Bir Fincan Salep/7
11 Mart 2012, 20.56 A- A+Her mevsim gibi kış ayıda güzeldir tabi güzelliğini görebilmek lazım. Mesela insanlar pek dışarı çıkmadığı için aileler daha fazla birlikte zaman geçirir, büyüklerle küçükler kardan adam yapmak, kartopu oynamak gibi etkinlikleri beraber yapmanın hazzını alır. Sobalı evlerden kestane kokuları yayılır etrafa. Sohbetler genelde sobanın bulunduğu odada yapıldığı için aile diğer mevsimlerde olmadığı kadar iç içedir. Ağaçların kuru dalları ve yollar karla kaplandığı zaman seyrine doyum olmayan bir manzara çıkar ortaya. Her şey bakış açısına bağlı hayatta. Demek ki kış ayının da güzellikleri var hayatımıza kattığı.
Kış içecekleri de farklıdır. Hastalara şifa niyetine nane-limon tüketimi fazladır bu mevsimde mesela. Ama kış denildiği zaman ilk aklıma gelen içecek saleptir. Çocukken pek bir sıcak gelirdi bana salep. İçmezdim bu sebeple. Haksız mıyım? Yakmaz mı insanın göğsünü:)
Üniversiteye başladığımda salebe olan düşkünlüğüm “ Ana Sütü” sayesinde arttı. Ana sütü demişken yanlış algılama olmasın sakın:) Ben 2 yaşından sonra emmemişim:) Devamlı salep içtiğim mekânın adı “Ana Sütü” idi.
Hayal edin, dışarısı buz gibi. Ayaz insanı bıçak gibi kesip atıyor. Uzuvlarınızın hepsi buz tutmuş, hele ellerinizi ve ayaklarınızı hiç hissetmiyorsunuz. Sıkıca giyinmiş olmanıza rağmen rüzgâr bir delik bulup giriyor içeriye ve iliklerinizi donduruyor. Ne yapardınız? Valla ben öğrenci iken Ana Sütünden içeri atardım kendimi. Genelde hemen kapıdan girişte sol taraftaki, camekânın yanındaki masaya geçerdim boş ise. Maksat dışarıyı seyretmek değildi aslında, zaten genellikle buğulanmış olurdu camlar. Bir taraftan paltomu ve eldivenlerimi çıkarıp sandalye arkasına koyarken diğer taraftan dükkâna yayılmış olan tarçının keskin kokusunu çekerdim içime. Bu koku bile dışarının soğuğunu unutmama yeterli olurdu. Ben yanımda getirdiğim kitabın kapağını açmaya fırsat bulamadan garson getirmiş olurdu salebimi. Devamlı gittiğim için ne içeceğimi sorma ihtiyacı bile hissetmezdi. Sımsıcak fincanı avuçlarıma aldığım an birkaç dakika önce soğuktan kaskatı kesilmiş olan ellerimde yeniden kan dolaşımının hızlandığını hissederdim.
Öyle pat diye çay, kahve gibi içmem ben salebi. Gerçi makbul olanı sıcak iken içmektir ama ben içemem öyle, yakıyor kardeşim içimi napayım:) Önce fincandan etrafa yayılan dumanını seyrederdim. Sonra fincana burnumu yaklaştırıp ( Allahtan yanlışlıkla hiç fincanın içine daldırmadım burnumu ) o eşsiz tarçın kokusunun tadına bir kez daha varırdım. Sonra her ne kadar mekruhta olsa hafif hafif üflerdim salebe. Ve ilk yudummmmm! Boğazımı yakarak inerdi mübarek aşağıya doğru. Haa! Dilimin ucu da bu yangından nasibi alırdı bu arada:) Yakarsa yaksın, şu soğukta bulmuşsun seni ısıtacak salep gibi bir güzellik nazlanma derdim içimden. Salep içimi ısıtırken hayatıma yön veren yazarların kitaplarında kaybolurdum. Her sayfa çevirişimde bir yudum alırdım salepten. Kendi çapımda önemli yerlerin altını çizmekle veya not almakla fazlaca zaman harcadığımda kasadaki kızcağız uyarırdı beni. “ Soğutmadan iç, emeğe yazık.”
Haklıymış! Emeğe yazık ediyormuşum. Bakın dostlar nasıl elde ediliyormuş içimizi ısıtan salep. Kahraman Maraş ve civarında yetişen yabani bir orkidenin yumruları kurutuluyormuş. Sonra bu kurutulan yumrular sütle kaynatılıp tekrar kurutuluyormuş. Son aşama ise bu yumruların öğütülme işlemi. Bende diyordum bu mübarek neden bu kadar leziz:) Meğer orkideden elde ediliyormuş. Hatta Maraş Dondurması da bu yumrulardan yapılıyormuş. Unutmadan ekleyeyim, içeceğin adı saleptir, sahlep ise tozun elde edildiği bitkilerden birinin adıymış. ( Bende yazıyı tamamladıktan sonra öğrendim, malum bazıları sahlep der, araştırayım da rezil olmayayım istedim. Yoksa çokbilmiş değilimdir.)
Bu arada Kahraman Maraşta bir kaç yıl yaşamış bir arkadaşım, Maraş dondurmasının tadının bir özelliğinin de süt olduğunu söylemişti. Mesela özellikle köylü kadınlar sütü alınacak hayvanın soğan-sarımsak yiyip yemediğini sütün tadından anlayabiliryormuş. Yani her sütten o eşsiz dondurma yapılmıyormuş.
Birde kahve ile ilgili blogumda yazdığım gibi, hiçbir şeyin çakması aslının tadını vermez. Marketlerde satılan saleplere itibar etmeyiniz bence. Bulabilirseniz size Kahraman Maraş dağlarında yetişen yabani orkidenin tadına varmaya çalışınız….TuRK
YORUMLAR
Öyle bir anlatmışsın ki canım salep istedi:( Kahramanmaraş 'ta bir kaç yıl yaşamış biri olarak, Hem o eşsiz lezzetteki dondurmanın, hem de salebin tadını unutamıyorum. Siz hiç sadece süt kokan dondurma yediniz mi? Ya da içinde sadece sahlep otunun ve senin anlattığın gibi hassas damakların denetiminden geçmiş sütle birleşmiş salep içtiniz mi?
Eğer yemediyseniz ya da içmediyseniz ve yolunuz Kahramanmaraş'a düşerse mutlaka Yaşar ustaya uğrayın derim;)
Soğuk kış günlerinde sıcacık salep gibi buram buram tarçın kokan bloğun için
Sonrasında uzun yıllar içemedim salebi taki bir gün misafirlikte ikram edilene kadar... o gün barışmış olduk ama hala daha da sevmem salebi. Keyfi olarakta alsa tercihim olmaz ...
Bu 'sıcak' anımı hatırladım bende bloğunuz sayenizde :))) Sizinde tüm kışlarınızın salep sıcaklığı olması temennisiyle ........
Sayın TuRK_38,
yine keyifli bir paylaşım ellerinize sağlık
Uzun yazıları okumak beni sıkıyor. Ama sizin yazdıklarınız o kadar güzel ki bir çırpıda okunuyor.
Kah ağlatıyor kah güldürüyor kah düşündürüyorsunuz.
Kahve yazınız gibi bu da muhteşem.
Bloglarınızı her daim yazmanız dileğiyle.
Saygılarımla....