BENİM BEBEĞİM
15 Nisan 2011, 13.47 A- A+Kız çocuklarının bebekle oynama yaşlarındaydım daha okula gitmiyordum..O
zamanlar buralarda saçlı ve gözleri açıp kapanan bebekler çok pahalıydı ve
babam bana çok istememe rağmen alamamıştı.Hani derler ya ,insan her
istediği heyecanı yaşayamaz diye işte o zamanlar her istediğimin olmayacağı
bilincine istemeden de olsa varmıştım..
Almanya'daki halam,çok sevdiğim kuzenimin saçlı bebeğiyle oynarken
gururumdan ,bende oynayım mı diyemeyen ve onlara bakan hüzünlü küçük mavi
gözlerimi görmüş.Tam bir yaz sonra ,onun ki kadar heybetli olmasa da bana
iki yandan saçları örülü,mavi gözlü güzel bir bebek getirdi ve ben gene
beklemenin mükafatını almıştım..daha sonraları , evimizin merdivenlerini
çıkarken topukları ses çıkartan kırmızı rugan ayakkabılarımın, ateş pilili
etekliğimin ve ilk kırmızı ojemin mahallemizdeki hem manifaturacı hem de
cenaze levazamatçısı dükkandan özenle seçerken hissettiklerim gibi ısrar
etmeden,tutturmadan,şımarıklık yapmadan çocuk olgunluğu ile
beklemenin mükafatlarını aldığım gibi.. İki yandan saçları örülü,mavi gözlü
bebeğim ilk geldiğinde öyle çok şaşırmıştım ki, annemin kızım oynasana
telkinlerine rağmen, uzun süre koltuk örtülerini çıkarmadan araba kullananlar gibi bebeğimi kutusundan hiç çıkarmadan günlerce sadece seyrettim...
Biliyordum çok istenen,çok beklenen şeylerin çabuk tüketilmemesi gerektiğini nedense..uzun bir süre sonra çıkarıp oynamaya çalıştığımda da ,bebeğim eskir mi ,elbisesi bozulur mu, yanımda ki başka bir arkadaşımın canı çeker mi ve çekerse
vermezmiyim endişeleri içinde yaşarken buldum kendimi çocuk aklımda..
ve hiç doya ,doya oynamadım bebeğimle..son birkaç sene öncesine kadar.. ilk
günkü gibi saklamıştım bebeğimii (zaten ondan başka hiç saçlı bebeğim
olmamıştı)..birde babamın iş için İstanbul'a gittiğinde sakladığım
allı,pullu göz alıcı çarıklarım vardı bir türlü giymeye kıyamadığım..İlk
kızım doğduğunda vermedim bebeğimi çünkü hep iki çocuk istemiştim ve ikinci
çocuk doğup da bu da kız olursa ve bebekle oynama yaşları geldiğinde
görsünler istedim annelerinin yegane bebeğini ..İkisi de
bunu unutmayacak yaşa geldiğinde, çıkarıp özenle ilk günkü elbiseleri
üzerinde ( gerçi seneler elbisesinin renginden biraz ödünç almış, kumaşı da
biraz seyrekleşmişti ama olsundu ) kurdeleleri saçında ama hiç yaşlanmamış
bebeğimi önlerine koydum büyük bir gururla hatta annemin evinde yaptım bu
işi ve hep bebekle orda oynamalarını bebeğin orda kalmasını arzu ettiğimi
söyledim.. nedense, aynı atmosferde oynarlarsa benim yaşadığım
mutluluğu,heyecanı yaşayacaklarını zannettim..ama bu bebekten önce bir dolu
ithal bebekleri olan ve hatta yatak odası,yemek odası(bu oyuncak için 3 saat
gezip büyük kızımın istediği marka olanı aradığımı hatırlıyorum ) ve
nerdeyse kocaman bir bebek evleri olan kızlarım umursamaz bir havayla peki dediler..ben okulların tatil olduğu o yaz günü,çocukları bir hafta
annemlerde bırakıp işime geri dönmüştüm.. takip eden hafta sonu anneme
gidip kapıyı çaldığımda ,kızlarımı bir hafta görememenin özlemi içinde
sarılacakken girer girmez kapının yanında yerde duran bebeğimi
gördüm..gülümsemem dondu dudaklarımda..birden çocukluğum ağır bir trafik
kazasına uğramış gibi hissettim..bebeğimi tanıyamadım..dudaklarına oje
sürmüşler, elbiselerini keçeli kalemle boyamışlar hatta bebeği yıkıyoruz
deyip bir kenara giysilerini atmışlar ,örüklerini açmışlar ,kırkmalarını özensizce
makasla kısaltmışlar..annem, benim için bu kadar önemli olan ve çocukluk
anılarımın belki de en önemlisini taşıyan bebeğim için söz geçirememiş
kızlarıma..İşte orada yaşamımda ne kadar özenle koruduğum nesne yada kişiler
varsa başkalarının hoyratça bunları tükettiğini hissettim..Bu olay , geriye
dönüp hayatımı sorguladığım küçük pencerelerden birini daha açmıştı bana..Sabrın ve tutkunun en asilini taşırken ve bununla büyük gurur duyarken
,senelerce sahip olduğunuz değerlerinizi bir üfürükle yıkıyordu
birileri......Ve bunları insan hayatında hiç kimse çocuk masumluğu ile
yapmıyordu...Daha siz onunla yaşamaya,oynamaya,büyümeye,çoğalmaya
başlamadan.....
belki de çocuklarımıza bırakabileceğimiz en önemli miraslardan biri,
kimsenin yıkamayacağı anılardan ve kazandırılan değerlerden oluşuyordur ki,
yıllar sonra anılar hatırlandığında dudaklarda oluşan
gülümsemenin ve gözbebeklerindeki ışıltının nedenini bilmenin keyfini
yaşayabilsinler.:..
sevgiyle..
YORUMLAR
Baştan sona son derece zevkle okudum kelebek, teşekkür ederim. O kadar sıcak ve o kadar içten yazmışsınız ki, bende derin bir suçluluk duygusu uyandırdı.
Çocukluğumdan kalan bir bebek anısı da bende var ve sizinki gibi duygusal değil. O gözleri hareketli hatta Almanca şarkı da söyleyebilen bebeklerden bir tane de babam bana getirmişti bir yurt dışı seyahatinden dönerken. Lüle lüle sarı saçlarını o kadar kıskanmıştım ki, babamla hasret bile gidermeyi beklemeden, kimseye çaktırmadan 7. kattaki evimizin balkonundan aşağı atmıştım:)
Maalesef kolay sahip olduğumuz hiç bir şeyin değerini bilemiyoruz.
çok güzel bi paylaşımdı bayıldım....okuyunca kendi çocukluğum geldi aklıma. aynı hisleri bende yaşadım.bende küçükken hep bir saçlı ağlayan gözleri kapanan bebeğim olsun istemiştim.ve oldu sonunda kırılır diye hiç oynayamamıştım öylee dolapta dururdu.....çok teşekkürler bunları paylaştığınız için
Ellerinize sağlık çok güzel bir yazı yazmışsınız.