FARKLI KAVRAMLAR
04 Mayıs 2011, 17.59 A- A+Televizyonda kanallar arası gezinirken ‘’masterchef’’ adlı programa denk geldim. Yarışmacılarının neredeyse tamamının farklı branşlardan olup, profesyonel anlamda yemek ve aşçılık sektörüyle ilgisi olmayan tipler oluşu dikkatimi çekti. Ama yarışmacılardan ve yaptıkları yemeklerden daha fazla dikkatimi çeken bir chef var. Batuhan Piatti. Her yarışmada reyting kazanmak için asabi bir jüri olur ya, işte bu yarışmanında en asabi jürisi… Tavalar, hakaretler,aşırı tepkiler havalarda uçuşuyor. Bununda açıklaması kendilerince basit. Mutfak aynı zamanda disiplin yeridir. Böyle davranılmali ki; en kısa sürede, en pratik sonuçlara ulaşabilelim.
Bu konuya gündelik hayatta yaşadığım benzer bir örnekle değinmek istiyorum. Bayanların en sık gittiği yerlerden biridir kuaförler. Bir keresinde ilk defa gittiğim bir kuaförde kötü bir olaya denk geldim. Saçlarıma usta ve çırak yardımıyla basit bir fön çekiliyor. Yardım eden çırağına, son derece asabi tavırlarla yön veren usta bir kaç uyarının ardından, çırağının yaptığı işin kendi istediği gibi olmamasının sonucunda, gözlerimin önünde fön makinasıyla çırağının kafasına vurarak yanından kovmuştu. Şahit olduğum bu manzara karşısında ben sadece üzüldüm. Her insanın öğrenme eşiği bir değildir. En iyi tecrübede asibiyet ve kabakuvvet ile edinilse, sanırım köpekler profesör olurdu!...
Hayatın her alanında, her meslekte ve sektörde bunlar gibi örnekler var. Mesela dizilere bakıyorum. Patronu şoförünü yol ortasında dövmekten beter edip, en aşağılık kelimeleri sarf ediyor. Ve bu kareler herkese sunuluyor.
Liseyi bitirip alışılagelmiş eğitim ve öğretim sisteminin ardından, üniversideki ilk yılımdı. Öğretim üyelerinin farklılıkları, eğitime verilen değer yargılarının kişiden kişiye değiştiği, sadece dersi can kulağıyla dinleyip düzenli bir katılımın yetmediğini gördüğüm yıllar.. (bu noktayı daha fazla detaylandırmayacağım) Çok farklı hocalar ve ders anlatımlarına şahit oldum. Kimisi kürsüye geçtiğinde son dakikaya dek esip gürler, dışarıdan geçenler ders işlenmiyorda sınıfta kavgamı var acaba dedirtecek tarzdandı. İtiraf etmeliyim ki bu hocalar hep dönemimi uzattı. Ancak dersleri son derece ince bir ahenkle ve katılıma teşvik ederek öğrencilerine sunan eğitimcilerin başarı grafiği daima karşıt görüştekilere istinaden yüksekti. Kimbilir belkide ben agresiflikten hoşlanmadığım ve daha kibar ortamlarda huzurlu olup kendimi yansıtabildiğim için sonuçları böyle olmuştur…
Aslında bu noktada farklı kavramlar akla geliyor.İstediğiniz kadar okunaklı yazın, sizin yazınızı okuyacak biri lazım. Aynı şey tavırlarınız içinde geçerli. Ne kadar açık, yalın veya dürüst olursanız olun karşınızda bu değeri anlayacak birisi olması gerekiyor.
Aile dostlarının da katıldığı bir yemekte, çok sevdiğim tonton bir amcam başına gelen bir durumdan bahsediyordu. Çalışanlarından birinin hata yapıp,bu hatanında kendisine bayağı bir masrafa mal olduğunu anlatıyordu.Çalışanını karşısına almış ve şunları söylemiş: ‘’ Senin bana bu zararı isteyerek yapmayacağını biliyorum. Bu zararı senden kesmeyeceğim. Nasılsa bunu birlikte telafi edeceğiz.’’ Bunu anllattığında kendisinin ne kadar uyanık olduğunu anladım. Çalışanının değerini biliyor ve anlıyor.Kar/zarar hesaplarını yapabiliyor.Elbette o çalışan kendisine kazandırıyor. Fakat bu hesabı bile kaç kişi yapabilir? Bu hesapları yapabilenler zaten büyük işler kurabilirler. Ama kendisine yapılan en ufak bir hatayı bile idam cezasına dönüştürenler kaybetmeye mahkumdur.
Açıkçası başımı çevirdiğim her yerde bir huzursuzluk, asabiyet, öfke patlamasının oluşu benimde gerilmeme neden oluyor. İnanın tv seyretmek dahi istemiyorum. Keşke hepimiz biraz daha kontrollü olabilsek. Ve topluma lanse edilen olaylar biraz daha olumlu ve güzel şeyler olsa…
YORUMLAR
Sevgili Buzlar Kraliçesi;
Çok güzel yazmışsın eline diline sağlık. Gerçekten toplum olarak şiddet, gerilim, kabalık
tüm yaşantımıza egemen oldu. Sokağa çıktığınızda güler yüzlü insanlara ne kadar az rast-
laya bildiğinize dikkat ediyor musunuz? Başbakanın " öfke bir hitabet şeklidir" dediği
ve her konuşmasında birilerine saldırdığı bir dönem yaşıyoruz. Saygı sevgi, nezaket
kavramları unutuldu. En ufak bir olumsuzlukla karşılaştığında insanların hemen kavgaya
başladıkları hoşgörüsüz ,anlayışsız bir toplum haline geldik. Şiddet, zalimlik, barbarlık
cehaletin en belirleyici göstergeleridir.Kültür ve sanat ancak duyarlı, bilgili insanlar ta-
rafından oluşturulur,geliştirilir. Sanata değer verilmeyen bir toplumda incelikten, anlayıştan söz edilemez. Sevgiyle kalın.
Matematix’in yazısından sonra, bugün de sizin yazınızı görmek bana keyif verdi öncellikle bunu belirtmek istiyorum. Oldukça etkili bir şekilde kaleme aldığınız bu konu aslında günlük hayatta hepimizin karşılaştığı ve hatta bilfiil içinde olduğu bir durumu özetliyor.
İnsanların yaşam içerisindeki tahammülsüzlüğü, her alanda kendini gösteriyor. Bir çok sebebe dayalı olan asabiyet, agresiflik ve tahammülsüzlük; özellikle iş hayatında kendisini daha çok ortaya çıkartıyor. İş alanında yönetici kavramını doğru analiz edememiş, yetisi eksik kişilerin, kendi eksikliklerini örtbas etme güdüsü maalesef en çok o yönetici ile birlikte çalışan kişileri etkisi altına alıyor. Ekip çalışmasının ne olduğundan habersiz bu yöneticilerin ana amacı, amaçlanan işlerin yerine getirilmesi için grubunu örgütlemek, çalışanları aynı amaca yöneltip koordine etmek, denetlemek, eğitmek, motive etmek ve kısaca sorumluluğu üstlenmekken basiretsizliklerini çalışanlarına mal etmeye odaklı oluyorlar. Kuaförde yaşadığınız hadise bu duruma güzel bir örnek oluşturuyor.
Söylediğiniz gibi yönetmeyi, yayın organlarında dahi zulüm etmek olarak lanse edilirken, eğitimin ve eğitimsizliğin gücünü bir kez daha hissediyoruz.
Şiddet, öfke, emir-itaat ilişkisiyle hiç birşeyin çözümlenemeyeceği gerçeğini umarım birgün anlar veya anlatabiliriz.
Sevdiğim yazarlar ve lezzetli yazıları...:)
Korku ve Korkutma kültürü... Bizim çocukluğumuzdan, yaşlılığımıza hayatımızın bir parçası sanki...
Yemeğine karşı ilgisiz olan çocuğa, BAK BU ABLA DOKTOR, SANA İĞNE YAPACAK, tehditleri ile yemek yedirirsek, uyumamak için, anne-babasıyla biraz daha oynamak için şımarıklık eden çocuğu YATAĞIN ALTINDAKİ ÖCÜLERLE thdit edersek,bizimle misketlerini paylaşmayan arkadaşımızı EVDEKİ BABAMIZA DÖVDÜRMEKLE, bizden ayrılmak isteyen sevgilimizi KARA TOPRAKLA,öğrencilerimizi NOTLA-DAYAKLA tehdit eder, sürekli aşağılar, sürekli azarlarsak elimize geçen şey koskoca bir YALANLAR ORDUSUDUR...
karşımızdaki insan o an,o korkunun, o azarlamanın etkisiyle bir şeyi öğrenmiş,kabullenmiş gibi yapar, o andaki tatsızlığın sona ermesini, anı kurtarmak istemektedir aslında.Zaten yeterince korkmuşsa da o olayla ilgili söyleyeceklerinde yalandan başka bir şey değildir. Aynı işi bir daha yapması gerektiğinde, içindeki duygu öğrenme isteği değil, NEFRET ve KORKUdur bence.
en iyi MASTERCHEF,ÖĞRETMEN, ANNE-BABA azarlayarak, aşağılayarak değil de, sevdirerek öğretendir bence...
Bu toplumu doğrudan ilgilendiren herkesin karşılaştığı yada bizzat yaşadığı olaylar.Bu ülkede insanların eğitimi ezbere yöntemiyle sadece bilgi aktarımından ibaret olduğundan ve alınan diplmalardan çok kayırma ile mevki sahibi olan çok miktarda bulunduğu ülkede insanların birbirine değer vermedem saygısızca davranışaları toplumun üst katmanlarından aşağıya indikçe vastın altında kalıyor
insan eğitimi için harcanan emek, zaman, sabır yeryüzündeki en kıymetli ibadet şekli olsa gerek ağaç yetiştiriciliği ne de benzetilebilir iyi bir meyve almak için sabırla ve zahmetle çalışmak gerek meyvenin kaliteside buna bağlıdır diye düşünüyorum
Çok yerinde bir paylaşım olmuş teşekkürler. Gerçekten de bu tip davranışlarla dolu programların nasıl prim yaptığını anlamakta zorluk çekiyorum. Beni daha da fazla şaşırtan ise bu tip programların içinde yer alan insanlar. İnsan sebep ve sonuç ne olursa olsun bile isteye öyle bir ortamda nasıl yer alır? Bahsi geçen o tavayı nasıl olupta bu hakaretleri eden insana indirmez :) Sabır mıdır bu? Hırs mıdır? Kazanma arzusu mudur? Nedir ben anlayamıyorum.
Eğitim de şidderin, hakaretin vs. yeri elbette ki olamaz. İnsanın olduğu hiç bir yerde bu kavramların yeri olmamalı ama insan bazen çileden çıkıp kontrolünü kaybediyor galiba. Az önce bende birilerinin başına tava geçirmeye pek hevesliydim:) Öfke kontrolü konusunda da eğitime ihtiyacımız var sanırım:) Ama lütfen şiddet, hakaret vs içermeyen, eğitilene tepeden bakmadan tam karşısında durup empati yapılarak verilen türden bir eğitim olsun :)
Teşekkürler. . .
güzel paylaşımınız için teşekkürler.
Bende o dediğiniz ’masterchef’’ adlı programına arada bakıyorum o adamı hangi yarışmacı cinnet geçirip dövecek diye :)))
Şuan yayınlanan izlenebilecek program göremiyorum "lunpen" yetiştiriyorlar sadece.
arada haberlere bakmak yeterli ....