Sevdiğim bir arkadaşımla sohbet ederken birden farkettim ki bu en sevdiğim hikayeyi yaklaşık 2 yıldır kimselere anlatmamışım :) oysa çok severim ben ve herkesin çıkaracağı bişeyler vardır gibime gelir... Neyse, kısa kesip anlatalım , tam böyle olmasa da özetle böyle bişeydi :P

Eski zamanların birinde, bir padişah merak eder, körlere sorsak fili nasıl anlatırlardı diye. Hemen emir verir "5 kör getirin bana 1 de fil" diye. Telaşla hazırlanır istedikleri padişahın ve huzura çıkarılır. Her körü, filin başka bir uzvunun yanına bıraktırır padişah. Körler yerlerinden ayrılmadan el yordamıyla tanımaya çalışırlar bir süre fili ve evet hazırdırlar. Padişah sorar "Ne menem bir hayvandır fil?"

İlk kör hemen atılır. Filin kulakları dibine konulmuştur. "Fil yelpazeye benzeyen kanattan ibaret zarif bir hayvandırdır." der.

İkinci kör alaycı bir dille " Amma da körmüşsünüz.." der gülerek. O Filin dişleri dibine bırakılandır." Fil iki sert kemiksi uzuvdan oluşur "diye ekler.

Üçüncüsü gayet kendinden emin , "Aman efendim ne yaptınız, basbayağı kalın etli uzunca bir hayvandır fil." der zira ayakları dibine bırakılandır filin.

Dördüncü pek gevşek edayla "Yılanın akrabasıdır fil." der , o da kuruğuna tutuşturulandır çünkü.

Beşincisiyse gövdeye dokunandır ve filin heybetinden bahsederken onu "uçan bir hayvan" olarak tanımlar.

Kıssadan hisse mi? Size bırakacaktım aslında ama bikaç şey söyleyeyim yine de , ne falancanın algılayabildiği kadardır kişi, ne de filancanın görebildiği kadar.. Bazen hepsidir, bazen hiçbiri ;)