gamyun.net'i doğru görüntüleyebilmek için tarayıcını güncellemelisin, güncelleyemiyorsan başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsin.

BLOG

İnsan kendi dilini bilmez mi?

06 Eylül 2011, 15.22
A- A+

 Bizler Avrupa’da ikinci kuşağız. Babalarımız bizden evvel gelip bu gurbet ellerde tırnaklarıyla tutunmuşlar adeta... Biz onların gölgesinde yetiştik. Bizim çocuklar zaten Avrupalılaşmış durumda. Bundan gurur değil üzüntü duyuyorum elbet. Hele geçen gün yaşadığımız o olaydan sonra...
Arkadaşım yaşlı babasına bakıcı arıyordu. Evine sığmıyordu o ihtiyar çınar... Ne yaparsınız mecburen “Evde bakım hizmeti” veren bir kuruluşa gittik.
“İyi ki böyle bir sistem kurmuş şu Batılı” diyorduk. Ücret karşılığı da olsa böyle bir hizmet lazımdı. Çünkü arkadaşım, maalesef babası da olsa bir insan yükünden kurtuluyordu. Bilgi alırken ayrıca teşekkür etti:
-Ne çağdaş bir uygulamanız var.
Avrupalı firma yetkilisi, kaprissiz biriydi. Samimi bir söz etti:
-Biz bunu beş asırlık bir sistemin kopyası olarak uyguluyoruz.
-Olsun... Yine de siz bizden çağdaşsınız. Biz 20. asrı geride bıraktık. Ülkemizde insanlar hâlâ yaşlı ve hastasına evde bakım hizmetini akıl edememiş.
Bunun üzerine sordu Avrupalı firma sahibi:
-Sizin ülkeniz?
-Türkiye.
-Osmanlısınız yani?
Bize burada “Türk” deyince hayret ki hemen “Osmanlısınız” diyorlardı. Firma sahibi sevinçle yerinden kalktı. Bizim arkadaşı kucakladı... Sonra duvarda çerçeve içinde Osmanlıca harflerle yazılmış bir tablo gösterdi:
-Biz bu organizasyon geleneğini sizden kopyaladık işte...
-Bizden mi?
-Evet ya... Bu hizmet dünyada ilk olarak Osmanlı’da başlatılmış. Bir vakıf tarafından... 16. Yüzyılda İstanbul’da, İsmail Çelebi adında bir hayırsever böyle bir vakıf kurmuş.
Biz afallamıştık. Arkadaşım kekeledi:
-Şey, iyi de siz bunu nereden biliyorsunuz? Bu tablodaki Osmanlıca yazıları nasıl okuyorsunuz? Yani okuyabiliyor musunuz?
Bu kez Avrupalı, şaşırmış halde bizim arkadaşın yüzüne baktı:
-Aşk olsun dostum... Yani siz kendi diliniz olan Osmanlıca’yı bilmiyor musunuz? İnsan kendi dilini bilmez mi? Hele ki Osmanlıca’yı... Bunu ben bile biliyorum. Bir dünya dili bu.
Ve duvardaki Osmanlıca tabloyu okumaya başladı:
“Mehmed Çelebi oğlu İsmail Çelebi Vakfı. Kurucunun lakabı: Yorgani Emirzade, Sirkecibaşı, Esseyyid. İstanbul 1005 Hicrî 1597 yılında kurulmuş...”
O, okumaya devam ederken biz, haberimiz olmadığı şanlı tarihimizin aslında hayran kaldığımız insanlar tarafından incelenip sonra da akıllıca kopyalanarak bize hizmet olarak geri sunmalarına ne diyeceğini bilemezken, ben de ilk defa orada, ecdadımdan utanarak kimliğimi gizlemek zorunda kaldım. Çünkü ben de arkadaşım gibi tarihimden habersizdim.
S.B.-İsviçre

.ALINTIDIR...

YORUMLAR


Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir

Yorum yapabilmek için ÜYE GİRİŞİ yapmalısın