Titriyordu Alt Dudağı
19 Ocak 2012, 11.26 A- A+Kapıyı açtığında telaşlıydı anam. Ben defalarca şahit olmuştum onun bu telaşına. Çok iyi biliyordum bu telaşı. Benim de içim mutlulukla ve heyecanla doldu bir anda. Çok özlemiştim Onu. Köpek gibi özlemiştim.
Bir tek babamın dönüş haberi telaşlandırırdı anamı bu kadar. Demek ki dönmüştü babam. Evimizin direği dönmüştü. Kilometrelerce direksiyon salladıktan sonra dönmüştü ocağına.
Anam o kadar mutlu ve telaşlı olurdu ki terliklerini çıkarırdı ayağından, yalın ayak bir ona yana bir bu yana koşuştururdu evin içinde. Ortalığa çeki düzen verirdi, her ne kadar hep düzenli tutsa da yuvasını. Sonra sevdiği yemeği hazırlardı babamın, kabak çıtması. “ Kabak cennetten çıkmadır, hele çocuğun eli değmişse “ derdi babam. Evet, çocuk derdi babam anama. Onu küçümsediği için değil elbette. Evlendiklerinde anam 16, babam 22 yaşında imiş. Anam küçük olduğu için babam Ona çocuk derdi. Eeee, yoktu onlarda öyle canım, cicim. Ne yapsınlar onların cilveleşmesi de çocuktu işte…
Henüz üzerimi değiştirmemiştim. Anam mutfakta yemek telaşındaydı. Kapı zili çaldı. “ Eyvah, erken geldi. Daha yemek bile hazır değil. “ diye söylenerek kapıya yöneldi anam. Aslında ben kapıya daha yakındım ama açmadım kapıyı. Bizde er kişiyi iş dönüşü kadını karşılar kapıda. Bekledim anamı. Islak ellerini sildi, elindeki havluya. Hemen kapının yanındaki aynada baş örtüsünü düzeltti. Hatta sanırım kılık kıyafetini de kontrol etti. Neyse…Bu arada ikinci kez çaldı zil ama daha uzundu bu sefer. Özlemi gözlerinden anlaşılan anam gülümseyerek açtı kapıyı. Ben kapının ardında kaldığım için göremiyordum geleni, sadece anamın yüzünü görüyordum. Şaşırmıştı anam. Ama neden ?
- Merhaba Hatice.( Büyük amcamdı gelen )
- Hoş geldin abi, girsene içeri. Soğuk!
- Yok, girmeyeceğim. Çocuklar döndü mü okuldan?
- Seninki burada abi. Ufak daha çıkmadı.
O an ben amcamın kucağına atlamaya hazır, çıktım kapının ardından. Ama atlayamadım. Bir şey vardı amcamda, yüzü un gibi olmuştu, bembeyazdı. Bakışlarımdan anladı amcam bir terslik olduğunu anladığımı. Sanırım beni rahatlatmak için…
- Ne haber aslanım ? Takım elbisede yakışıyor haaa sana. Hadi bana bir bardak su alda gel. Kurudu dilim damağım.
Yalan söylüyordu. Dili damağı kurumamıştı, kış günü ne dil damak kuruması o öyle. Beni uzaklaştırmak için yalan söylüyordu ama niye ? Yinede gittim mutfağa, suyu doldurmakta acele etmedim. Madem ki bilmemem lazımdı ne olduğunu, acele etmedim. Elimde bardak çıktım mutfaktan. Anam bana bakıyordu. Alt dudağı titriyordu, gözleri dolmuştu. Neden titriyordu alt dudağı? Onun her alt dudağı titrediğinde ateş düşmüştü içime o yaşıma kadar. Çünkü çok ama çok kötü bir şey olduğunda titrerdi alt dudağı. Ama ne olmuştu ?
Anam amcama baktı, çöktü olduğu yere. Ağlıyordu hüngür hüngür. Fırlattım bardağı koştum yanına, amcam da girdi içeri. Hem de ayakkabılarıyla ki, nefret eder. Bir kolundan amcam bir kolundan ben kaldırmaya çalışıyorduk anamı ama nafile. Taş kesilmişti sanki. Bir ileri bir geri sallanıyordu anam. Gözleri kapalı, çenesini sıkmış sallanıyordu. Ve titriyordu alt dudağı. Bende ağlamaya başladım. Kaç defa “ Anaaa.Annaaaaa.Annnaaaaa!” diye seslendim ama yok, cevap yok anamda. Öylece sallanıyor anam. O an amcamın sesini duydum. “ Kalk Hatice, kalk bacım. Bak çocuk korktu, gözünü seveyim kalk. Kalkkk.” .
Hangi ana kıyar korkan yavrusuna? Hangi ana çocuk lafını duyarda tepki vermez ? Oda verdi. Kalktı ayağa, akan burnunu ve göz yaşını sildi elinin tersiyle. Toparladı kendini.
- Korkma aslanım, yok bir şey. Hadi giy paltonu. Dayınlara git hemen. Ama olan biteni anlatma, büyüdün artık bak, ne duyarsan duy ağlama sakın. Birkaç saate kalmaz alacağız seni ordan.
Ben ağlayarak başımı eğerek tamam dedim. Sonra amcam paltomu giydirdi bana. Anamda kapattı ocağın altını. Hep beraber çıktık evden. Onlar arabaya binerken ben anama baktım. Göz göze geldik bir an, bir saniye. Titriyordu alt dudağı…
Soğuktu ama ben üşümüyordum. Anam büyüdün demişti, ağlama sakın demişti ama ben ağlıyordum. Ne büyümesi ? İyiki orta okula başlamıştım, ne çabuk büyümüştüm! Ağladım yol boyunca, ne olduğunu bilmiyordum ama ağladım işte.Hem neden ne duyarsan duy sakın ağlama demişti bana? Hep anamın o hali geliyordu aklıma, titreyen alt dudağı. Neden titriyordu alt dudağı ? Ne olmuştu? Tamam anam ağlardı sıkça ama alt dudağı titrediği zaman…
Gittim dayımlara. Bana tembihleneni yaptım. Ne ağladım ne de bir şey anlattım. Güldüm, hiç bir şey yokmuş gibi yaptım. Bir saat kadar sonra Ahmet’i getirdi küçük amcam. Ve anam ilk defa bana yalan söylemişti. Birkaç saate seni alacağız demişti ama almadılar beni. Ahmet’i de. Tam dört gün kaldık dayımlarda, bir şeyden habersiz. Dayımın, yengemin, ananemin yani kısacası herkesin bize daha bir sevecen yaklaşması, insanların kapalı kapılar ardında fısıltılı konuşmaları, bizlere baktıkça gözlerinin dolması, devamlı Kuran okuyup dua etmeleri kuşkulandırıyordu beni. Ne olmuştu? Neden titriyordu alt dudağı ?
Babamı vurmuşlardı. Olan buydu. Hem de niye? Siyasi düşüncesi yüzünden… İnsan canı almak bu kadar kolay mı? İnsanı insan yapan, diğer varlıklardan ayıran en büyük özelliği değil midir düşünmesi? Senden farklı düşünüyor diye alınır mı can? Düşünmeyen insanın farkı var mıdır ağaç kavuğundan ya da ottan ? Müslüman değil misiniz ulannnn? Ne olacaktı bize ? Yazık değil mi anama, onun o tatlı telaşına ? Yazık değil mi bana, Ahmet’e? Karıncayı bile ezmeyen bir adama kurşun sıkılır mı? Yavrusu olan kartal öldürülür mü? Evinin nafakası için kilometrelerce direksiyon sallamış, memleketine yeni dönmüş adama verilmez mi bir kez daha evlatlarını görme şansı ? Verilmez mi o evlatlara babaya bir kez daha sarılma şansı ? Baba ne demek bilmiyor musunuz ulannnn? Baba dağ demek, güven demek! Allahın verdiği canı almak size mi düştü ? Kim siniz siz ? Ha kim siniz?
Şükürler olsun Allah’ıma alamadınız canını. Ya ölseydi ne olacaktı ? Mustafa doğmayacaktı, hepimizin boynu bükük kalacaktı mesela. Rahmetli anamın alt dudağı hep titreyecekti her yalnız kaldığında. Ve sanırım bizim evde bir daha asla kabak çıtması pişirilmeyecekti.
Hiçbir ocağın sönmemesi ve iki cihanda sevdiklerinizle olabilmeniz dileklerimle…
Elbette, babasını hiç görmeyen veya kaybeden dostlardan da okuyan olabilir yazdıklarımı. Maksadım acı tazelemek değildi. Bu dostlar haklarını helal etsinler lütfen.TuRK...
YORUMLAR
Güzel bir anlatım
insanı insan yapandır düşünebilmek, düşündüklerini dile getirebilmek, anlatabilmek, savunabilmek,...
iyi de insanoğlu neden kendi cinsine ait bu özellikleri bir sebep olarak görüp de Allahın verdiğini almak isteyebilir. canileşmeye bu kadar meyilli bi insan topluluğu olmamızdan utanıyorum. evet ya bir avuç toprak üstündeki insanlar olarak ufak bir topluluğuz ve BEN İNSAN OLDUĞUMDAN UTANIYORUM !!!
Bir an alıntı olduğumu düşündüm sanki:)
D7uks demiş ki; Çok samimi bir arkadaş.İnsan okumuyor da izliyor bloglarını,başrole kendini koyarak.
Şu çok samimi kısmının ne derece doğru olduğunu bilseydiniz, samimi kelimesi bile inanın çok basit kalırdı. Bazılarının kompleks! dediği şeyin gerçekte onun sanal olmayışıdır. Dostlarını, sevdiği insanları ölümüne benimsemesi onu kompleskli değil samimi yapar.
TuRK_38 doğaldır, kendi gibidir. Konuşurken kendini kasmaz, yerine bulamadığı kelimeleri amaaaaaaaaaannn boşver bulamadım işte deyip kendiyle dalga geçecek kadar harika biridir. Gülmeyi güldürmeyi çok seven neşeli, sempatik, esprili biridir.. Mesela kayserili olmasına rağmen çok güzel lazca konuşur:)
Derse geç kaldığında kazağını ters giyip bunu ancak boğazını sıkan bişey varmış gibi hissettiğinde farkeden ve sınıfta öğrencilerinin gözleri önünde, kazağının kollarından kendini sıyırıp düzeltecek kadar sevimlidir:)
Ha bu arada çok cesurdur, yüreklidir ama ne hikmetse kan tuttuğunda eli ayağı birbirine dolaşıp tansiyonu düşer ve bayılacakmış gibi olur:) Seviyorum onun bu hallerini:)
TuRK_38 herşeyden önemlisi değer yargıları olan ahlaklı biridir. O'nun inançlı biri olması ve inandığı şeylere sımdıkı sarılıp onların arkasında durması ona hayranlığımı kat be kat artırmıştır. O'nu tanıdığım yıllar boyunca aynı çizgide kalmış ender insanlardan biridir ve ben onun bu duruşunu çok seviyorum. Ben onun insanlığını, insana bakışını seviyorum. Ben onun samimiyetini seviyorum ve O'na tüm içtenliğimle inanıyorum.
Hamiş: Bloga yorum yok:)