Çoook Dalgınım Çooook:))
06 Nisan 2011, 18.20 A- A+Bu aralar bende aşırı bir dalgınlık söz konusu. Sizde muhakkak etrafınızdan ''ne kadar dalgınsın’’, '' heyy senin aklın nerelerde?’’ gibi sözler işitmişsinizdir. Mesela markete ekmek almaya gidip, başka bir şey alıp gelmişliğim çoktur. Yada anahtarı evde unutup sokağa çıkmak gibi (bu benim için en kötüsüü:D) Bir keresinde telefonla konuştuğum esnada mikrodalgada kaynayan kahvemi almaya yöneldim .Tamda telofon görüşmem bitmişti. Fincanı alıp odama ilerledim. Aradan saatler geçti. Bir arkadaşıma telefon edeceğimi hatırladım.Evin içinde fellik fellik telefon arıyorum. Artık son çare başka bir telefondan kendi telofonumu arayıp yerini bulmaya çalışıyorum. Uzaklardan gelen melodimin sesine her adımda daha bir çok yaklaştım. Mutfağa gelmiştim ki ses geliyor ama görünürlerde telefon yok. Bir baktım mikrodalganın içine koymuşum telefonu ve bir güzelde kapağını kapatmışım.:))) Gülmekten karnıma ağrılar girmişti. Sonra düşündüm vay bee kafein ihtiyacı sen nelere kadirsin dedim :D
Benimki de bir şey mi? :D Teyzem bir gün kreşten oğlunu almaya gidiyor. Yolda giderken işiyle ilgili bir telefon geliyor. (O an için öyle şaşkın ve beyni abandone olmuş halde ki) gerisin geri evine dönüp unutmuş olduğu evrakları çantasına alıp iş yerine gidiyor. İş yerine gerekenleri yetiştirmenin vermiş oldugu rahatlamayla tam bir ohh çekecekken.. ‘’ hiiiii çocuğu almayı unuttum!!!’’ oluyor :D Doğruuuu İstikamet kreşş, marş marş !:D
Dalgınlık dediğimiz şey, aslında birşeylere odaklanma ve diğerlerini geçici bir süre ile veya sürekli göz ardı etme durumudur. Ama siz karşınızdaki insanlara göre dalgın bir insan olarak algılanırsınız. Ne kadar göreceli bir kavram öyle değil mi? Einsten için de dalgın ifadesini kullanıp belki onunla dalga geçtiler ama aslında ne kadar sağlam bir odaklanma içinde olduğunu, ortaya koyduğu başarılardan anlıyoruz.
Aslında hayattaki ilgi alanlarımızı titizlikle seçmemiz gerekiyor.Odaklanmak istediğimiz şeylerle,odaklanmamız gereken şeyler farklıysa, bu noktada dalgın sayılırız:) Şimdi konuya bayanlara yönelik bir bakış açısıyla örnek vereceğim. Eşinizle yada sevgilinizle dışarıya çıktınız. Siz hararetle bir konu hakkında partnerinize bişeyler anlatıyorsunuz. Partnerinizde sizi dinliyor gözüküyor ama dikkati başka birşeyde. Ne olabilir? Hadi çok sık Türk erkeklerin yaptıgı bir şey olsun. Sahiplenme iç güdüsüyle etraftaki bakışları kontrol halinde ve sadece sizi korumaya yönelmiş. Siz anlatıyorsunuz ama kimee:D Ne kadar can sıkıcı bir durum öyle değil mi? Partnerinizin asıl amacından habersiz, ''acaba önemsenmiyor muyum?’’ ya da '' Boşuna nefes harcıyorum, karşımda beni dinleyen biri bile yok’’ vs. gibi olmadık düşüncelere bürünmeniz mümkün.
Bir de başka bir dalgınlık türü var ki bu bence en kötüsü..Bazı insanlar yasadıkları anların hakkını veremezler. Şu an sizinle beraberlerdir, fakat zihinlerinde sizden sonraki görüşmelerini canlandırırlar yada hayal ederler. Sizden sonraki görüşmelerine giderler. Bu seferde daha sonra yapacak oldugu şeyleri düşünürler.Aslında hep önemsedikleri konuları düşünürler ama zamanlama hataları vardır.Kişinin hem kendisi, hemde çevresindeki kişiler için ne kadar kötü bir his olsa gerek. Lokantaya gittiniz, ana yemeği yerken tatlıyı, tatlıyı yerken çayı, çayı içerken kahveyi düşünmek gibi bir şey. Anın tadını çıkarsana ne gerek var sonrasını düşünmeye:D
Sizlerin dalgınlıkla aranız nasıl?
YORUMLAR
İnsanın kendiyle dalga geçebilmesi ne kadar hoş:).Mikrodalga da unutulan telefon hikayesi fıkralara konu olabilecek cinsten tam bir bomba,son paragrafta bahsettiğiniz durumu ben çok sık yaşıyorum,yani yaşadığım ortamın hakkını verememe durumunu.O ortamdayım bedenen fakat ruhen ve kafa olarak başka ortamlarla ilgili bir plan durumu var,burada yaşanan durumu kamufle etmek çok önemli sanırım,hakkını veremediğiniz ortamdaki insanlara bunu pek çaktırmamak lazım yani hafif bir kıvırma payı mutlaka gerekiyor.Bir keresinde tesadüf bu ya,bir kız arkadaşımın ismi ile evli kuzenimin ismi aynıydı,doğal olarak telefon rehberinde alt altalar,inanılmaz güzel bir mesaj yazdım(içeriğine çok girmeyeyim),sonrasında beklenen acı son,mesajın kuzene gidişi ve durumu toparlamak için verilen çaba,o an için acı gelen bu durum şimdi bende tebessüme sebep oluyor.
Bir keresinde de yağmurlu,puslu bir kış akşamı,sinemadan çıkmışım,insanlar cm. cm. ilerliyor,tam caddeye çıkıyorum derken,sinemaya yalnız gitmiş olmama rağmen kolumda bir bayan ve bana doğru döndüğünde şaşkın şaşkın suratıma bakışı,eşinin de ''hatunu elden kaçırdık'' edasıyla koşup,eşine ''bu adam kim gibilerinden'' bakışı,aslında orada denecek tek şey vardı,''düşündüğünüz gibi değil'',E ne yapsın kadın,o kalabalık ortamda elini bırakırsan o da dalgınlıkla eşim diye girer bir adamın koluna:)...Çok hoş ve tebessüm bırakan bir konu olmuş Buzlar Kraliçesin'den,bu konunun sıcaklığı buzları eritir haberiniz olsun:)
Keyifli bir yazı keyifli yorumlar:)
Antalya/İstanbul arası araba yolculuğu yapıyorum, Kütahya'yı geçtikten kısa bir süre sonra benzin almak için istasyona girdim. Yakıtımı alıp yola devam ediyorum. Bir süre sonra baktım sağımda Özdilek alışveriş merkezi var. Adamlar her yere alışveriş merkezi kuruyorlar, hepsi de dev gibi. Şehirlerarası yollarda durum böyleyse şehirlerde kimbilir nasıldır? Esnaf şikayet etmekte haklı." diye de söylenip duruyorum. Ancak büyük bir kavşağa geldiğimde anlayabildim ki Afyon'dayım. Benzin istanyonundan çıkarken geriye döndüğümü ve yaklaşık 120 km. yolu geri geldiğimi anladığımda, yön duygumdan başlayarak benzin istasyonlarına kadar aklıma gelen herşeye sövüp durdum. Tabi kendime kızmak hariç:) Bir suçlu veya suçlular daima vardır:)