Bir İstanbul Hikayesi; benim hikayem!..
12 Ağustos 2011, 01.27 A- A+
Ege'nin inicisi Marmaris'te doğdum ben, O boğulası derin denizlerde. Ufka baktığınız da ya sonsuzluğu ya da komşuluğu görürsünüz. Dupduru suların da varlığınıza ve doğanın varlığına bir kez daha şükredersiniz.
Henüz 6 yaşların da bir çocukken geldik İstanbula. Çocuklar alışkanlıklarından kolay vazgeçemez ve sevdiği şeylerden de, işte bende öyle oldum. Çok sevdiğim o şehirden kopmak daha küçücükken kızmama, üzülmeme sebep oldu. Burada ki yaşıtlarımız pek sevemedi bizi, inatla aralarına almak istemediler yani. Haylazlığım doğuştan gelmiş olsada İstanbul sokakları çokşey kattı bana. Kafa tutmayı iyi bilirdim ama uslubumu da yonttu. Bir edepsizlik bulaştırdı ağzıma mesela. Sonra sonra mahalle arkadaşlarım çetin savaşlarımda kabul etmek zorunda kaldı beni. Tüm bu zor zamanlar da bile, bir fısıltı dönerdi kulaklarımda. Rüzgarın dili varmış, toprağın sesi varmış, bu şehrin havasının bile ifadesi varmış sanırdım. O fısıltılar güç verirdi bana, ben her "gidelim burdan" dediğimde, "kalmalısın" derdi. Ah bu İstanbul konuşurdu sanki..
Gel zaman git zaman bir kaç yıl sonra Marmaris'e tatillerde gitmeye başladık. Kopamazdım, orada doğdum, oraya aittim. Ah istanbul ah!.. Yıl 2008 kardeşimle Marmaris'e gidiyoruz, çoook özlemişim tüm yol gözlerim açık, otobüsten metre metre izliyorum yolları. Gidenler bilir ki, Marmaris'e yaklaşırken tepeden bir kuşbakışı görünümünü görürsünüz. Sabaha karşıydı ve yaklaştığımızı biliyordum. Derken gördüm işte, kahverengi toprağın, yeşil doğanın sarıp sarmaladığı, bir bebek gibi kundakladığı güzel Marmarisim oradaydı. Hani "içim cız etti" derler ya, işte aynen öyle oldum. Bir kez daha baktım ve durduramadığım şu düşünce beynime hucum etti;"Allah'ım ben bu küçücük Şehre mi aşıktım?" Bu da ne? dedim. Bu düşünceden kurtulmaya çalıştım çünkü ben bir İstanbullu değildim, olmamalıydım. Fakat gerçekle yüzleşmem fazla sürmedi.Her şehir dışı seyahaatlerim de hep bi açığını aradım şehirlerin. İstanbul kadar güzel olamazlardı. Burası kadar doyuramazdı hiç bir yer. Buraya döndüğüm de ise hep kaçmak istedim, soranlara hep yakındım İstanbuldan. O beni dinlememiş işte. Sinsi sinsi kalbimden bir yer edinmiş, gelmiş ve sahiplenmiş.
Meğer benim kalbim iki'ye hatta üç'e bölünmüş. Hem doğduğum yer Marmaris, hem Aile kütüğüm Kastamonu, hem de şu koskoca İstanbul. Heralde bundandır ki "nerelisin?" sorusundan hep korkarım. Ee açıklama uzun sürüyor :) vazgeçemiyorum hiç birinden. Ama sen yok musun İstanbul. Ah İstanbul, galiba yüreğimin en koca parçası en koca şehre düşmüş..
Davetsiz gelen ve hiç gitmeyen Aşk!
Pierre Loti'nin de dediği gibi; "Ah İstanbul! Beni büyüleyen isimlerden en çok büyüleyeni yine senin ismin..."
YORUMLAR
Türkiyemizin her yeri cennet...amaaaa...!!!
Zaman zaman bende okuyorum.. herhangi bir şehri kaleme alıp, dünyanın merkezi yaptıklarında, kıs kıs gülüyorum içimden..Bildiğim gördüğünm yerlerse hele de..
İstanbul'u başka bir şehirle kıyaslamak coğrafik cehalettir..
İstanbul'u bilmemek, görmemek; seyahate ihanettir..
Emeğine sağlık...
Sonuna kadar katılıyorum Beymen! Biz bu cennet Vatanın nimetlerine hergün şükretmesini de biliriz :)
Evet bu şehir, sihirli, büyülü ya da sinsi işte! Hiç habersizce sizi sahipleniyor CU_TE.
Teşekkür ederim Yusuf'um. :))