mutluluğu aramak
18 Mart 2006, 02.32 A- A+Daha ilk nefesimde beni ağlatan ve süregelen zamanda sık sık bunu tekrarlayan hayat acaba herkese bu kadar acımasız mıdır?Hepimizin artık aşina olduğu “acıların çocuğu” yada “kader yine bana oyun oynadı” edebiyatını yapmak niyetinde değilim.
Gerçi küçük Emrah filmleri ile yetişen bir neslin ferdi olmak hayat karşısında ki duruşumu ne kadar etkiledi bilemem?Küçük Emrah’ın ve aile fertlerinin başına gelenler bir tarafa,bildiğim bir şey var ki; herkesin mutluluğu beklediği...Hangi genç kız beyaz atlı prensini,hangi erkek hayallerinin kadınını ya da hangi anne oğlunun mürüvvetini görmeyi beklemiyor ki?…Uzun bir yoldan gelen ve dört gözle beklenen mutluluk geldi mi acaba?Neden gecikti?Yoksa geldi de biz mi göremedik?Zaten her şeyin gökten zembille inmesini bekleyen insan mutluluğunda ayağına kadar gelip “işte buradayım” demesini mi bekliyor?Sürekli “başımıza korkulacak bir şey mi gelecek” korkusu ve umutsuz bir beklenti içinde ki insan beklediği bir yana,avucunun içindeki mutluluğun farkında mıdır acaba?Hayatın yada mutluluğun sırrını vermek gibi bir niyetim yok.Zaten “kelin ilacı olsa kendi başına sürermiş”.Sanırım yazarken bile ya “okumazlarsa” ya “okurlar da beğenmezlerse” endişesinden sürekli yanlış tuşuna bastığım klavyenin artık çalışmayan tuşları şahitlik edebilir “kelliğime”. Ama karşılaştığım herkeste gözlemlediğim ve “ne olacak benim halim” endişesi sürekli mutluluğu beklerken elindeki mutluluğun farkına varamayan insanın belki de mutluluğu yanlış yerde aradığını getirdi aklıma. “Bardağın yarısı boş mu? Dolumu?” sorusuna “ne açıdan baktığın önemli” cevabı da tatmin etmiyor artık beni.
Ne bardağı? Hangi açı? Kaç derece? Asıl cevap verilmesi gerekenler bunlar.Belki de sorun bendedir.Hiç yakalayamadığım ve belki de hiç yakalayamayacağım şu meşhur “açı”yı umarım siz yakalarsınız.Ve umarım hayatı doksan derecelik açıyla kesen gerçekler karşısında elinizdeki size yeter.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir