VEFASIZ YOLCU
28 Eylül 2011, 03.30 A- A+Vakur saatler yine kapımda. Hüzne eşdeğer sessizlik çınlıyor kulaklarımda. Güneş batmaya başlamış. Tamda karşımda, bana göz kırparcasına. Masamda bir iki mezeyle, sensizlik var yudumlarımda. Dalga sesleriyle birlikte, duyumsadığım bir müzik geliyor kulaklarıma. Hem de tam şuan, bu yalnızlığıma inat… ‘’ Her mevsim içimden gelir geçersin, sen vefasız yolcu, kalbimi viran edersin, merhaba demeden elveda dersin. Sen vefasız yolcu, kalbimi viran edersin.’’ Gel de eşlik etme bu sözlere.
Bu sonbaharda ege kıyıları sanki daha yalnız. Daha sessiz, daha hüzünlü. Bana ayak uyduruyor. Benimle yarışırcasına hem de. Sokaklarda cıvıldayan çocuk seslerini bile duymuyorum günlerdir. Televizyonu açmıyorum sessizliğimi bozmak istemezcesine. Burnuma çiçek kokuları geliyor arada. Kararan havayla beraber, esansını muazzam şekilde etrafa yayan melissa kokusu. Bu koku bile aklıma seni getiriyor. Seninle yenen akşam yemekleri, ettiğimiz sohbetler, söylediğimiz şarkılar. İçinde seni barındıran her ne varsa…
Rastgele bir noktada gözlerim öylece kilitleniveriyor. An geliyor, zihnimden geçenleri ben bile bilmiyorum. Eylül yine yapıyor yapacağını. İlk yağmur taneleri gökyüzünden saçılmaya başlıyor. Yağmurla beraber gelen eşsiz toprak kokusu. Fevkalade bir tablo oluşuveriyor karşımda. Denize düşen yağmur tanelerinin oluşturduğu o güzel görüntü. Hava olabildiğine sakin ve esintisiz. Ben ise bir o kadar çalkantılı.
Belki de bu sessizlik, sözlerim bittiği içindir….
Bazen birisi çat kapı çıkıp gelse diyorum. Elinde bir buket huzur ve neşeyle. Tüm çaresiz kalınan anları yok ediverse. Konuşmaya başlasa ve hiç susmasa. Bu sessizlik, onunla beraber ebediyete kadar yok olup gitse…
YORUMLAR