ESKİ BİR ARSIZLA SOHBET
26 Ocak 2012, 23.46 A- A+Belki lazım olur düşüncesiyle kullanmadığım eşyaları kilere taşıyordum. Her defasında toplanan ancak benim adım atmamla yerle bir olan kilerdeki kutuları eşelemeye başladım. Sanki bir hazine bulacağım edasıyla. Getirdiklerimi bırakıp kapıya yöneldiğimde gözüme çocukluğumdan kalma işkence oyuncağım takıldı. Hala bana ‘’ hehehe ne kadar denesen de beni yıkamadın’’ der gibi gülüyordu. Tabi eskisi kadar genç ve bakımlı değildi. 3500 basan havası da sönmüştü. Beni daha bir az gıcık ediyordu. Zira olgunlaşmak yaramış, bir şeyler fısıldamak ister gibiydi. Emin olun anlatım gücü yüksek bir oyuncaktı.
Sohbet isteğini geri çeviremedim. Tozlanmış bedenini silip odama götürdüm. Saatlerce bakışarak konuştuk onunla. Neler anlattığını öğrenmek ister misiniz?
Sözü geçen oyuncak ‘’hacıyatmaz’’. Ne kadar denesem de tam oldu derken bıraktığım anda tekrar ayağa kalkan arsızın teki!
Hayatın getirdikleri karşısında kırılmak, yıkılmak ya da buna benzer şeyler yaşamak ve bir süre o hali taşımak mümkün. Fakat beklemeden, eski, umutlu, şevkli hale dönmek ve yeniden başlamaya hazır olmak gerekiyor. ( -bekleme yapmayalım abla arkalara ilerleyelim, daha yer var! (pardon bu sabah otobüste yaşadığım replikle karıştı) )
Oyuncak sanki bize bu dersi vermek için üretilmiş. Tabi ‘’ üstüme çıkın bıraktığınız anda kalkmazsam namerdim’’ demiyor. Yani bizlerde hayata ve insanlara bizi hırpalamaları gerektiğini fısıldamayalım. Ama ne yaparsak yapalım hırpalandığımız, kırıldığımız zamanlar oluyor.
Peki biz ne yapacağız bu durumda?
Her zaman bizi üzen hırpalayan olaylarla karşılaşıyor, üzülüyor ve kırılıyoruz. Bu da çok normal insanız. Ama, kurban rolünü alışkanlık haline getirip gel vatandaş vur! Sende vur deyip kırılmış kalmakta yanlış diye düşünüyorum. Bu oyuncak gibi, yükün kalkmasıyla kendi dinamiklerimizi harekete geçirip hemen eski halimize dönüp umutlarımızı canlandırıp, yeniden işe koyulmalı.
Burada seçimler ve irada devreye giriyor. Oyuncaktan farkımız şu: Kendimizi onarma kararı bize bırakılmış. Maalesef otomatik değil. Adım atarsak kainat bize yardım edecektir. Bununla birlikte adım atması gereken bizleriz.
İyi bir dostla yapılan sohbet, sevdiklerimizin duaları, hoş bir film, iyi bir kitap, belki de demli bir çay bizi onarabilir. Hayal ve hedeflerimizi yazdığımız bir defteri karıştırmak, neyi neden hedeflediğimizi yeniden hatırlamak, bize çok ama çok yardımcı olacaktır.
Etrafımızda yeniden başlamanın destanını yazan birçok insan görebiliriz. Bütün mal varlığını yitirmiş, sevdiklerini kaybetmiş, en yakınından çok büyük darbeler yemiş ( yıpranılan konu her ne ise…) yılmamış ve yeniden çalışmış, yeniden sevmiş, yeniden güvenmiş ve yeniden başarmış insanlar görmemiz mümkün. Eski neşe ve canlılığını yeniden kazanmış insanlar her yerde. Yeter ki bakmayı, görmeyi bilelim.
Aaaa bu oyuncakta çok gevezeleşti! İzninizle artık son çare bir iğne yardımıyla kalan son havasınıda indirmeliyim…
YORUMLAR
Birincisi: "Kiler" pek yerinde olmamış gibi.Depo desek şuna...
İkincisi: "Eşelemek" yerinde kullanılmış gibi görünse de anlatım bozukluğuna yol aşmış.
Sana diyeceğim üç lafım olsaydı ;tırnaklarına bakardım,tırnak içlerinin kimisi yamuk.Valla imladan girdim diye baya özenip de yazdım.Paylaşım için teşekkürler.
baya da denmez bayağı denir :)
Hala var o hacıyatmazlardan şişme simit gibi şimdikiler,eskileri nasıldı bilmem benim yokmuş demekki hatırlayamadım.
Her insanın dibe çöküşleri olmuştur aama her karanlığın sonu aydınlıktır diye düşünürüm hep herşeyinn başı sağlıkkk en önemlisi bu...
Teşekkürler paylaşım için.
Eğer yazarın kullandığı "kiler" ise depo demek yersiz olurdu.
Eğer eşelemek demek istiyorsa duygularını bu ifade ediyorsa bilakis eşelemek daha anlamlı olmuştur. Anlatım bozukluğundan girersek ohooo...
Tavan arası hikayeleri gibi başlayıp ders veren bir yazıya dönüşmüş. Ders veren yazıları sevmem ama girişe bayıldım çok da heyecanlandım kendim yaşıyormuş gibi.
Ders kısmına gelirsek,bir yazar der ki: "problemler siz onlara müdahele etsenizde etmeseniz zamanla kendiliğinden çözülür." başka şekilde de demiş olabilir ama ben böyle hatırlıyorum.