GERÇEKTEN HAYATIMIZI BU KADAR GÜZEL SÖZLERLE İFADE ETMİŞSİNİZ Kİİ,BİR AN DÜŞÜNDÜRDÜ BENİ:(( HEP ÇALIŞ HEP ÇALIŞ NEREYE KADAR...EE SONUNDA SIFIRA SIFIR ELDE VAR SIFIR:( OFFFFF ARTIK KENDİMİİZ İÇİN YAŞAMAYI NE ZAMAN ÖĞRENECEĞİZ ? HERHALDE BEN KENDİ ADIMA ANCAK BÜYÜYÜNCE ÖĞRENECEM:)) AMA İYİ BİR HOCA LAZIM BANA :p VARMI ÖLE BİR HOCA ACABA :))
ELİNE SAĞLIK ARKADAŞIM BU YAZI DİZİNİ İÇİN...
helal... Eğer kaybedilen zamanın Sorgusu ve Mükafat ve Cezası Olmasaydı Sorgulamak anlamsız Olurdu. Her Akıl Sahibinin Benliğine İlk Sorgusu bu olmalı bence.
Aynen katılıyorumsize.Bu yüzden insanlar mutsuz.
hepimiz böyleyiz buna itiliyoruz. önemli olan bunu fark etmek asıl önemli olansa bu durumdan kendimizi sıyırıp ben buyum diyebilmek ve gereğini yapmaktır. umarım hepimiz yapabiliriz....
Bu Bloğu okurken aklıma bir hikaye geldi;
Bir tüccar, mutluluğun sırrını öğrenmesi için, Oğlunu bilgeler bilgesine yollamış. Bu bilge bir şatoda yaşıyormuş ve çocuk onun huzuruna vardığında, Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge, ama Mutluluğun Gizi´ni açıklayacak zamanı olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını kendisini iki saat sonra görmeye gelmesini salık vermiş.
"Ama, sizden bir ricada bulanacağım", diye eklemiş, delikanlının eline bir kaşık verip sonra bu kaşığa iki damla sıvı yağ koymuş. "Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı dökmeyeceksiniz."
Delikanlı sarayın merdivenlerini inip-çıkmaya başlamış, gözünü kaşıktan ayırmıyormuş. İki saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış.
"Güzel, demiş bilge, peki yemek salonumda ki acem halılarını gördünüz mü? Bahçıvan Başı´nın yaratmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz mü? Kütüphanedeki güzel parşömenleri fark ettiniz mi?"
Utanan delikanlı hiçbirşey görmediğini itiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü bilgenin kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabalamış, başka birşeye dikkat edememiş.
"Öyleyse git, evrenimin harikalarını tanı", demiş ona bilge, "Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin."
İçi rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara asılmış, tavanları süsleyen sanat yapıtlarına dikkat ediyormuş. Bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat yapıtlarının zarafetini görmüş.
Bilgenin yanına dönünce gördüklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmış.
"Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede?" diye sormuş bilge.
Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş.
"Peki", demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi, "sana verebileceğim tek bir öğüt var:
Mutluluğun Gizi; dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan."
Elinize sağlık..
50 yaşına kadar çalışır çalışmaktan dolayı sağlığımız kaybederis...50 yaşından sonra o çalışarek kaybettiğimiz sağlığı çalışarak elde ettiğimiz birikimlerle tekrar kazanmaya çalışırız...hayatın kendisi bi paradoks değil mi...
Cok guzel ya =))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
YORUMLAR
ELİNE SAĞLIK ARKADAŞIM BU YAZI DİZİNİ İÇİN...
Bir tüccar, mutluluğun sırrını öğrenmesi için, Oğlunu bilgeler bilgesine yollamış. Bu bilge bir şatoda yaşıyormuş ve çocuk onun huzuruna vardığında, Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge, ama Mutluluğun Gizi´ni açıklayacak zamanı olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını kendisini iki saat sonra görmeye gelmesini salık vermiş.
"Ama, sizden bir ricada bulanacağım", diye eklemiş, delikanlının eline bir kaşık verip sonra bu kaşığa iki damla sıvı yağ koymuş. "Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı dökmeyeceksiniz."
Delikanlı sarayın merdivenlerini inip-çıkmaya başlamış, gözünü kaşıktan ayırmıyormuş. İki saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış.
"Güzel, demiş bilge, peki yemek salonumda ki acem halılarını gördünüz mü? Bahçıvan Başı´nın yaratmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz mü? Kütüphanedeki güzel parşömenleri fark ettiniz mi?"
Utanan delikanlı hiçbirşey görmediğini itiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü bilgenin kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabalamış, başka birşeye dikkat edememiş.
"Öyleyse git, evrenimin harikalarını tanı", demiş ona bilge, "Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin."
İçi rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara asılmış, tavanları süsleyen sanat yapıtlarına dikkat ediyormuş. Bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat yapıtlarının zarafetini görmüş.
Bilgenin yanına dönünce gördüklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmış.
"Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede?" diye sormuş bilge.
Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş.
"Peki", demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi, "sana verebileceğim tek bir öğüt var:
Mutluluğun Gizi; dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan."
Elinize sağlık..