YitiriliŞ
25 Şubat 2011, 17.39 A- A+Herzaman bilinmezliğin kuşkularından yakınır dururdum.Ne olacağını bilmediğimiz yarınımız gibi..Her gece yastığa başımı koyduğumda yeni bir güne uyanmak üzere yatıp yeni umutlarla ve güzelliklerle uyanmayı diliyorum. Dün gece gibi...
Ara ara bloglarda ele alınan bir konudur; güvenmek, karşılık görememek özelliklede sanalda dost bulamamaktan yakınır durur bazı blogcular... Bu gün benim konumda YİTİRMEK!, güvenin zedelenmesi hatta inançlarımın bile zedelenir hale gelmesi...
Yeni tanışılan yahut şöyle ifade etmeliyim sonradan oluşan samimiyetlerin (arkadaş,sevgili,komşu,dostlar vb.) bir takım sebeplerle kaybedilmesi bile insanı ne kadar derinden sarsar ya.. Heleki bu yitirmelerin içerisine kendi canından, kanından ailenden bir insanı yitirmenin acısı mukayese bile edilmez.. Hemde bu yitiriliş takdir-i ilahi değilde, takdir-i şahsi olunca! işte benim acım kat ve kat arttı.
Nasıl olurda yakıp yok etmeyi bir anda silebilmeyi göze alabilir insan. Bu kadar basitliğe meydan okuyan şu hayatlarımızda nasıl olurdaa bu basitliklere denk davranışlar içerisine gireriz... Kelimelerim düğümleniyor boğazımda, yazıya dökmekte bile zorlanıyorum şuan... Asla ağlamayacağım derken bile kendimi kandırıyorum ve bunu yanaklarımdan
süzülen yaşlarla farkediyorum. :(
Şu soru aklıma geliyor. Bu hayatı neden yaşıyoruz? Dünyaya gelmiş olup yaşamamız gerektiği için mi? yani hayatın değişmez döngüsü olan doğmak, büyümek ve ölmek üzerine olan bir tamamlanış mı bu?... Yoksa yaşam denilen 50-70 yıl arasında ömür biçilen zaman diliminde bir diğer evrimi tamamlama aşamasında içerisine ayrıca degerlerimizi,
benliğimizi, Adımızı iyi anılır bir hale dönüştürüp yok olma zamanını mı beklemekteyiz..
Bu gün biraz daha iyi anlıyorum ki, kendimin dışında kalanlara olan güvenimin kayboluşunu yaşamaktayım. En büyük değerim ailem derken, onlardan birinin beni bu hale getirmesine akıl erdiremiyorum. Yüreğimin kolu kanadı kırılmış kıvranıyor, diğer taraftanda bir yılan olmuş ve kuyrugunu acımasızca baltasıyla kesen avcıyı (Canını) sokmayı bekler halde..
Sanki can öyle acıtılmaz böyle acıtılır dercesine. Ama bir anda silkeleniyor ve kendi değeriyle başbaşa kalmasının en büyük ceza olduguna kanaat getiriyorum. Tüm bu duygusal zelzelişlerin ve derin üzüntünün eşiğinde yine kendi kabuguma çekiliyorum. Hayatta en büyük erdemimdi susmak, bu gün malesef bu erdemi sergileyemiyorum.Sanki yazdıkça rahatlayacakmışım gibi geliyor. Tüm yutkundugum sessiz kaldığım anları şu anda kelimelere döküp yazarken aslında çığlık çığlığa döküyorum içimdekileri...
Artık kızmayacağım dostlarıma, artık kızmayacağım yanlışını gördüğüm herhangi bir insana. Başımı çevirip sadece gideceğim. Onlar kim ki.. Kızıp üzülmeye bile benim hakkım yok ki.. Bundan sonra başımı yastığa koyduğumda dualarıma birazda gamsız olabilmeyi ve hayatta heran yanlız kalabileceğimi ve buna hazırlıklı olup tek başınada olsa ben VARIM herşeyin üstesinden gelebilirim diyebilmeyi istediğimi ekleyeceğim.
Kalbimin ipi koptu bu gün. Ve kopan yere öyle sıkı bir düğüm attım ki artık en sağlam yer o düğüm. Ama biliyorum elim ne zaman o düğümün üzerine gitse canımı acıtacak olanda yine o düğüm olacak.. Olsun varsın yakın canımı, acıtın, dağlayın ellerinizle yüreğimi ben bununda üstesinden gelirim.
Aslında daha neler var içimde ama dilim varmıyor, parmaklarım yazamıyor... Söz gümüşse sukut altınmış. Yine bu erdemli hallere bürünüp
kalabalıktaki nokta olayım...
