KONUŞMAYI DENEMELİ...
25 Ocak 2012, 22.08 A- A+Bir süredir, oyun oynamaya fena halde sardım. Bazen bu durum öyle bir hal alıyor ki, yemek yemeği bile ihmal edebiliyorum. Son oyunum desem de ya bir arkadaşımın ricası ya da yenilginin hazımsızlığı ile yeni bir oyun başlayıveriyor. Ama keşke tek sorun bu olsa…
Bu gibi zamanlarda yense de yenilse de sataşmayı kendisine hobi edinmiş, başı-sonu devrik, edepsiz cümleleri sıralama telaşı içinde, oynananın oyun olduğunu unutan dengesiz biri çıkıveriyor.
Aman, olsun diyorum. Belki de ciddi anlamda sinir harbi yaşayan, bu durumunu da başkalarına yükleyip rahatlayan biridir. Başkalarını inciterek kendisini tatmin ediyordur. Kim bilir… Ama tabiî ki herkesin sabır sınırı vardır. Karşılığı olarak verilen tepkilerde değişiklik gösterir.
Neyse ki burası sanal ortam. Böyle durumlar closeye tıklayınca kaybolup gidiyor. Peki ya gerçek hayat?
Dışarı çıktığınızda trafikte ilerleyen araçlardan sesler yükseliyor. Yol vermedin kargaşası, alkolün hakimiyetsizliği ile oluşan kazalar… Başınızı sola çeviriyorsunuz, kuyrukta sıra kavgaları, niye bakıyorsun atışmaları, her durumda ben merkeziyetçiliğin tavana değen halleri. Patlamaya ramak kalmış saatli bombalar gibiyiz. Bunlarda kapan düğmesi yok ki basasınız ve yok olsun.
Daha da acısı hiçbir eylemin öylece olduğu gibi kalmayışı!
Haberlerde sıklıkla duymaya alışık olduğumuz bazı konular:
- Eşine şiddet uygulayan/öldüren eşler.
- Kız arkadaş yüzünden okullarda terör.
- Yol vermediği için otoban cinayetler.
- Mecliste sandalyeler/hakaretlerin havada uçuşması.
- Hakkını savunan eylemcilere joplu/gazlı karşılık.
- Her türlü terör vb…
Artık en çok kullanılan iletişim araçları bıçaklar ve silahlar. ‘’ Ağzından bal damlıyor.’’ Sözü yerine ‘’ Bıçağından kan damlıyor.’’ Der hale geldik. Bunun birçok sebebi var elbet.
Gençleri ele alalım. Artık birçoğunun somut ve anlamlı hedefleri yok. Okullarımız gençlerin potansiyellerini ortaya çıkarmaktan, hayallerini keşfetmekten çok uzak. En büyük hayal ve hedef gelecekte iş bulup hayatta kalmakla sınırlı olunca, bu ara hedef her şeymiş gibi algılanıyor. Maalesef gelişimden uzak belli normlarda ilerliyorlar.
Kavgayı tercih eden insanları ele alalım. Bu grupta yer alanların iletişim becerileri zayıftır. Karşımızdaki düşmanımızda olsa, o insanla bir masaya oturup konuşabileceğimizi unutmamalıyız. İnanın kavga etmekten çok daha kolay bir yol. Gerçi, sevdikleri insanları bile dinlemekte, duygularını anlatmakta güçlük çeken, kendisini açıklıkla ifade edemeyen insanların, düşmanlarını ya da çatıştığı kişileri dinleyebilmeleri çok daha zordur. Çünkü dinlemek çoğumuza ‘’ mağlubiyet’’ hissi verir. Dinleyici olduğumuzda, edilgen konumda olduğumuz hissine kapılırız. Aslında dinleyen kişi, konuşan kişiyi esir almıştır.
Birçoğumuz okuma ve dinleme alışkanlığı olmayan kişileriz. Çok iyi insanlar olabiliriz ancak iyi iletişimci olmayabiliriz.
Kavgacı insanlarda neden-sonuç ilişkilerini kurma becerisi de zayıftır. Bu insanların, kişilerin neyi neden yaptıklarını, yapılan şeylerden ne gibi sonuçlar çıkarılması gerektiği gibi konularda çok donanımlı oldukları söylenemez. İnsanları yanlış anlayabilir ve bir olaydan ya da tavırdan ilgisiz sonuçlar çıkarabilirler. Bunlara ek olarak kavganın maliyetini ve olası sonuçları düşünemiyorlar. Değer verdikleri ya da sevdikleri insan uğruna bir başkasını bıçaklarken, aslında sevdiklerine ne kadar büyük kötülük yaptıklarının farkına varamıyorlar.
Bir başka göz ardı edilen durumsa resmin bütünü görememek. Sabit bir parçaya takılı kalındığında tamamını göremediğimizden sonuçlarını tam anlamıyla kestirebilmek söz konusu değildir. Örneğin mafyavari tavırların prim yaptığını sanan gençler veya büyüyememiş yetişkinler, güçlü ya da dayı olmanın da bir bedeli olduğunun farkında değiller. Böyle insanların kendileriyle birlikte sevdiklerinin hayatlarını da tehlikeye attıklarını göremezler. Sorumluluklardan ziyade sadece imajı kopya çekerler. Halbuki fatura, eylemin peşinde köpek yavrusu gibi dolaşır durur.
Konuyu Mevlana’dan bir sözle tamamlamak istiyorum.
Sevgide güneş gibi ol,
Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,
Hataları örtmede gece gibi ol,
Tevazuda toprak gibi ol,
Öfkede ölü gibi ol,
Her ne olursan ol,
Ya olduğun gibi görün,
Ya da göründüğün gibi ol.
YORUMLAR
Temel nedeni bu düşünce sanırım;insanlar kendilerini görünmez,sanıp gerçekte yapamadıklarını sanal alemde yapıyorlar.
Erişkin birinin,gerçekte "yaf,uyus" tarzı kelimeler kurup,sarkıntılık edeceğini sanmıyorum.Bastırılmış duygularla alakalı bir şey.
cok guzel ddile getirmissiniz yani kaleme almissiniz saolun katiliyorum size.
okadar kaptirmisimki yazdikca yazmisim ve geri sildim :)) kisaca (kendine yapilmasini istemedigin seyi bir baskasina yapma) .hadisiyle noktaliyayim:)
Bir de tam tersi var. Bakarsınız iletişim konusunda harikadır ama gel gör ki niyeti bozuktur.
bir de ben yapayım ama o yapmasınlar var
ben bağırayım o bağırmasın
ben konuşayım o konuşmasın
ben düşüneyim o düşünmesin
..
..
Çifte standartlı yaşıyoruz vesselam
ve şiddet tabi ki...
ne demişler "ikna edemiyorsan yoket"
Yorumlar için öncelikle teşekkür etmek istiyorum. ‘’onat___64’’ ün yorumunda değinmediğimi fark ettiği bir nokta var. Evet değinmek isterdim. Vermek istediğim mesajı sanırım verebilmişim. Şiddet toplumuna dönüştüğümüz doğru bir ifadeydi. Ancak bu platformda yayınlanabilir nitelikte bir yazı yazmam gerekir ki sizlere ulaştırabileyim. Üstü kapalı olarak değindiklerimse inanın başlı başına birer blog konusudur. Şayet onları kaleme aldığımda yazının rengi biraz değişecek ve içerisinde siyasallıkta barındıracağından dolayı uygun olmayacaktır.