DÜNYAYI NASIL GÖRÜYORUM...
16 Ağustos 2011, 13.09 A- A+
Biz dünyalıların ne garip bir durumu var! Burada kısa bir
süre için bulunuyoruz. Niçin geldiğimizi bilmiyoruz, sezer gibi
oluyoruz zaman zaman. Ama, çok derinlere gitmeden, günlük yaşam
bakımından başkaları için var olduğumuzu biliyoruz; önce, bütün
mutluluğumuzu gülümsemelerine ve rahatlarına bağladığımız kimseler için,
sonra da, yakından tanımadığımız ama kaderlerine sevgiyle bağlı
olduğumuz bütün insanlar için.İç Ve dış hayatımın, ölü ve diri bütün
insanların emeğine bağlı olduğunu, aldığım ve hâlâ almakta olduğum
şeyleri aynı ölçüde var gücümle vermeğe çalışmam gerektiğini her gün
durmadan düşünüyorum. Azla yetinmek gereğini duyuyorum ve çok kez
başkalarına gereğinden fazla iş yüklediğimi düşünüp üzülüyorum. Bana
öyle geliyor ki,toplumun sınıfları arasındaki ayrılıklar haksız ve
yersizdir; bu ayrılıklar, aslında, zorbalığa dayanmaktadır. Ayrıca şuna
da inanıyorum ki, sade ve kendi halinde bir yaşayış, beden ve kafa
bakımından herkes için daha iyidir.
İnsanın filozofik anlamdaki özgürlüğüne hiç de inanmıyorum. Her birimizin davranışları, yalnız dış baskıların değil içten gelen bir takım zorunlukların da etkisindedir. Schopenhauer'in «Bir insan istediğini yapar ama, istediğini istiyemez» sözü tâ gençliğimde içime işlemiş ve gerek kendi hayatımdaki gerek başkalarının hayatındaki sıkıntılar karşısında sürekli bir avunma, tükenmez bir sabır ve hoşgörü kaynağı olmuştur. Bu düşünce, insanın kolayca elini,kolunu bağlayan sorumluluk duygusunu yumuşatır, gerek kendimizi gerek başkalarını gereğinden çok ciddiye almamızı önler; humur'a (gülen düşünceye) yer veren bir hayat görüşüne götürür bizi.
İnsan hayatının, genel olarak, yaradılışın anlamını ya da amacım" araştırmak, nesnel bakımdan saçma gelir bana öteden beri. Bununla birlikte, herkesin davranış ve yargılarını yöneten bir takım ülküler vardır. Bu bakımdan, rahatlık ve mutluluğa, hiç bir zaman birer amaç gözüyle bakmadım. Böyle bir ahlaksal temel domuz sürülerine yaraşır daha çok. Yolumu aydınlatan, bana durmadan yaşama sevinci ve cesareti veren ülküler,İYİLİK, GÜZELLİK ve DOĞRULUK olmuştur. Aynı inançları paylaştığım insanlarla birlik olduğumu duymasam, sanat alanında ve bilim araştırmalarında hiç bir zaman ulaşılamıyacak bir amaca yönelmesem, hayat bana bomboş gelebilirdi. Nice insanların her gün ardına düştükleri mal mülk edinme, kolay başarı kazanma, süslü püslü yaşama, tâ çocukluğumdan beri tiksinti uyandırmıştır bende...
Albert Einstein ♥
İnsanın filozofik anlamdaki özgürlüğüne hiç de inanmıyorum. Her birimizin davranışları, yalnız dış baskıların değil içten gelen bir takım zorunlukların da etkisindedir. Schopenhauer'in «Bir insan istediğini yapar ama, istediğini istiyemez» sözü tâ gençliğimde içime işlemiş ve gerek kendi hayatımdaki gerek başkalarının hayatındaki sıkıntılar karşısında sürekli bir avunma, tükenmez bir sabır ve hoşgörü kaynağı olmuştur. Bu düşünce, insanın kolayca elini,kolunu bağlayan sorumluluk duygusunu yumuşatır, gerek kendimizi gerek başkalarını gereğinden çok ciddiye almamızı önler; humur'a (gülen düşünceye) yer veren bir hayat görüşüne götürür bizi.
İnsan hayatının, genel olarak, yaradılışın anlamını ya da amacım" araştırmak, nesnel bakımdan saçma gelir bana öteden beri. Bununla birlikte, herkesin davranış ve yargılarını yöneten bir takım ülküler vardır. Bu bakımdan, rahatlık ve mutluluğa, hiç bir zaman birer amaç gözüyle bakmadım. Böyle bir ahlaksal temel domuz sürülerine yaraşır daha çok. Yolumu aydınlatan, bana durmadan yaşama sevinci ve cesareti veren ülküler,İYİLİK, GÜZELLİK ve DOĞRULUK olmuştur. Aynı inançları paylaştığım insanlarla birlik olduğumu duymasam, sanat alanında ve bilim araştırmalarında hiç bir zaman ulaşılamıyacak bir amaca yönelmesem, hayat bana bomboş gelebilirdi. Nice insanların her gün ardına düştükleri mal mülk edinme, kolay başarı kazanma, süslü püslü yaşama, tâ çocukluğumdan beri tiksinti uyandırmıştır bende...
Albert Einstein ♥
YORUMLAR