Takıntının bedeli.. Bir şekilde ödenmeli....!!
10 Ağustos 2011, 06.18 A- A+Hiç bir zaman normal olduğumu iddia etmedim... hatta anormalliğimi ayrıcalık olarak görmüşümdür.:)
Aşk.. Arkadaşlık... Dostluk konuları sıklıkla işlenmekte blogda .. Bu olgular kişiye göre farklılık göstersede , hepsi içinde sevgi barındırıyor olması bakımından; insancıl yönümüzün güzel kokusu olarak yansımakta paylaşımlara...
Kimseden dört dörtlük olmasını bekleyemeyiz.Herkesin mutlakka kusurunun var olması, olumsuzluklarının olması, bizleri bu dört- dörtlüğün dışında tutar.
.... eee benimde var tabi ki kusurlarım, takıntılarım... Mesela: El- ayak takıntımı tanıyanlar bilir. Hatta bir gün gamyunda tanıştığım bir kız arkadaş henüz yüzyüze görüşmeden by by demişti.. Msn de, camda görüntülü konuşurken ''ayaklarını gösterirmisin ? '' sözlerime tepkisini, o ayaklarıyla beni şutlayarak göstermişti..
Yakınen tanıyanlarca kusurum olarak adledilen diğer bir konu da , sevgiliye çiçek almak, vermek.. Tam bir işkence benim için.Bu gün paylaşacağım yaşanmışlığımın rezillik boyutu bu zaten..Hemen paylaşayım..
O dönem; yeni başlamış bir birliktelikte, uzun telefon konuşmalarımızda el-ayak takıntımı defalarca dile getirmiştim sevgiliye..Fetişist derecesinde takıntılı olduğum için, iki kez dışarda loş ışıklı mekanlarda görüşmüş olmamız, elleri hakkında fikir sahibi yapmamıştı beni. 3. görüşmemizde büyük bir şok yaşamıştım.Sağ elinin işaret parmağını trafik kazasında kaybettiğini ağlayarak anlattı ve gösterdi.Korku filmi gibi gecen bir kaç saniyeden sonra kendimi toplasamda; kızarkadaşım gözyaşlarını tutamıyor halde kalkmak istediğini söylemesine tepkisiz kalmam, hala tam olarak atlatamadığım şoktandı .. ben ne söyleyeceğimi bilemez haldeyken o kalkıp hızlıca gitti.
Sonrasında yaptığımız ilk telefon görüşmemizde oldukca soğuk geçmişti.O güne kadar hiç sorun yapmadığını söylediği bu durumun, benim takıntım yüzünden sorun haline geldiğini bilmem, birşeyler yapmam gerekliliğini koyuyordu ortaya..Yaptım da..düşüncesizce iğrenç bir espri yapıp ( ... aman be gülüm !! zaten burun karıştırmaktran başka ne işe yarıyor ki.. işaret parmağı !! ) sözlerimle iplerin tamamen kopmasına neden olmuştum.. telefon suratıma kapandı..
Sevgili olan bir çift ortak arkadaşımızın varlığını avantaj olarak düşünüp, ricada bulundum arkadaşlarıma. Kayıtsız kabul ettiler..2 gün sonra romantik bir akşam yemeğinde 4 kişi bir arada olacaktık.. evet oda gelecekti..Gönlünü alabilmek adına bulunmaz bir fırsattı.Konunun hassasiyetini sevgili olan arkadaşlarımda biliyor ve önem veriyorlardı bizim adımıza .. bu geceye ..
Arkadaşımın sevgilisi alacaktı evden kızarkadaşımı ve beraber geleceklerdi.Bende erkek arkadaşla beraber gidecektim mekana. Çok bilmiş arkadaşım ısrarla çiçek almamı söyledi...çiçeği mekana önceden gizlice sokup rezerve masamızın altına saklayacağına söz verince ikna olmuştum..Arkadaşım dediğini yapmış,çiçeği masanın altında sunuma hazır duruma getirmişti.Biz masaya doğru ilerlerken kızlar masadaki yerini önceden almışlardı.
Kısa bir hoşbeşten sonra, kızlar karşımızda olacak şekilde masadaki yerlerimizi almıştık.Kimse gülmüyordu..Gerginlik bendenmi kaynaklanıyor onuda çözememiştim.Suçluluk pskolojisinden olsa gerek gayet asık suratlı olduğumun farkında bile değildim.Arasıcak ve mezeler masaya henüz gelmişti ki yanımda oturan çok bilmiş arkadaşım dürttü. Evet .. hoş bir konuşma yapıp çiçeği takdim etme vaktiydi.Çiçeği masanın altından arkadaşımında yardımıyla, acemice aldıktan sonra,, bir an önce olup- bitsin düşüncesiyle hızlıca kız arkadaşıma uzatıp; birkaç kezde yutkunduktan sonra tam aklımdaki ilk cümlemi söyleyecekken; yanımda oturan arkadaş kızlardan habersiz masanın altından öyle şiddetli bir tekme attı ki ayak bileğime; (ayağa kalkıp vermem gerekiyormuş çiçeği.. orantısız tekmenin nedeni buymuş) .. aklımdaki ilk cümle o acıyla birlikte; ilk ve son cümle olarak sert bir ifadeyle ağzımdan fırlayıverdi.. '' Sen asla bu çiçeğe layık değilsin ''.
Yüzümdeki acı suskunluğa ve öfkeli bir surata dönüşmüşken .. ağzımdan çıkan tek cümle de hakaret olarak algılanmış olmalı ki; kız arkadaşım çiçeği elimden hışımla alıp,tokat atar gibi yüzüme şiddetle vururken.. ''Ama sen buna layıksın işte '' demesinin rezillik boyutunu hayal gücünüze bırakıyorum.Kız arkadaşım yüzüme öfkeyle, diğer arkadaşlarım da ayıplar şekilde bakarak mekanı terketmeleri, rezilliğimin son noktasıydı.Keşke biraz sabırlı olsaydıda kızarkadaşım; ''sen asla bu çiçeğe layık değilsin, daha iyilerine layıksın.. senin gibi bir çiçeğin yanında, elimde tuttuklarım oldukca sönük kalıyor '' şeklinde kendisini onure etmemi bekleseydi..
Masada tek başıma kalıp, yaşadığım rezilliği kendimden ve diğer masalardan saklamak için mi? yoksa kendimce konuyu değiştirmek içinmi? bilmiyorum ama.. masadaki çerez tabağından aldığım tek fıstığı, gamsız görünmeye çalışıp çiğnerken...'' hımm fıstıkta tazeymiş '' sözünü 30 saniye önce yaşadığım rezillikten sonra kullanmam yaşadıklarımı kamufle etmemişti..
Bu gün hatalarımı, kusurlarımıı, fetişistliğimi :) kabulleniyor ve görebiliyor olmanın gururu, ödediğim bedelden çok daha büyüktür ..
YORUMLAR
Öyle eleştrisel bir yazı ki nerden başlayayım nerede sonlandırayım bulamıyorum. Çok fazla takıntı iyi değildir. 4-4 lük birini asla bulamazsın. ulduğunu sanırsın ama görmediğin bir kusuru mutlaka vardır. Kusursuz olarak adlandırılabilecek tek şey Allah'tır. Kendimden örnek vermem gerekirse; bütün vücudum kusursuzdur ellerim ve ayaklarım dışında. El tırnaklarımı yiyorum, ayak tırnaklarım düzgün fakat 39-40 numara ayak ve taraklı kemik ayrıca birazda taban çökmesi. Bu beni kusurlumu yapıyor? Bence hayır kusur değil. Diğer tüm güzelliklerim o birkaç şeye rötüş atıyor. Hatta gamyunda baıma gelen bir olayı anlatayım. Salonlardan birinde oyun oynuyordum. Diğer nikimde boydan çekilmiş bir resmim var bacaklarım ve ayaklarımda görünüyor. Çimenlere çıplak ayak bastığım bir fotograf. Vatandaşın özelime geldi konuşmaya başladı. 'Merhaba nasılsınız,ne kadar güzel ayaklarınız var.' dedimki 'Ne alaka çocuk mezarı gibi ayak var bende iyi gördüğüne eminmisin.' Hala ayağıma ısrarla iltifatlar etmeye devam edince; 'Yeter yaw dedim ayak fetişimisin nesin?' dedim. 'Evet.'dedi pişkin pişkin. 'Yürü git be özelimden.' dedim. Adam şöyle dedi; 'Paspasın olem çiğne beni, Köpeen olem gezdir beni'. :)))) Cümleyi değiştirmeden aynen yazdım. Sonuç ne mi oldu salon opuna yolladım icabına bakıldı...
Çiçek meselesine gelince; çiçek almayı vermeyi seviyorum diyen 1 erkekle henüz bende karşılaşmadım onu sayma bence :)) Bence takıntılarından kurtulmalısın, eğer mutlu olmak istiyorsan...
lütfen sen hep yaz yaaa !!!
saygılar...
"Bu çiçek asla sana layık değil" deseydin gerisini beklerdi bence hatun, kusura bakmayın ama artık ne kadar beklediyseniz cümlenin arasında netice bu olmuş:))
BAzen ve hatta genelde insnların ne söylediği değil nasıl söylediği önemlidir.
Sendeki eksik taraf bu olsa gerek,klasşktir ama yine de söyleyeyim;söz ağzımızdan çıkmadan önce bizim,çıktıktan sonra zsözün esiriyiz,e tabi birde nasıl çıktığını düşünürsek iş iyice grift bir hal alıyor..
her şeye rağmen ilginç bir deneyim...
:)))
ellerine yuregine saglik uzun sureden sonraki paylasimindan dolayi .
yanliz itiraf edeyim cok ara verdiginden olsa gerek formundan dusmussun:p.
ama yine harika allahim burcumun kotu ozelliklerinden sana siginirim demeyi unutma :-D
:)p:p:p:p:p:D