Nisan Yağmurları
28 Nisan 2025, 01.56 A- A+
Her yaşın ayrı bir ritmi, tınısı var. Devrinde doya doya yaşayamayınca insan, gününe dününü getirir de bugünüyle enerjisi uyuşmaz. Hiç anlamazdım 20 lerimde niye evde çiçek bakarlar, dışarıda zaten bir sürü var, bu uğraş neme gerek derdim, zaten evde de pek durmazdım ki. Kocaman dünyada küçücük odalara sığamazdım. Anneannemin elinde ise tüm bitkiler serpilir, büyür, çiçek açardı, konuşurdu onlarla, hep güzel sözler söylerdi, demek ki karşılık veriyor sessiz sevgilileri. Anlamasam da saygı duyardım ve her yaşında bir çiçek alırdım Anneanneciğime. Pembe renklerinden hep, sevginin rengidir pembe. Yılbaşı çiçekleri, güller, sardunyalar evimizi süslerdi. Çok büyük bir vasiyet bıraktı bana altından kalkamayacağımın korkusunu hep içimde taşırım, mezarıma ağaç dikmeyin sakın rengarenk çiçekler büyüsün üzerimde demişti, Hep elimde yeni bir çiçekle gidiyorum mezarına ya diğerleri solmuşsa korkusuyla. Neyseki nergisler hiç yalnız bırakmıyor onu…
Tek katlı kerpiç evini hatırlıyorum da arka bahçesi tenekeler içinde envai çeşit çiçekle bezeliydi. Neredeyse her tür meyva ağacı da vardı: erik, dut, badem, armut, incir… En çok da duvar dibindeki minyatür armudu severdim boyuma en çok o uygun kaçıyordu sanki, altında yatar hayaller kurar elimi uzatır bir armut koparır, ısırır, Huckleberry Finn tarzında takılırdım işte, çalı formunda olduğundan aynı zamanda da gizli köşemdi, bazen yürürken şöyle çimlerin üzerine uzanıp gökyüzüne bakasım gelir kaldırımda yürüyenlere aldırmadan, sanırım çocukluğuma bir özlem benimkisi, he deli demeseler şehircilik parklar müdürlüğünün bahçelerine uzanıvericem ;)
Şimdilerde daha çok anlıyorum onu, insan belli bir yaştan sonra gürültü istemiyor, ne uğultulu avmler, ne dumtıs dumtıs diskolar, ne de vıcık vıcık insan kalabalığı restorantların içine girmek istiyorsun, hepsi ağır geliyor ritmi yavaşlayan bedene, daha kısık sesle konuşup, konuşmadan da anlaştığın birkaç dostun kalıyor, ilkin çok konuşan dedikoducular eleniyor, sonra hayırsızlar, sonrasında benciller. Sonra çiçekler geliyor aklıma balkondaki yaseminle konuşmaya başlamışım: -göster bana güzel çiçeklerini yaseminimmm… Çok koklayınca küser diye yudum yudum kokluyorum sabahları, zaten erken saatlerde ve akşam üstü salar kokusunu havaya , hem günü karşılar hem de uğurlar, parfüm gibi içinden geçiyorum her sabah.Hep kokulu çiçekleri seviyorum, leylak, sümbül, karanfil, gül, endorfin ihtiyacım mı var ne! Ayrıca bazı çiçeklerin meditatif özelliği var, acem borusu gibi kuşları da büyüleyerek kendine çekiyor, bazı çiçekler yeniden doğuşu ve aşkı simgeliyor leylaklar gibi, kelebek çalısı var mesela ismini üzerine konan kelebeklerden alan. Passiflora ise beni hipnotize ediyor çiçekleriyle meyvesi ise sakinleştirici.
İçine girdikçe botanik dünyasının, bitkilerin dilini anladıkça, bu çeşitlilik karşısında büyülenmemek elde değil. Bir tanesini bile soldurmaya gönlüm razı değil o yüzden antalyadaki balkonuma genelde kaktüs tarzı sıcağa, rüzgara dayanıklı olanları, yaylaya ise kışa soğuğa dayanıklı olanları dikiyorum. Bu zıtlıklarla daha çok öğreniyorum. Çok büyük bir dünya, geç kalmış değilim, tam zamanı keşfetmek için bir devir biter yenisi başlar. Biteni uğurlamak geleni sevinçle karşılamak gerekir. Suya doyan toprak doyurur üzerinde yeşerenleri ve güven verir
- rahatla büyüyün evlatlarım kuraklık bitti nisan yağmurları başladı…der Toprak Ana
Benim de içim rahat ve huzurlu bu aralar, gidemesem de Anneannemin mezarına, eminim ki üstü çiçeklerle bezendi şimdi. Ruhun huzurla dolsun Anneanneciğim, çok özledim seni 

YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir