En Büyük Acı Benim Acım!
13 Ocak 2011, 04.13 A- A+Kocaman bir hayat bize sunulan, ardında yaşadığımız olumsuzluklar.. Neden se, kimsenin hayatı mükemmel değildir.. Tam yolunda herşey derken, hayatımız dağılıverir bi anda .. Bunlar insanı günden güne, deyim yerindeyse yıpratır ve yorar.. İşte bu anda, hayata bakış açımız değişir ve şekillenir... İnsanız ve birazda acıyı seviyoruz... Kimi zaman onu kullanırız, bi nevi acıtasyon halini alır..
Artık kulağımız ve gözlerimiz, bu durumu haykırıcak nedenler aramaya başlar... Kimi zaman bir şarkı, dizi, film, sokakta gördüğümüz birinin mutluluğu, birini yakın görüp ona bunları anlatma isteği ve avazımız çıktığı kadar,haykırmak ve ağlamak...Yüzümüzde acı bir gülümseme, başımız dik, sizde kim oluyorsunuz!! Ben bunlarıda gördüm hey gidi heyy... Senin acında neymiş der gibi..
Her insan, yaşadığı acının diğer insanların acısından daha büyük olduğuna inanır. En büyük acıyı o tatmıştır... Buna kendini inandırır, hayata ve insanların yaşadıkları acıya bu açıdan bakar ve yorumlar... Buna göre davranır.. Standart cümleler kurmaya başlar ''şu hayatta zaten yüzüm hiç gülmedi!'' Ve, bir fatura kesilir... Tahslatı ise, insanlardan temin edilecektir.. Bir karşılığı olmalıdır bu devasal acının :)
Olumsuzluklar ve acılar insan hayatında her daim var olacaktır.. Ölüm gibi...
Yaşadığımız acının, diğer insanların acsından büyük olduğunu düşünmemiz, bizi bencilleştirir.. Karşılaştığımız olumsuzluklar var elbette, onlarla yaşamayı değilde, onların varlığını hissederek, onlardan ders alarak ve her defasında daha sağlam bir karakter olarak yere basmalıyız.. Eğer acılara mikroskopla bakmaktan vazgeçersek, hayatı ve insanları daha iyi anlarız...Acılar bizi olgunlaştırır, insancıllaştırır ve hayatın değerini anlatır....
YORUMLAR
''Senin yaşadığında birşeymi ben neler yaşadım'' diye başlarlar senin yaşadığını yok sayıp kendi acıları anlatıldığında ''Vay be neler yaşamışsın sen,iyi ayakta duruyorsun valla'' denmesini bekleyip bu denildikten sonrada motive olurlar.Payımıza ne düşerse yaşıyoruz acı yada tatlı.Bunlar dönemsel ve hiçbiri üzerimize yapışmaz.Fakat arabesk doğu toplumunun olumsuz bir getirisi olarak biz yaşanan olumsuzlukların üzerimize yapıştığını zannediyoruz yada böyle zannetmek direncimizi arttırıyor.
Birbirinden farkı olmayan,halkın üzerinde uyuşmadan başka hiçbir etki yaratmayan sözüm ona ''dram'' adı verilen dizileri izleye izleye iğne batırsan ''yandım anam'' demiyecek kadar kanıksar ve tepkisiz hale gelmiş toplumumuz acılarını yarıştırma konusunda seninde söylediğin gibi pek bir atak davranıyor.Arabesk yaşam tarzndanda,arabesk şarkılardanda,acıların olgunlaştırmadığı aksine çocuklaştırdığı insanlardanda gına geldi.Bizi gülümsetecek şeylerde var eğer farkedebilirsek.HAYAT TEK BİR GÜN O GÜNDE BUGÜN.....
Türkçeye ancak şöyle çevirebildim...' Ancak kulagın agrıdıgında karınının agrısı geçer..' diye bir atasözü var ..Kızılderililer söylemiş...Yaşadıgın her acı ,kendine odaklı oldugundan kim ne derse desin acın senindir , büyüktür Soft....Geçer deseler , bu daha ne ki deseler yine de duymazsın..Taaa ki ilacını içene kadar ZAMAN ın...Bazen çok kötü dönemler geçiriyoruz evet, dediginiz gibi bunlar bizi besliyor , büyütüyor...Ve de aslında deyim yerindeyse 'adam' ediyor..İngiliz atasözü mü yoksa yine kızılderili kökenli bir Amerikan atasözü mü emin degilim şöyle der ;
Every black cloud has a silver lining.....
Her karabulutun içerisinde gümüşsü bir çizgi vardır. Yani Soft, hayat o karabulutlar içindeki ışıltıyı, güzellikleri görebilenleri mutlu etmeye hazır bekliyor...Gülümse canım...Çok mutlu ol diliyorum....Hepinize... Ataya...
Usta kikirdayarak çiragini kolundan tuttu ve disari çikardi. Sessizce az ilerdeki gölün kiyisina götürdü ve çiragina bu kez de bir avuç tuzu göle atip, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çirak, agzinin kenarlarindan akan suyu koluyla silerken ayni soruyu sordu: "Tadi nasil?" "Ferahlatici" diye cevap verdi genç çirak. "Tuzun tadini aldin mi?" diye sordu yasli adam, "Hayir" diye cevapladi çiragi. Bunun üzerine yasli adam, suyun yanina diz çökmüs olan çiraginin yanina oturdu ve söyle dedi: "Yasamdaki istiraplar tuz gibidir, ne azdir, ne de çok. Izdirabin miktari hep aynidir. Ancak bu izdirabin aciligi, neyin içine konulduguna baglidir.
Istirabin oldugunda yapman gereken tek sey izdirap veren seyle ilgili hislerini genisletmektir. Onun için sen de artik bardak olmayi birak, göl olmaya çalis."
toprak bizim hamurumuz,toprağın çektiği bizim çektiğimzden ne kadar farklı olabilir ki?
acılar olmadan,çile olmadan,mutlulluğun,huzurun önemini anlamamız mümkn mü ?
hepsi bir nimet aslında,nimet
Her şeyde olduğu gibi acı kavramıda görecelidir. Kimi kanadı kırılan bir kuşa üzülürken kimi doğacak bir bebeğe üzülür..Dünyaya gelince onun neler beklediğini hayal ederek.Benimse en üzüldüğüm şey eskiye dönüp baktığımda minicik şeylere meğer ne çok üzülmüşüm..Beni ilerde bekleyen daha büyük sıkıntalırı görmeden:)) Şimdilerde üzülmüyorum artık hiç bir şeye.Bunuda elbet bir sebebi vardır diyerek belkide polyannacılık oyruyorumdur ama böyle mutluyum ben...:))
insanlar bu acıları yaşarken hep suçu başkaları işleyip buna acı çektirmiş gibi anlatır
hiç kendine toz kondurmaz ve bu yüzdende daha başka hatalar yapıp daha başka
acılar yaşamaya mahkumdur