gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

TEKRAR TEKRAR

13 Ağustos 2011, 23.52
A- A+

Bu aralar yoğun bir hastane trafiğim söz konusu. Ve doktorum nedense her gidişimde bende bedevi şansı olduğunu dile getiriyor. Benden sonraki hastalarının bile işleri bitiyor, benimse hep bir aksilikle karşılaşıyor. Nihayetinde elinden gelenin en iyisini tüm özverisiyle yapmış olmanın haklı gururuyla sonucu bana sunuyor. Dört dörtlük herşey. Diyebildiğim tek şey şu oldu: ‘’ bazen iyi bir sonuca ulaşmak için, gereksiz gelen tekrarlar yapmak gerekebilir.’’

Başarılı ve hedeflerine ulaşan insanların ortak bir yanı var biliyor musunuz? Hedeflerine götüren basamaklara uymak konusunda çok sadıklar. Bu basamaklarla beraber, odaklandıkları bir konuya tekrar tekrar dönmek, onu anlayıncaya ve çözünceye kadar çabalamakta vardır. Dışarıdan bakıldığında bu insanların çabaları ‘’ delice’’ gelebilir. Fakat, sağlam bir teorik bilgiden sonra sıra, uygulamadaki problemleri aşmaya gelir. Uygulamada becerikli olmak için de aynı şeyi binlerce kez yapmak gelebilir.

Lise yıllarındayken güzel sanatlara karşı müthiş bir ilgim vardı. Sanatın her alanında yeni şeyler öğrenmeye çalışırdım. Sonrasında bu ilgim sanat dalları arasından resime  yöneldi. Bir ressamın tekniğini geliştirmek için, her gün onlarca kez aynı resmi çizip, sonunda bu teknikte ustalaştığını öğrendim. Düşünsenize yıllarca her gün uyguladığınız bir tekniği farklı bir çizimde kullanmak ne kolay olurdu öyle değil mi?

Aynı kitapları tekrar tekrar okuyan insanları duydunuz mu? Duymadıysanız eğer ben onlardan biriyim. Hatta bazen öyle bir şey oluyor ki, okuduğum kitabın canlı bir insan kopyası gibi hissediyorum kendimi. Okumaktan konu açılmışken, dünya klasiklerini okumayı da çok severim. Örneğin Gogol, bir romanını okuyucuya sunmadan önce sekiz defa temize çekermiş. O zamanlar, ne daktilo ne de bilgisayar olmadığını, belki de bu işi basit bir kuş tüyü kalemle  yaptığını unutmayalım. Düşünebiliyor musunuz, tekrar tekrar hokkaya batırarak kullanmak zorunda olduğunuz bir kalemle yazıyorsunuz ve yüzlerce sayfayı temize çekiyorsunuz. Gogol’ un kitaplarını bu güne taşıyan, bu delice azim ve odaklanma olabilir mi? Ne dersiniz?

Bir kitabı yüzlerce defa okuyup yazar olan insanları okumuştum. Fazla kitap olmayan bir dağ köyünde ele geçirdiği edebi bir kitabı, yüzlerce defa okuyup edebiyatçı olan insanlar var. Yazar, o kitaptan sonra başka kitaplar da okumaya devam etmiştir mutlaka. Fakat o kitabı defalarca okuyarak ilk eğitimini almış.

Kenan Doğulu, kendisiyle yapılan bir röportajda, İlhan  Şeşen’in bir şarkısını gece boyunca belki yüz kere dinlediğini söylemişti. Sabah olduğunda İlhan Şeşen’i telefonla arar ve şarkıyı yorumlamak istediğini söyler. ‘’ Ellerimde çiçekler…’’ diye başlayan ve hoş bir şekilde devam eden bu şarkıyı çok da güzel yorumlamıştır. Sabahlara kadar devamlı dinlediğiniz bir şarkıyı, derinden duyumsardınız değil mi?

İnternetten fırsat kuponuyla aldığım bir seminere gitmiştim. Konuşmacı, hayatı için yararlı ipuçları çıkardığına inandığı bir seminer kasetini bir ay içinde iki yüz kere dinlediğini anlatmıştı. Bir ay içinde bir kaseti iyi yüz kere dinlemek gerçektende sıra dışı bir çaba örneğiydi. Aşağı yukarı 200 saat eder. ister arabanızda, isterseniz sokakta dinleyin; bu, yine de sıra dışı bir isteği ve odaklanmayı gösterir. Müzik ya da başka bir program dinlemek yerine özenle seçilmiş bir şeyi defalarca dinlemek, karşılıksız kalan bir çaba olmayacaktır, olmamış da.

Neden bunları anlatıyorum? Her gün aynı oyunu oynamaktan sıkılmayan, ama hedefleri için çalışmaya zaman ve enerji bulamayan insanları görüyorum da ondan. Kendi gelişimleri için hiçbir şey yapmadıkları halde gelişebileceklerini uman insanlar var. Usta bir sürücü olmanın tekrar tekrar araba kullanmaktan geçtiğini kabul ediyoruz. Ama gelişebilmek için  tekrar tekrar çalışıp çabalamak, iletişime geçmek, başarısız olmak, sonra yine ve yeniden denemek geçtiğini anlamak istemiyoruz. Yabancı bir dil öğrenirken, o dilde konuşmaları dinlemek, filmler seyretmek gerektiğini kabul etmek zor geliyor.

Örnekleri çoğaltabiliriz. Ama kısaca özetleyeyim: ‘’ iyi bir sonuca ulaşmak için, gereksiz gelen tekrarlar yapmak gerekebilir.’’ Ne dersiniz?

 

 

YORUMLAR

14 Ağustos 2011, 06.23

yoruma mahal bırakmamışsın ki:D..

gereksiz diyerek.....

14 Ağustos 2011, 06.35

Çok güzel bir paylaşım olmuş, kutlarım..
 Ne güzel söylenmiş bu söz: Gereksiz gelen tekrarlar yapmak gerekebilir.. Yılmadan yeniden, yeniden ve tekrar yeniden..



14 Ağustos 2011, 06.59
Çok uzun olduğu için okumadım ve yorum yazamadım,kusura kalmazsın artık dimi.?
14 Ağustos 2011, 08.22

hayatın kendisi bir tekrar üzerine kurulu değil mi ki ? çocukluğumuzdan başlamaz mı tekrarlarımız... öğrenme yetisine kavuştuğumuz andan itibaren daha iyi öğrenmek için tekrarlar yapmazmıyız ? ailemizin cıs cıss demesiyle canımızı yakacak sobalardan uzaklaşmadık mı ?

öğretmenlerimizin verdiği tekrar dolu soruları çözerek sınavlara çalışmadık mı ? ya da bir kankamızla bildiklerimiz öğrendiklerimiz üzerine tekrar tekrar sohbetler etmedik mi ?? izlemekten zevk aldığımız herşeyi tekrar izlemek istemedik mi ? aşık olmadık mı ? tekrar tekrar sevmedik mi ??

tekrarın hayatımıza adapte olduğunu görmek ve bizi güzel sonuçlara götürdüğünü bilmek keyif verici... üzüntülerin tekrarlanmaması dileğimdir.. sağlıcakla kalın... (yazı için tşkler buzlar kraliçesi.. saygılar)

14 Ağustos 2011, 11.34

‘’ iyi bir sonuca ulaşmak için, gereksiz gelen tekrarlar yapmak gerekebilir.’’

Kesinlikle.....

Yazı çok eğitici,akıcı ve kaliteli...

Defalarca, okuduğunuz belli...Hayatı, insanı ve kendinizi....

Tebrik ederim.Sağlıklarla Kalın

14 Ağustos 2011, 13.01
       Soluksuz okudum, biran nefessiz kalacağım sandım.1 dk., önce derin bir nefes alayım:).Bu konu benimde çoğu zaman üzerinde kafa yorduğum bir konuydu.Bir zamanlar atletlere takmıştım kafayı,100 mt. yi Olimpiyatlarda 9.90 saniyede koşan bir atletin bir sonraki Olimpiyat için 4 sene çalışıp dereceyi 9.89' a çekme çabası insana ''kardeşim 1 salise için 4 sene pehhh'' dedirtebilirdi,fakat işin aslı öyle değildi tabi,düşünsenize o atletin 4 senede kaç kez 100 mt.koştuğunu,başarıya giden yolda gereksiz gibi görülen tekrarlar aslında pratik kazanma ve tecrübe açısından insana çok şey katıyor ve başarıya götürüyor,yazında anlattığın örnekler de tamamen ''başarı hikayesi'' oluyor, o insanları ''özel'' kılıyor.Konu güzel,anlatım güzel,örneklendirmeler harika,yazıyla ilgili tek bir eleştirim olacak,o da ''göreceli'' zaten,Gogol'dan sonra Kenan Doğulu ismi pek olmamış gibi:)).Tabi bu işin şaka tarafı,pratiğe devam,yazmaya devam,kaleminin sıcaklığı Buzlar'ı eritene kadar devam işte:)
14 Ağustos 2011, 13.27
Yüreğimin taa derinliklerine dokunan, kalite kokulu, enfes bir yazı olmuş. Tekrar tekrar okunsun diye kaleme alınmış bir yazıyı arşivlerimize kattığınız için teşekkür ederim.
14 Ağustos 2011, 14.15
kınıyorum bu yazıyı:)) halkı oyundan soğutmaya yönelik bir yazı:))
14 Ağustos 2011, 15.01
Evet hayatın her anı antrenman .başarıya ulaşmak için antrenmanlı olmak lazım.Ama son zamanlarda yeni bir şey keşfettim hayatı keyifli yaşamak.Hayattan keyif almak ve mutlu olmak için çok başarılı olmak gerekmiyor.Sevgi ve huzur dolu bir ortam insanı daha çok mutlu ediyor.Yazınız cidden çok güzel . Ve deneyimlerle sabit olan ları dile getirmişsnz .Bu yüzden çokta yararlı .sanıırm ben bugünlerde tembelliğe odaklanmış biri olduğum için tembelliğimi yüzüme vurmak gibi geldi bana=)) Bu yazıyı tatilim bitince okumalıyım .Oyunlarda boşa geçen zamanlar konusunda ise o kadar haklısnzki. İnsanlığa yararlı olabilecek onca iş varken dimi .ellerinize sağlık
14 Ağustos 2011, 15.26
40  okuycan   bir  biçiceksin  :)
14 Ağustos 2011, 15.38
YYazınız   tek  kelimeleyle  harika diyebilirim Buzlar_Kraliçesi...BEn  burda beğeniyle  okudugum yazıların  çıktılarını çıkartıp  dosyalıyorum  ki ,tekrar tekrar  okuma  şansım  olsun  diye, bu  da  onlardan  biri..SOn  paragrafınız  belki  de,   kendim  dahil  bir çok  insan  kendisini  bulmuşturr......
14 Ağustos 2011, 15.55
NİKOLAY VASİLYEVİÇ GOGOL;DOSTOYEVSKİ olamaz benim için...Tşkler emeğe saygı,hoş bir paylaşım:)
14 Ağustos 2011, 19.13
evet gogol den sonra emre aydın daha iyi giderdi.
15 Ağustos 2011, 16.19

"Saklambaç" yazınızdan sonra, Buzlar_kraliçesi ve İncir reçeli kafamda özdeşleşti :)

İncir reçeli filminin bir sahnesi, bir müziği yada repliğinde aklıma ilk gelen siz oluyorsunuz. Bu yazınızda da aklıma gelen ilk şey incir reçeli oldu. Filmin erkeği, kızın gidişinden sonra, küçük kağıtlara tekrar tekrar kızla aralarında geçen diyalogları yazıp cama, duvarlara, hiç boş yer kalmayıncaya kadar yazıyor ya, hiç ışık giremeyecek kadar karanlık oluyor oda. Beyni tamamen boşalıyor, karanlık, eylemsiz ve çaresiz bir ruh halinde oturuyor. Sonra birden ne yapacağına karar veriyo.rBir senaryo yazmaya başlıyor. Kağıtları yapıştırdıkları yerlerden alıyor ve aldığı her kağıtla yeniden aydınlığa kavuşuyor.

Kimileri yanlışın sonunu görür, erken döner o yoldan, kimileri inatla yapmaya devam eder. Bazı insanların kötü bir alışkanlıktan, yada yanlış bir durumdan vazgeçebilmesi için, ışığı kaybedinceye kadar o yanlışı tekrarlaması lazım belki de.

"Her gün aynı oyunu oynamaktan sıkılmayan, ama hedefleri için çalışmaya zaman ve enerji bulamayan insanları görüyorum da ondan" o insanların da yanlışlarından çabucak dönmesi dileğiyle...

Teşekkürler, yazınız ve paylaşımınız için...

 

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın