İLETİŞİM VE ZORLUKLARI
16 Ağustos 2011, 13.43 A- A+Bu gün iletişim konusundaki fikirlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Uzun zamandır bu konuyu düşünmekteyim. İletişim, hayatın her alanında karşımıza çıkan bir kavramdır. Bazı insanlar için iletişim kurmak doğuştan gelen bir yetenektir. Ya da her düşüncesini karşısındakine aktarabildiğine inanırlar.
Bu aralar birçok sorunun iletişim eksikliğinden olduğuna inanmaya başladım. Fakat kastettiğim iletişim sadece, insanlarla aynı fikirlere sahip olmak yani ‘’hemfikir’’ olmak değil. Aynı şekilde düşündüğümüz ama bir türlü iletişim kuramadığımız insanlar olduğu gibi, farklı düşüncelere sahip olduğumuz ama rahatça iletişim kurabildiğimiz insanlarda olabiliyor.
İletişim sürecinde önemli olan şeyler, insanın kendisini, karşısındaki insanı ya da insanları okuyabilmesi ve kendisini uygunca ifade etmesidir. İnsan, düşündüklerini sözle ifade ederken aslında çeviri yapmaktadır ve iyi bir çevirmende olmayabilir. Kendimizi doğru okuduk ve anladık diyelim. Anladıklarımızı beden dilimizle, konuşma dilimizle doğru ifade edebiliyor muyuz? Konuşmamızda gerekmez. Acaba duygularımızı ve düşüncelerimizi tercüme edebilmek için sinema, kitaplar vb. gibi araçları uygun bir şekilde kullanıyor muyuz?
Peki ya karşımızdakini okuyabiliyor muyuz? Onun neler düşündüğünü, daha da önemlisi neler hissettiğiniz anlayabiliyor muyuz? Acaba onun dilinden mi konuşuyoruz? Ya da nerede konuşmamız nerede susmamız gerektiğini biliyor muyuz? Acaba onunla iletişime geçmemize gerek var mı? Belki de ona hiç ulaşamayacağız. Kim bilir? Belki de acı gerçek budur.
İletişimde düşülen en büyük hata da, karşımızdakini dinlemeden, anlatacaklarını tahmin etmektir. Bir arkadaş topluluğunda ne tür kitapları okuduklarını ve neden bu tür kitapları okuduklarını tercih ettiklerini soruyordum. Bir arkadaşım Kur’an-ı Kerim okumayı çok sevdiğini söyledi. Bende diğer arkadaşlara yönelttiğim neden sorusunu bu arkadaşıma da yönelttim. Ben bu soruyu sorunca diğer arkadaşlardan alaycı bir kahkaha yükseldi. Çünkü onlara göre cevabı haklı ve belli olan bir soru sormuştum. Kutsal bir kitap neden okunurdu? Bu sorunun cevabı belli değil miydi? Dolayısıyla benim böyle bir soru sormuş olmam da, abes bir şeydi.
Gülüşmelerin yerini bıraktığı sessizlikte cevap gecikmedi. Hem de öyle bir cevap geldi ki: ‘’ ben gelecek yıl, tarih bölümüne devam edeceğim. Kur’an’ da yer alan ve geçmiş zamanlara ait kıssaları çok seviyorum.’’
Bu sefer herkes şaşkın bir vaziyette kala kaldı. Az önce gülenler suskunluk içindeydiler. Çünkü onlar, doğru olan ama çok bilindik cevaplar bekliyorlardı. Arkadaştan böyle bir cevap gelebileceğini tahmin etmemişlerdi. Bence tahmin etmelerine de gerek yoktu. Sadece sorduğum sorunun cevabını nezaketle dinlemeleri yeterliydi. Çünkü doğru tahminlerde bulunma yarışması yapmıyorduk. Bilgi zaten geliyordu, yoldaydı.
İnsanlar arası iletişimde, tahminlerde bulunmak risklidir. İletişim sürecinde mutlaka tahminde bulunuruz, bu kaçınılmaz. Ama başarısız dedektiflerin yaptığı gibi, gerçeği değil de kendi tahminlerimizi doğrulayacak olan ipuçları arıyorsak, bu çok tehlikelidir.
Zihnimiz mutlaka tahminlerde bulunur ama bu tahminleri kendimize saklayıp sorular sormak yerine dile getiriyorsak, bunun da ayrıca bir riski vardır; bu da karşımızdaki kişiye, ‘’ Sen benim bilmediğim ne gibi şeyler anlatabilirsin ki!’’ mesajını veriyor demektir. Seslendirdiğimiz tahminler doğru çıksa da aslında vermiş olduğumuz mesaj budur. Bir de, karşımızdaki insanın konuşmasını böldüğümüz için, onun rahatlamasına da engel olmuş oluruz. Çünkü insanlar sadece bilgi vermek için değil, rahatlamak ve hatta kendi seslerini dinlemek içinde konuşurlar.
Konunun özüne geleyim. İletişim kurabilmek gerçekten bir sanat. Kendinizi tam olarak ifade edebilmekte yetmiyor. Karşımızda bulunan kişiyi de tam olarak anlamak lazım. Sadece nerede susmamız nerede dinlememiz gerektiğinin ayarlamasına biraz daha dikkat edelim. Ve daha çok sorup daha az tahminde bulunalım.
YORUMLAR
insanlarımızın en önemli sorunlarından biri bu iletişimsizlik.severek okudum.tşk.
Bizler bazen sohbet esnasında derizki; Allah büyüktür... Bir gün sohbet esnasında hiç beklenmedik anda, Peki Allah neden büyüktür, diye arkadaşa topu attığımda şaşırmıştı. Ve bir an için, sen hiç utanmıyor musun böyle bir soruyu yöneltmeye demişti... Ama dedim, bu doğru, hep öyle diyoruz ama hiç düşündük mü Allah neden büyüktür..?
- yok, düşünmedik... dedi.
- Allah büyüktür amenna, ama özellikle küçükleri de gördüğü için büyüktür.. Büyüklüğünü ifade etmeye kelimeler kifayetsiz kalır. Bu yüzden Kur'an-ı Kerim'de şu ifade vardır insanoğlu hakklında;
- Düşünen kalpler ve hisseden akıllar...
Tefekkür aleminin ferdi olmak ne güzeldir...