin fincanı ya da cep telefonum değil, benim asıl takıldığım şey kül tablasıydı. Geceden kalma bir suç mahallini andırıyordu. Üst üste dizilmiş sigara izmaritleriyle küçük bir Everest yükselmişti masanın ortasında. Ve ben, dedektif edasıyla izmaritleri incelerken birden o sesle irkildim. Hayır, yalnızca irkilmedim; tam anlamıyla yerimden sıçradım.

“Yeterince dolmuş muyum? İkna oldun mu?”

Kül tablası mı konuşmuştu? Şaşkınlığımın ortasında mantıklı bir açıklama arıyor, bir yandan da neden bu kadar öfkeli olduğunu anlamaya çalışıyordum. Ki... dürüst olmak gerekirse, haklıydı. Yerinde ben olsam, ben de öfkelenirdim.

“Her gece, bitmek bilmeyen dertlerini içime boşaltıyorsun,” dedi burun kıvırarak. “Ne bir teşekkür, ne de bir minnet. Sabah olup geldiğinde ise sadece dikilip bana bakıyor, suratını ekşitiyorsun. Sanki ben kendiliğimden dolmuşum gibi. Ben senin duygusal çöplüğün değilim, haberin olsun!”

Sabah sabah neye uğradığımı şaşırmıştım. Resmen bir kül tablasından fırça yiyordum.

“Abartma,” dedim, suçüstü yakalanmış gibi mahcup bir tebessümle. “Sen olmasan rahatlayamazdım. Duman uçup gidiyor işte ama sen… sen taşıyorsun yükümü.”

“Ya ben de sana yük olsam, hoşuna gider mi?” dedi, dik dik bakarak. “Bir sabah seni yatağın kenarında dikilmiş bulsam, ‘yine mi buradasın’ desem... ne hissedersin? Hadi düşün biraz. Azıcık empati be kardeşim.”

Kül tablası bana duygusal şantaj yapıyordu. Üstelik ustalıkla. Ve can sıkıcı biçimde... işe yarıyor gibiydi.

“Eskiden bir şairin masasındaydım,” diye devam etti, gözlerini uzaklara diker gibi. “Adam içerdi ama en azından ağzıyla içerdi. Her dumanında bir mısra vardı be! Seninki? Seninki düpedüz travma boşaltımı. Şiirsiz, ölçüsüz, başı sonu belirsiz.”

Yutkundum. Kül tablasına karşı kendimi savunma ihtiyacı hissetmem çok da sağlıklı sayılmazdı ama… işte buradaydık. O beni bir ebeveyn gibi azarlıyor, ben ise başımı önüme eğmiş halı desenini inceliyordum.

“Ben kül tablasıyım yahu! Oradan bakınca psikolojik destek hattı gibi mi görünüyorum acaba?”
Dili gerçekten de uzundu bu kül tablasının. Ama haksız değildi. Hiçbir şey söyleyemiyordum. Sustum. Çünkü savunacak bir tarafım da yoktu.

“Tamam,” dedim sonunda. “Biraz daha dikkatli olacağım.”

Belki bu şekilde çenesini azıcık kapatırdı. Çünkü açıkça görülüyordu ki susmaya pek niyeti yoktu.

“Hah! Bunu geçen perşembe de demiştin,” dedi gözlerini devire devire. “Sonra geldin, beni öyle bir doldurdun ki... altıma tepsi falan koymalısın bence! Bir ara yangın alarmı öttü, hatırlıyor musun?”

Artık utanıyordum, kızıyordum da bu kadar çok konuştuğu için. Sonuçta onun sahibi bendim! Ama komik de geliyordu tüm bu yaşananlar. Bu kadar şikâyet eden başka bir kül tablası var mıydı acaba?

“Ne öneriyorsun peki?” dedim, başımı kaşırken.

“Beni yıka,” dedi net bir ifadeyle. “Bildiğin suyla. İstersen deterjan kullan, aromalı sabun da olur. Hatta bonus olarak içine bir nane şekeri at. Olmadı, bir çiçek dik. Yani diyorum ki… biraz saygı?”

Bu öneriyle birlikte hayal gücüm freni boşalmış bir kamyon gibi kontrolden çıktı. Gözümün önüne nane kokulu, ortasında mor bir menekşe açmış bir kül tablası geldi. Hem absürd, hem tuhaf bir şekilde huzur vericiydi. Elime aldım onu. İçindeki izmaritleri boşalttım. Sonra yavaşça yıkamaya başladım. Suyun sesi, bütün bu saçmalığın fon müziği gibiydi; tuhaf bir ciddiyetle doluyordu mutfak.

Kül tablasını temizlediğimde, sanki yükünden ve o ağır kokusundan arınan ben olmuştum. Yıkamayı bitirince gülümsedim. Ve ona, ilk defa gerçekten hissederek teşekkür ettim.

Temizlenmiş kül tablası, hafifçe çatırdayarak cevap verdi: "Şimdilik affettim. Ama sözünü tutmazsan, konuşmayı büyütürüm ve sen susmak zorunda kalırsın!"

NOT: Bu hikâyeyi yazarken asıl mesele ne kül tablasıydı ne de izmaritler... Asıl mesele, kendi içimde birikmiş, görmezden geldiğim küçük ağırlıklarla yüzleşmekti belki de. Bazen insan, dertlerini susarak bir yerlere yığdığını fark eder; üst üste atılmış kelimeler, hissedilmemiş duygular, ertelenmiş yüzleşmeler... Ve bir sabah, en olmadık anda, sessiz bir isyanla karşılarlar seni. Benimki bir kül tablasından geldi.

Yazarken bir nesnenin dilinden kendime söylenirken buldum kendimi. Uzun zamandır kendime söylemem gereken şeyleri, bu hikâyenin satırlarında kısmen usulca dile getirdim. Bazen en ufak arınmalar bile, insanın içinde koca bir alan açıyor; yeniden nefes alabilmek için. Bu yazı, kendime bir teşekkür notu oldu.

YORUMLAR

26 Nisan 2025, 12.09
Bu, bir arınma gibi geldi bana ve bir huzurun dışa vurumu…
Şu an önümde, geceden kalma ve içerisinde 12 izmarit olan küllüğüme takıldı gözüm (üşenmedim saydım). Onu çöp kovasına dökerken, aynı huzurun bana geçtiğini de gördüm.
Bu temizlik, ruha da iyi geliyormuş meğer.


26 Nisan 2025, 12.41
Merhaba Night, Alice harikalar diyarından bir parça okudum sanki, bana da bir sigara yaktıracaksın şimdi ;). Ah bu mereti bırakamadık bir türlü, nefes al ver sanki rahatlatıyor, sinen kokusu da cabası. İçinde ne varsa dışına yansırmış biz de hıncımızı kül tablasından çıkarıyoruz işte. İzmaritleri kontrol etmen de hepimizin yaptığı değil mi, way canına bunları ben mi içtim diyorum çoğu zaman çoğu da yarım kalmış. Kabahatimle yüzleşiyorum ben de. Bir hesaplaşma bir iç döküş okudum kendinin doktoru olabilmeni de takdir ettim her zamanki gibi akıcı diyaloglarınla nasıl sonunun geldiğini anlamadan bitti. Emeğine sağlık smile Resmi

26 Nisan 2025, 13.43
Yazını okuyunca insan dostlarımın kül tablası gibi olmasını isteyeceğimi hiç düşünmemiştim. onu da 
yaptırdın bana.. arada yıkamakta güzel fikir . :))))
26 Nisan 2025, 13.51
Bunca birikmiş'ligin ardından kendinle paylaşılan (ben senin duygusal çöplüğün değilim )demeyi.
Kendi öz eleştirimizi kendimize yapabilmeyi, bununla birlikte kendimizle konuşabilmeyi .
Duygusal alanımızı belirlemeyi başara bilmenin verdiği rahatlıkla arınabilmek ve huzur bulabilmek       kendine birşeyler katabilmek .
Kendi benliğinizden bizimle paylaştığınız akıcı ve sonunun nasıl geldiğini anlayamadığım bloğun için  çok minnetarım. Emeğine sağlık
26 Nisan 2025, 14.23

Yelove kardeşim,
yorumunu okurken yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi. 12 izmarit ha!
Senin yine iyiymiş be kardeşim. Daha kül tablasıyla konuşacak raddeye gelmemişsin. :))
Şaka bir yana, sende de bir dedektif edasıyla o izmaritleri tek tek saydıracak bir farkındalık oluşturabildiysem ne mutlu bana.
Her içilen sigaranın bir içilme nedeni var çünkü...
Teşekkür ederim.
Dileğim, o küllüklerin hiç dolmaması. 

Rûné,
sigara yakman için değil, yakılmışları hayatından çıkarman için yazdım bu hikâyeyi.
Ve bundan sonrası için daha dikkatli olmanı umuyordum. "Ahhh, ben ne yaptım!" dedirtme bana sakın. :))
Tamam, tamam... Sana da ciddi oluyorum şimdi:
Kabahatle yüzleşmek... ne güzel bir yerinden yakalamışsın hikâyeyi.
En çok da şunu hissettim: Kendimize ediyoruz her şeyi.
Önemli olan, bunu fark ettiğin yerde durabilmek.
Son kurduğun cümleler yine beni mest etti.
İçtenliğin için çok teşekkür ederim. 

26 Nisan 2025, 15.29

Divani kardeşim,
Dur! Önce bir güleceğim. :))) çok yaşa emi!
İnsan dostlarının da bazen kül tablası gibi olması fena fikir değilmiş aslında! :)) Ama arada bir onları da yıkamak lazım tabii... Hem kül birikmesin, hem dostluklar temiz kalsın.
İyi ki varsın. Dilerim ne kül birikir, ne temizlik gerek olur. Teşekkür ederim güzel enerjin için.

Malefiz,
yorumunu bir kez okuyup geçemedim; birkaç kere dönüp tekrar okudum. O kadar güzel bir yerinden yakalamışsın ki yazının ruhunu... Evet, bazen kendi kendimize "ben senin duygusal çöplüğün değilim" demeyi öğrenmemiz gerekiyor. Ve en çok da kendi içimize karşı bunu söyleyebilmek... 
Öz eleştiri, öz şefkat ve farkındalık arasında dengede kalabilmek gerçekten büyük bir yolculuk. Bunu anlayarak okuman, hissetmen ve bana böyle içten bir geri dönüş yapman çok kıymetli.
İyi ki böyle derinlikli bir bakışla buluştu kelimelerimiz.
Çok teşekkür ederim. 

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın