KORKU BAŞARI ENERJİSİ VERİR Mİ?_?
11 Eylül 2011, 22.46 A- A+
Yaşam
boyu hep bir şeyleri başarmaya çalışıyoruz. Bir konuda oluşmuş
standartları yakalamak başarı sayılıyor çünkü günümüzde her şey
‘ölçülebilir’ olmak durumun-da. Peki, başarı çabanızın kaynağında ne
var?
Japon balıkçılarla ilgili bir hikaye vardır. Derin dondurucuların olmadığı dönemde, okyanusta avladıkları balıkları ülkelerine getirinceye kadar çoğu telef oluyormuş. Bunun üzerine gemilerin içine havuz yapıp, yakaladıkları balıkları havuzda canlı halde taşımaya başlamışlar. Ancak, havuzdaki balıkların bir kısmı dönünceye kadar ölüyormuş.
Bir gün bir balıkçı, yakaladığı yavru bir köpek balığını diğer balıklarla beraber havuza atmış. Ülkesine döndüğünde çok şaşırmış, çünkü havuzdaki balıkların tümü yaşıyormuş! Köpek balığıyla aynı havuzda olmak diğer balıkları korkutmuş, korkunun etkisiyle ‘teyakkuz halinde’ yaşayan diğer balıklar, hayatta kalma içgüdülerinin verdiği enerjiyle diri kalmışlar.
Bizim hayatımız da biraz bu balıkların durumuna benziyor. Korkular kuşatmış dört bir yanımızı, korktuğumuz her şeyden paranoyakça enerji üretebiliyoruz artık!
Çabanın kaynağı kazanma tutkusu mu, kaybetme korkusu mu?
Bu ülkedeki en büyük başarı katalizörü nedir diye sorsanız, ‘gelecek korkusu’ derim. Başarı tutkusundan çok, gelecek korkusundan başarılıyor pek çok şey. Cenneti arayış değil, cehennemden kaçış pek çoğumuzun başarı serüveni.
Sizin başarı çabanızın temelinde ne var; kazanma tutkusu mu kaybetme korkusu mu?
Asırlardır, istikrarlı bir şekilde istikrarsız olan ‘yalnız ve güzel’ ülkemiz, her vatandaşının bilinçaltında ‘ne oldum deme ne olacağım de’ şeklinde bir dipnot düştüğünden, çoğumuzun içinde kaybetme korkusu kazanma tutkusuna daha baskındır.
Kazananlarımız ‘gördüğünden eksik yaşamamak’ adına, kaybedenlerimiz ‘yaşadıklarını çocuklarına yaşatmamak’ adına kariyer kalesinden sarkıtılan iplere sarılıyor. ‘Geleceğini bir türlü garanti altına alamamak’ bu ülkede yaşamamın hem lütfu hem laneti. Bir yandan, bu belirsizliğin verdiği enerjiyle, Japon balıkları gibi canlı ve diri kalıyoruz. Diğer yandan ‘her an her şey olabilir’ korkusundan bir türlü huzur ve sükunet bulamıyoruz. Bazılarımız bu duruma kızıp yurt dışına yerleşmeye gidiyor ama sonra orada ‘huzur sıkıntısı’ yaşayıp geri dönüyor.
MÜMİN SEKMAN...
Japon balıkçılarla ilgili bir hikaye vardır. Derin dondurucuların olmadığı dönemde, okyanusta avladıkları balıkları ülkelerine getirinceye kadar çoğu telef oluyormuş. Bunun üzerine gemilerin içine havuz yapıp, yakaladıkları balıkları havuzda canlı halde taşımaya başlamışlar. Ancak, havuzdaki balıkların bir kısmı dönünceye kadar ölüyormuş.
Bir gün bir balıkçı, yakaladığı yavru bir köpek balığını diğer balıklarla beraber havuza atmış. Ülkesine döndüğünde çok şaşırmış, çünkü havuzdaki balıkların tümü yaşıyormuş! Köpek balığıyla aynı havuzda olmak diğer balıkları korkutmuş, korkunun etkisiyle ‘teyakkuz halinde’ yaşayan diğer balıklar, hayatta kalma içgüdülerinin verdiği enerjiyle diri kalmışlar.
Bizim hayatımız da biraz bu balıkların durumuna benziyor. Korkular kuşatmış dört bir yanımızı, korktuğumuz her şeyden paranoyakça enerji üretebiliyoruz artık!
Çabanın kaynağı kazanma tutkusu mu, kaybetme korkusu mu?
Bu ülkedeki en büyük başarı katalizörü nedir diye sorsanız, ‘gelecek korkusu’ derim. Başarı tutkusundan çok, gelecek korkusundan başarılıyor pek çok şey. Cenneti arayış değil, cehennemden kaçış pek çoğumuzun başarı serüveni.
Sizin başarı çabanızın temelinde ne var; kazanma tutkusu mu kaybetme korkusu mu?
Asırlardır, istikrarlı bir şekilde istikrarsız olan ‘yalnız ve güzel’ ülkemiz, her vatandaşının bilinçaltında ‘ne oldum deme ne olacağım de’ şeklinde bir dipnot düştüğünden, çoğumuzun içinde kaybetme korkusu kazanma tutkusuna daha baskındır.
Kazananlarımız ‘gördüğünden eksik yaşamamak’ adına, kaybedenlerimiz ‘yaşadıklarını çocuklarına yaşatmamak’ adına kariyer kalesinden sarkıtılan iplere sarılıyor. ‘Geleceğini bir türlü garanti altına alamamak’ bu ülkede yaşamamın hem lütfu hem laneti. Bir yandan, bu belirsizliğin verdiği enerjiyle, Japon balıkları gibi canlı ve diri kalıyoruz. Diğer yandan ‘her an her şey olabilir’ korkusundan bir türlü huzur ve sükunet bulamıyoruz. Bazılarımız bu duruma kızıp yurt dışına yerleşmeye gidiyor ama sonra orada ‘huzur sıkıntısı’ yaşayıp geri dönüyor.
MÜMİN SEKMAN...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış :( Yazık ama blog sahibi senin yorumunu bekliyor olabilir