o halde biraz futboldan mı bahsetmem gerekir... balkanlardan gelen soğuk hava dalgasından mı yoksa...

           şu kadarını söyliyeyim o zaman... bu benim ilk blog çiziktirmem... 10 inçlik bir notebook üzerinden kotarmaya çalıştığım bu iş şimdilik iğne ile kuyu kazmaya benziyor...

           iki gün önce paris'ten geldim... ilk söylemem gereken şey orada havanın daha sıcak olduğudur...

            bir blog yazmak bana kalırsa montaigne in dediği gibi "değişen ve birbirine benzemeyen olayları yazıya dökmek" olmalı... diye düşünmekteyim...

           montaigne... dedik ya...

            paris 'de sorbonne ' un önünden geçen yolun üzerinde montaigne'in bir heykeli vardır... onu fotoğraflarken bir fransız hanımefendi geldi ve ayak ayaküstüne atmış  olan montaigne'in ayağına dokundu ve kendi kendine konuşarak:

          " durun şuna bir dokunayım" dedi..

           fotoğrafı kadrajına oturtmaya çalışan ben de bu sözleri duymuş olmakla ve bu söze bir şeyler eklemek gerekliliğini içimde duyarak : 

           " tabi dokunmak lazım bu adama" dedim... ve muzip bir şekilde  gülümseyince ben, karşılıklı gülüştük...

            madame karşılık olarak: " tabikii de... baksanıza ne kadar güzel gülüyor..." dedi...   

           " yaptığım şey birbirine benzemeyen olayları yazıya dökmek... "demiş... işte bu montaigne...  denemeler üstadı...

            mademki bu benim ilk "blog"um... o halde bir yol haritası çizmeliyim di mi kendime... bir şablon belki... montaigne ise en basitinden bir yol gösteriyor... en "basit" olan şey, en "içten" olduğundan mıdır nedir yüzyıllardır hatırlanıyor baksanıza adam...

            belki de son "blog" um olur... belli mi olur...:) bir sürü işin gücün arasında bir de oturup blog mu yazcam... di mi ama... belki de keyif alırım... devam ederim... şu an için bu muamma ile satırlarımıza son verelim...