YORUMLAR
Burda yazılan tüm blokları okurum ve ilk kez yorum yazıyorum belki de hüzünlü haliniz içime dokundu ve içimden hayattta değmeyecekse hiçkimse için üzülmeyin demek geldi....
Dilerim bundan sonraki yaşamınız yüreğinize eş değer olur ve her gece yaptığınız dualarınız gerçek olur....
Yazıyı soluksuz bir şekilde okuldum son noktaya kadar.Yaşanan durumu belli şifrelerle ve güzel bir anlatımla vermişsiniz.Ama bu durum kişisel olunca ve mevzuya tam hakim olmayınca yorum yapmakta zorlaşıyor haliyle.Zaman zaman yaşadığımız olumsuzluklar bizlere birçok şeyi yeni baştan sorgulatır.Basit gibi görünen soruların cevaplarını tekrar ararız,daha önceden bildiğimiz doğruların yerini yeni doğrular alır,ezberimiz bozulur fakat hayat denen uzun yolda yaşanan olumsuzluklar,diğer insanlara olan güvenimizi azalttığında,hayata olan direncimizi kısmen kaybederiz,önyargılarımız artar.Temkinli olmaya,kontrollü olmaya evet fakat insanlara güveni kaybetmeye HAYIR demek istiyorum.Herkes faklı birer birey vebir bireyin yaptığını hayatımızda olan,ya da hayatımıza sonradan dahil olacak tüm insanlara yükleyemeyiz.
'' Bu gün biraz daha iyi anlıyorum ki, kendimin dışında kalanlara olan güvenimin kayboluşunu yaşamaktayım ''...Mıknatıslı bir cımbızım var benim,bazen okuduğum yazıya fırlatıyorum bu cımbızı ve bana yazıdan bir cümleyi çıkartıp getiriyor.Sadece mıknatıslı değil ayrıca sihirli bir cımbız bu,sizin yazınızdan da bu cümleyi seçti ve dedi ki,''Kayboluşlar bazen anlıktır,diz kanar,kabuk bağlar,bir sür sonra da o kabuğu kendi elimizle alırız cesaretlenerek ve hayattaki hiçbir durum,olumlu ya da olumsuz üzerimize yapışmaz,tecrübelendirir,bakış açımızı değiştirir,ders verir.Ve aslında bizim o an farkedemediğimiz en önemli ders,güvenmeden yaşanamayacağı dersidir,ne kadar çok darbe yersek yiyelim insanlara inanmaya devam''.Bu son yorum cımbıza aitti haberiniz olsun:).
Doğrusu hep aynı şeyleri istiyoruz, herkez en iyiyi en güzeli ve en doğruyu yapmak istiyor. Karşısındakinden beklediklerini yapmaya çalışıyor. Sorun nerde? Herkez aynı iyilikler için çabalıyorsa, suç kimde? Halen neden üzülebiliyoruz ve kırılıyoruz? Ya onlar ya biz samimi değiliz. Yada gerçekten en iyiyi en doğruyu istemiyoruz. Belki çok fesat ve kötüyüz. İnsanız ya ona sığınıyoruz gibi.
İki gün önce hayatımdaki ender anlardan birini daha yaşadım. Sevdiğim bir arkadaşımı babasının başında ağlarken buldum, merdivenin dibinde. Hepimiz herkez çaresizdi, bir yandan destek olmaya bir yandan yardım almaya çalışıyorduk. Bir yandanda o günkü işler meşguliyetlerimizi düşünüyorduk. Geç kalma korkusu vardı gözlerimizde. Oysa yerde yatan o an kurtarmaya uğraştığımız saygı ve sevgiyle uğurladığımız amca tüm bu yetişmeleri tamamlamış bize gülümsüyordu. Kısa ancak içi dolu saniyeleri bitiriverdik. Hayat bir nefes kadar kısa bir kere daha şahit olduk. Allahtan rahmet ve canım arkadaşıma sabır diliyorum. Dediklerinizde çok haklısınız. Mutluluk güneş gibi ve paylaşınca azalmayan dönerek artan bir kavram. Mutlu olmanız ve mutlu kalabilmeniz dileği ile emeğinize teşekkürler...
SEVGİLERİMLE.
Neden diye sorgulamıyorum artık!
Nasılsın ne oldu neden diye soranlara!
Zoraki tebessümlerle Herkesi Kandırma telaşındayım
İnanın Çok iyiyim ! DORA
Canım arkadaşım çok güzel anlatmışsın....