ZAMANIN HİKAYESİ.......
03 Mayıs 2010, 00.46 A- A+
Kaç zaman oldu, hatırlamıyorum; yüreğimdeki yargıç ruhuyla kendimi sorulamayalı. Nicedir unutmuşum ömrümüzden baharların gelip geçtiğini; ve her giden baharın bir şeyleri de kendisiyle beraber götürdüğünü…
Zaman, kaybettiğimiz çocukluğumuzdur bazen; bazen tutamadığımız gençliğimiz: yahut bir ihtiyarın yüzündeki çileli ve uzun çizgiler… Bu dünyada kalıcı olmadığımızın ispatıdır zaman.
Sinsi bir hırsızdır belki; ya da zavallı bir gardiyan. Herkesten bir şeyler çalıp götürendir: çocukluk hatıralarını, bayram heyecanlarını, ilk aşkını ya da en sevdiklerini… Bu, ona verilmiş bir görevdir aslında. Çünkü zaman, hayata biçilmiş tek kıyafettir.
Zaman, en büyük öğretmendir belki de. Her yaşında biraz daha kemale erersin. Biraz daha anlarsın içinde bulunduğun anın değerini. Yüreğinin götürdüğü her yere, hiç koşulsuz ve beklemeden gitmen gerektiğini öğretir sana: yapmak istediğin son şeyleri sonraya bırakmaman gerektiğini öğretir. Zamana umut bağlaman değil, umutların için zaman yaratman gerektiğini söyler.
Zaman, bir ilaçtır bazen: ayrılıkların üzerine sabırla içtiğimiz. Bazen bir köprüdür: varlıktan yokluğa geçtiğimiz. Eski bir fotoğrafın yüzümüzde bıraktığı tebessümdür; ya da bir sandık köşesinde unuttuğumuz çocukluk kıyafetlerimiz…
Bir otobüs durağında bekleyen yolcudur kimi zaman. Kimi zaman da uzun bir yolculuğa götüren otobüs şoförü… Hakkında hepimizin en çok şey bildiğidir aslında; fakat hiçbir şey anlayamadığımızdır, zaman.
Bir sokak çocuğu için kışın bitip yazın geldiğini müjdeleyen güneştir. Maden ocaklarındaki işçimizin dünyayı bir kez daha görebilmek umududur. Yaşam mücadelesi verenler için ettiğimiz duadır. İlkokuldan sonra evlendirilen kızlarımızın gözyaşlarındaki özlemdir, zaman.
Zaman, ne düşmandır, ne de dost. O, sizin algılarınıza ve değerlendirmenize bırakılmış bir değerdir sadece. Onu şekillendirmek ve kalıba koymak yalnız sizin elinizdedir. Ya dolu dolu yaşarsınız, ya da pişmanlıklarla anarsanız. Unutmayalım ki, “Yaşadığımız her an, hiçbir şeye değiştirilemeyecek kadar kutsaldır.”
Zaman, kaybettiğimiz çocukluğumuzdur bazen; bazen tutamadığımız gençliğimiz: yahut bir ihtiyarın yüzündeki çileli ve uzun çizgiler… Bu dünyada kalıcı olmadığımızın ispatıdır zaman.
Sinsi bir hırsızdır belki; ya da zavallı bir gardiyan. Herkesten bir şeyler çalıp götürendir: çocukluk hatıralarını, bayram heyecanlarını, ilk aşkını ya da en sevdiklerini… Bu, ona verilmiş bir görevdir aslında. Çünkü zaman, hayata biçilmiş tek kıyafettir.
Zaman, en büyük öğretmendir belki de. Her yaşında biraz daha kemale erersin. Biraz daha anlarsın içinde bulunduğun anın değerini. Yüreğinin götürdüğü her yere, hiç koşulsuz ve beklemeden gitmen gerektiğini öğretir sana: yapmak istediğin son şeyleri sonraya bırakmaman gerektiğini öğretir. Zamana umut bağlaman değil, umutların için zaman yaratman gerektiğini söyler.
Zaman, bir ilaçtır bazen: ayrılıkların üzerine sabırla içtiğimiz. Bazen bir köprüdür: varlıktan yokluğa geçtiğimiz. Eski bir fotoğrafın yüzümüzde bıraktığı tebessümdür; ya da bir sandık köşesinde unuttuğumuz çocukluk kıyafetlerimiz…
Bir otobüs durağında bekleyen yolcudur kimi zaman. Kimi zaman da uzun bir yolculuğa götüren otobüs şoförü… Hakkında hepimizin en çok şey bildiğidir aslında; fakat hiçbir şey anlayamadığımızdır, zaman.
Bir sokak çocuğu için kışın bitip yazın geldiğini müjdeleyen güneştir. Maden ocaklarındaki işçimizin dünyayı bir kez daha görebilmek umududur. Yaşam mücadelesi verenler için ettiğimiz duadır. İlkokuldan sonra evlendirilen kızlarımızın gözyaşlarındaki özlemdir, zaman.
Zaman, ne düşmandır, ne de dost. O, sizin algılarınıza ve değerlendirmenize bırakılmış bir değerdir sadece. Onu şekillendirmek ve kalıba koymak yalnız sizin elinizdedir. Ya dolu dolu yaşarsınız, ya da pişmanlıklarla anarsanız. Unutmayalım ki, “Yaşadığımız her an, hiçbir şeye değiştirilemeyecek kadar kutsaldır.”
YORUMLAR