gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

Fincan ve Yaşlı Kadın

03 Nisan 2010, 00.25
A- A+
Yaşlı kadın, bir antika dükkânından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.

Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;

"Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.

Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!

Kekeleyerek: "Nasıl? Anlayamadım?" diyebildi yaşlı kadın.

"Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:

"Yeter! Lütfen dur artık!" diye bağırmak zorunda kaldım.

Ama usta sadece gülümsedi ve "Daha değil!" diye cevapladı beni.

"Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:

"Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!"

Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:

"Henüz değil!"

"Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek"

Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:

"Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!"

"Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve "Daha değil!" diyordu.

"Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.

"Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.

"Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!" dedim. Onun cevabı ise aynıydı: "Henüz değil!"

"Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. "Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!" diye bağırdım.

Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. "Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!" diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine "Daha değil!" diyordu. Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.

"Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:

"Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?"

Ona "Evet" dedim.

Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve "Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım."

"Evet bu sensin!" dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.

Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.

Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.

Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.

Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.

Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.

Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde."

Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:

"Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!

Bana zarar vereceğini düşündüm.

Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.

Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum.

Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim…

Teşekkür ederim."

YORUMLAR

05 Nisan 2010, 22.08
Sanırım yazı uzun diye okumayı pek kimse göze alamamış, bu nedenle de yorum yok.Ben ce güzel bir paylaşım..Teşekkürler..
06 Nisan 2010, 04.33
Ellerine Saglık Gerçekten Güzelmiş..
06 Nisan 2010, 08.28
güzelliklere kavuşmak için sıkıntıları yaşamak lazım. zahmetsiz bi şey sahibi olunmuyor. güzel hikaye idi yüreğinize sağlık.
06 Nisan 2010, 08.31
Hamdık, piştik elhamdülillah.. . Kalemin dert görmesin. Anlayana hayatın kendisini yazmışsın. Teşekkürler...
06 Nisan 2010, 10.52
evet uzun ama anlamli bir yazi, aklima babam geldi oda benim iyiligimi istiyormus demekki.   ;)
06 Nisan 2010, 12.01
emeyinize sağlık  paylaşım için tşklr.
06 Nisan 2010, 12.51
emmice ne güzel demişsin..hamdım piştim yandım...
06 Nisan 2010, 14.02
Emek olmadan hiç bişey olmuyor. Örneğin okumadan hikayenin sonunu bilemezdik dimi.
06 Nisan 2010, 14.43
hayatta bu zaten..sen pişip olgunlaşırsın..birçok kişi emek verir...ama sonunda bu fincan kadar şanslısı az olur..genelde biri alır eline ve KIRAR
06 Nisan 2010, 16.10
bende beğendim teşekkürler:)
06 Nisan 2010, 16.11
Teşk ler yorum larınız için
06 Nisan 2010, 17.00

Tek kelime ile HARİKA........

 

06 Nisan 2010, 18.56
çok begendim bütün güzellikler iyilikler hepimizede olsun
06 Nisan 2010, 20.14
emeğinize sağlık,çok güzel bir paylaşım.....teşekkürler.
06 Nisan 2010, 20.35
Bizi bizden fazla sevip iyiliğimiz için emek verenleri şimdi daha iyi anlıyorum...yüreğine sağlık...
06 Nisan 2010, 20.53

Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır derler. işte o fincan bu fincan mı yoksa. paylaşım için tşk ler.

 

06 Nisan 2010, 20.59
Hikaye harikaydı. Dünyada eziyet gibi gördüğümüz şeyler aslında bir tecrübedir ve hayatta pişmenin gereklerinden biridir. O yolu sabdedip ilerleyebilirsek ne mutlu. Saygılar ve teşekkürler.
06 Nisan 2010, 21.17

..ve fincan böyle dedikten sonra kadının küçük çocuğunun attığı top fincana çarparak yere düşürüp;paramparça etti....diyerek işin içine limon sıkmak var ama neyse... )))

06 Nisan 2010, 21.25
emegin ne denli zor olduğu iyi örneklerinden bir kıssaydı.sanatla birleşincede mutlu olur tabiki insan.
06 Nisan 2010, 21.51
tşkler güzel paylaşım ellerinize sağlık
Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın