HAYAT SANA?
18 Ekim 2011, 10.16 A- A+Her geçen gün, bir gün daha eskiyor. Her eskiyen gün, bize yeni şeyler öğretiyor.
Birkaç gün önce, iş arkadaşlarımla öğlen yemeği sırasında açılan bir konuydu. “HAYAT SANA NE ÖĞRETTİ?” Soru kısa, cevabı da genellikle, bizim yaptığımız gibi tek cümlelik cevaplar. Ancak soru içeriği ve verilen cevapların anlamı o kadar da kısa değil. Tahmin edeceğiniz gibi, verilen cevapların açılımını arkadaşlarımdan talep ederek detaylı bir tartışma konusu açan ben, 1 saatlik öğle yemeğini ancak 15.00 deki çay saati ile birleştirerek noktaladığımızda, bu forumun, bu platforma da taşınmasının ilginç olacağını düşündüm.
Öylesine sorulan bu soruyu, biz ciddiye aldık. Tek kelimelik veya tek cümlelik cevaplarımızın anlamlarını tartışıp, nedenlerini sorguladığımızda, her birimizin hayata bakışını, beklentilerini, kazançlarını irdeledik. Ortaya ilginç sonuçlar çıktı. Birbirine yakın kültürde, eş veya benzer eğitimde, aynı coğrafi koşullarda yetişen, yakın statülere sahip kişilerin dahi, hayat algılayışlarının farklı olabileceğini, her birimizin böyle bir soru karşısında farklı cevaplarımızın olduğunu gördük. Konunun devamı elbette, felsefeye, maneviyata, tasavvufa ve hatta edebiyata kadar gitti. Neyse en azından çaya yetiştik.
Sıra sizde. “HAYAT SANA NE ÖĞRETTİ?”
Bakın MEVLANA ne öğrenmiş…
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum. Ağladım. Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum. Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi… Ağladım.
Yaşamayı öğrendim. Doğumun, hayatin bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
Zamanı öğrendim. Yarıştım onunla… Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim…
İnsani öğrendim. Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu… Sonra da her insanin içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim. Sonra güvenmeyi… Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
İnsan tenini öğrendim. Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu… Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
Evreni öğrendim. Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim. Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim. Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini… Sonra da ekmeği hakça bölüşmenin, bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim. Kendime yazıyı öğrettim sonra… Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana…
Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi… Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi…
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta… Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım. Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.
Düşünmeyi öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. Sonra sağlıklı düşünmenin
kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde… Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu; gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.
Gerçeği öğrendim bir gün… Ve gerçeğin acı olduğunu… Sonra dozunda acının,
yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını
öğrendim.
MEVLANA
Not: Merak edenler için, benim cevabım. “Hayat bana; Evrendeki her bir insanın aslında yalnız olduğunu öğretti.” Gerekçeleri ayrı bir blog yazısı olur :)
Sevgiler
YORUMLAR
Matematik dersinde çarpimları henüz öğrenmişken ,ben nasıl şimdi köklü sayıların değerini bulayım.. Hocam; Henüz göstermediğiniz konulardanda sormuşsunuz ? Yoksa.. yoksa benim için konu bitti mi? buraya kadarmıydı? :)
Sınav günü geldiğinde cevaplasak bunu..!! bu sözlü de nereden çıktı !!
AMA şu ana kadar öğrendiklerimiz ise konu , HAYAT iyi bir öğretmen ve bana öğrettikleri; '' açlığı giderecek yeğane gıda, bilgi ve eğitimmiş'' ve bu konuda tuttuğumuz oruç farz değilmiş.
Hazırladığınız iftar sofrası buğün için beni fazlasıyla doyurdu.. Emeğinize sağlık..
Herseye rağmen olumlu olmayı azalmayıp,çoğalmayı
Sevgili Berlen, gene basarılı bir blog olmus ,ellerine sağlık
Öğrendim ki... Yüreğimizde ne yaşıyor olursak olalım, dünya bizim için dönmekten vazgeçmiyor.
Emeğine, yüreğine sağlık. Güzel bir paylaşım olmuş. Değerimiz Mevlana'nın bilgeliklerinide paylaşmış olman ayrıca bir güzellikti. Teşekkürler
Ve sonuç;
HAYAT=1 BEN=0
Hayat bana yarınlara dair büyük planlar yapmamayı öğretti ama büyük hayallerinde başkalarına başrol vermemeyi öğretemedi... Plan yapmamayı öğretti demesi kolay, derste anlattı diyeyim, ben se sınavlarda bu konuyu daha önce hiç görmemiş öğrenci şaşkınlığıyla hep yanlış işaretledim... Bütünlemeye kaldım, sınıfta kaldım :)))
Hayat bana, yapacaklarını ertelememeyi öğretti... Ama ben hep bir bahane ile yarına bıraktım en önemli şeyleri bile... Ve o "yarın" geldiğinde yapacakların artık önemini yitirişini, yaşamış olmanın mükemmel tadı yerine, ağzımda geç kalmışlığın paslı tadı dolaştı...
Hayat bana, anı kurtaran küçük yalanların, zamanla büyük anıları kirletebileceğini gösterdi...
Ve sevdiğin insanları uzaktan seyretmenin ne zor olduğunu öğretti...
Ve bazen istesen de geri dönememeyi...
Hayatın aslında hiç bir şey bilmediğini öğrendim.Milyonlarca spermi geçip gelmişim ona, kendini bir şey sanıyor, her dediğine evet diyeceğimi de sanıyor ama aldanıyor.Ben gidince görür o.Bir de bir de , umurunda mıdır bilmem ama , aslında ben de onu çok sevmiyorum.Bu da her zaman olmuyor , bazen...Demek ki hayat bana bazen güzel.Onun da çok umurundaydım sanki.Siz umur edin ama bu iyi bir şey değil.
Hayat neler öğretmedi ki her birimize? Can Yücel hislerimize çok güzel tercüman olur bu konuda;
“Sevdiklerim kadar iyi , nefret ettiklerim kadar kötü olduğumu,
Gözümün renginin karşımdakinin gördüğü renk olduğunu ve her ne kadar yaşarsam yaşayayım ömrümün sevdiğim kadar olduğunu,
Gülebildiğim kadar mutlu; ağladığım kadar gülecek olduğumu,
Karşımdakine değer verdiğim kadar insan olduğumu,
Bir gün yalan söyleyeceksem eğer, karşımdakinin bana güvendiği kadar inanması gerektiğini,
Sevdiğime hasret kaldığım kadar ona yakın,
Kendimi yalnız hissettiğim kadar yalnız, güçlü hissettiğim kadar güçlü olduğumu” öğretti hayat..
Üstad kusursuzca sonlandırır dizeleri:
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
VE KARŞINDAKİNİ UNUTTUĞUN KADAR ÇABUK UNUTULURSUN!
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
Kalpleri Bir Halden,Bir Hale Çeviren RABBİM...! ,Benim Kalbimi Dininde Sabit Kıl...
diye yakarirken dualar ederken bize ne kalmis..
unutmayalim gün gelir ihanet ettgin fikirler senden intikam alirlarmis...
yanilgi her yasta vardir ayni hatayi tekrarlama her zaman olacaktir...
Bugün inat edip yapmicam dedigine yarin hic aklinda yokken evet diyebilrisin..
yani insanoglu tekerrürden ibarettir. teknolojik, endüstriyel, sosyo kültürel, felsefe ve psikolojik... alanlarda ne kadar ileri gidilirse gidilsin, insanoglu gecmisinde yaptığı hataları yine yapacaktırrr...benim fikrim bu.
saygilar.