Sabır
01 Ocak 2010, 15.04 A- A+“Hoşlanmadığına sabretmedikçe, hoşlandığını ele geçiremezsin” sözüyle yazıma başlamak istiyorum. Her insanın, kendine göre bir sorunu, bir sıkıntısı, maddi ya da manevi olarak sorunları mutlaka vardır. Hiçbir insan kusursuz, tam mutlu ve de sorunsuz değildir. Tabi bu sorunlar, doğal olarak insanlarda olumsuz etkiler yaratmaktadır.
“Sabır acıdır, meyvesi tatlı.” Evet… Bu sıkıntı ve sorunlarımızı göğüsleyebilmek için ilk önce sabretmeliyiz. Sıkıntı ve sorunlar devam ettikçe, sabırsızlığın sonu tatsız olayları peşinden getirebiliyor. Bunlar birer imtihan. Bu imtihanlar sabır ve azimle geçildiğinde bizleri olgunlaştırır.
Sizler yeterince sabırlı mısınız? Ya da sorumu sadeleştireyim biraz.. Anne ve babalarınızın size göstermiş olduğu sabrın, ne kadarını onlara gösterebiliyorsunuz? “eee” “ ”ııı” “mmm” seslerini duyar gibiyim. Sadece siz değil, benim içinde geçerli. Kaçımız onların bize gösterdiği sabrı, onlara gösterebiliyoruz. Bir hikaye ile bu görüşümü pekiştirmek istiyorum.
Yaşlı bir baba, onu ziyarete gelen 45 yaşında ve saygın bir işi olan oğlu ile salonda oturuyordu. Hal-hatırdan, çoluk-çocuktan, işten-güçten sohbet ediyorlardı. Oğlu ayrılma sinyalini vermişti.
O anda üzerine oturdukları sedirin yanındaki pencerenin pervazına bir karga kondu.
Yaşlı baba kargaya biraz gülümseyerek baktıktan sonra oğluna sordu:
- Bu ne oğlum?
Oğlu şaşkın bir şekilde cevapladı:
- O bir karga baba.
Yaşlı baba kargaya bir kez daha baktıktan sonra yine sordu:
- Bu ne oğlum?
Oğlu daha da şaşkın bir şekilde yine cevapladı:
- Baba, o bir karga…
Karga hala pervazda, başını sağa sola çeviriyor, başını yan yatırıyor, havaya kaldırıyor, sonra yine onlara doğru çeviriyordu.
Yaşlı baba üçüncü defa sordu:
- Bu ne?
Oğlunun şaşkınlığı, sabırsızlığa dönmüştü:
- O bir karga baba, üç oldu soruyorsun. Beni işitmiyor musun?
Yaşlı baba dördüncü defa da sorunca, oğlunun sabrı taştı ve sesini yükseltti:
- Baba bunu neden yapıyorsun? Tam dört defadır, onun ne olduğunu soruyorsun, sana cevap veriyorum ve sen hala sormaya devam ediyorsun. Sabrımı mı deniyorsun?
Baba, yüzünde hala bir gülümseme, yerinden kalktı, içeri odadan elinde bir defter ile döndü. Bu bir hatıra defteriydi. Oturdu, sayfaları karıştırdı ve aradığını buldu. Sevgiyle gülümsemeye devam eden baba, bulduğu sayfayı oğluna doğru uzattı ve okumasını istedi.
Sayfada şu satırlar yazıyordu:
“Bugün 3 yaşındaki yavrumla salondaki sedirde otururken yanımızdaki pencerenin pervazına bir karga kondu. Oğlum tam 23 defa onun ne olduğunu sordu. 23 soruşunda da ona sevgiyle sarılarak, onun bir karga olduğunu söyledim. Rahatsız olmak mı? Asla! Onun o soruyu masumca tekrar edişi içimi sevgiyle doldurdu”
Allah herkese böyle sabır ve hoşgörü nasip etsin. Yazımı Mevlana'nın güzel bir sözüyle bitirmek istiyorum.
"Ayın, geceye sabretmesi, onu apaydın eder. Gülün, dikene sabretmesi, güle güzel bir koku verir. Aslanın, sabredip pislik içinde beklemesi, onu deve yavrusu ile doyurur."
YORUMLAR
mükemmel bir ibret tablosu... ders alması gereken bizlermi küçüklermi acaba......her ne olursa olsun ellerinize emeğinize sağlık.sabır....sevgi....saygı... git gide yabancılaştığımız erdemler bunlar....babamın sabrı geldi aklıma .kardeşim defalarca sorardı filmi yener aslanmı timsahmı yener pantermi.. balinamı hızlı yunusmu diye :)) ben bezerdim dinlemekten babam bıkmazdı cevaplamaktan...ALLAH nur içinde yatırsın kaybedince daha çok anlıourz babanın annenin ne kadarda üztümüze titrer olduklarını....... hayattayken gönüllerini almak ve incitmemek gerekirmiş ama vakit çoktan geçti.
çok çok teşlekkür tebessümle birlikte yüreğimizi sızlatan bu yazı için........selametle
Sabır ruhun bir melekesidir, güzel bir huydur.
Paylaşım için teşekkürler...