"AKIYORSA SİL"
13 Mart 2012, 23.05 A- A+
Efendim sene 1904...Ben 13 yaşındayım 12 de olabilir.İlköğretim
yılları işte. Bendeniz mahallenin camisinin yanındaki sübyan mektebine
gider iken bir gün ..Yok be bilmiyorum o yılları ben, ha bilmek
isterdim tabi o ayrı. Ayrıca 1800 leri de bilmek isterdim 1700 leri de...
Velhasıl kelam konumuza dönmek icap eder ise başımdan geçmiş kısa bir hikayeyi paylaşmayı uygun gördüm ve paylaşmaya karar verdim.Hikaye sıhhiyat ile ilgili oldukça mühim bir içeriğe sahip.Hikayemiz küçük bir kasabada karlı bir kış ayazında başladı. Karlı soğuk (soğukluğum bundandır galiba)bir kış gününde doğan ben... Bu da gerçek değildi tamam, gerçekti de bu kadar uzun değil yani, hikayeme başlıyorum.
İlkokuldayım ben işte yedi ya da sekizinci sınıftayım, sonbahardı sanırım ben çok fena hastayım ama öyle böyle değil. Zaten her kış bir iki kere yataklık olurdum çocukken. Yine öyle ama ateşim pek yok halsizlik de pek yok diğer tecrübelerin aksine. Bu sefer bir garip geçiyordu. Tek şikayetim biraz başağırısyla beraber burnumun bir musluk gibi akması ama öyle saydam falan değil bildiğiniz yoğun kıvamlı bazen yeşil olabilen uzaylı filmlerdeki o iğrenç salgısal sıvılar gibi.Sıvı demeye dilim varmıyor o kadar yoğun ki.Beş dakikalık zaman diliminde çevrem sümüklü kağıt mendillerle doluyordu.Akıyor da akıyor, akıyor da akıyor...
Okula gidemiyorum tabi o sümüklü halimle. Bide ben çocukken de çok sümüklüydüm. Çocukken dediğim işte 3-4 bilemedim 5 yaşlarında.Kendimi hep sümüklü hatırlıyorum nedense. tabi başkalarının beni bu şekilde hatırlatmasını ancak halüsünasyonla ifade ederim. Ne münasebet ! İşte o sümüklü halimde okula gidemezken devamsızlıklar birikti tabi. Öncesinde de var tabi canım istemediğinde pek gitmezdim okula.Ama öyle arkadaşlarla kaçıpta bir şeyler yapmak değil(keşke kaçaydım) bendeki evde kös kös kitap okumak bilemedim resim yapmak .Bunca kitap okumayı severken okuldan neden hazetmediğimi hala düşünürüm .Bu devamsızlıklardan her yıl bir kere müdürün beni sınıfta bırakmamak için yarım günü sildiğini bilirim. Eskiden böyle değildim ne olduysa uzaylıların beni ışınlamasıyla oldu dermişim. işte severlerdi beni, böyle sümsük sessiz (ideal öğrenci) bir şeydim diye.
Bak konu nere geldi."Zıp zıp akıllı" derlermiş böylelerine, bir konudan diğerine direk dalarlarmış böyleleri. ilk duyduğumda çok gülmüştüm.
... Öyle ama sınavlar var raporsuz almıyorlar tekrardan.Bu vesile ile düştük doktor yollarına.İşte ben kardeşimle doktora gittim ama gayet dinçim tek sorunum hafif baş ağrısı bir de şarıl şarıl sarı-yeşil akan burnum.Girdik doktorun yanına
Doktor: neyin var?
Ben: Burnum akıyor
Doktor:Akıyorsa sil.
Ben:(?) (Burada karikatürize edersem hönk de diyebilirdim)
Doktor: Başka neyin var?
Ben: Başka bişeyim yok biraz da başım ağrıyor ama çok fena akıyor okula gidemi,..bla bla bla
Doktor: Burun neden akar biliyor musun?(Amaç bilip bilmediğimi öğrenmek değil tabi anlatıp ukalalık yapmak, ama gerek kalmadı)
Ben: Evet, üst solunum yollarına yerleşen mikorganizmaların çoğalması nedeniyle..bla bla
Doktor: (?) (Burada karikatürize edersem hönk de diyebilirdi)(Şaşırdı tabi ne bilsin o yaşta sokakta top oynamak varkene ansiklopedi hatim ettiğimi.o zamanki haber programları şimdiki gibi gibi sağlık programından bozma da değildi. Kardeşte gülüyor yanda hala o aslında yüzde 90 "akıyorsa sil" e gülüyor çok hoşuna gittiydi )
Doktor: Evet (dedi başladı muayeneye)
Neyse bir muayene falan filan ama ben nasıl içerledim o söze "akıyorsa sil" nedemekti ya? Doktorları sevmemeye başlamam bu tarihe tekabül eder. Ganimetimi(rapor) de aldım seferden eve döndüm.Evet, giderken gayet dinç olan ben dönerken sefere çıkmışcasına yorgundum.
özsüz söz: "Burnun akıyorsa, sil"
özlü söz: "Aptalsan aşağılarlar, akıllıysan nefret ederler"
Velhasıl kelam konumuza dönmek icap eder ise başımdan geçmiş kısa bir hikayeyi paylaşmayı uygun gördüm ve paylaşmaya karar verdim.Hikaye sıhhiyat ile ilgili oldukça mühim bir içeriğe sahip.Hikayemiz küçük bir kasabada karlı bir kış ayazında başladı. Karlı soğuk (soğukluğum bundandır galiba)bir kış gününde doğan ben... Bu da gerçek değildi tamam, gerçekti de bu kadar uzun değil yani, hikayeme başlıyorum.
İlkokuldayım ben işte yedi ya da sekizinci sınıftayım, sonbahardı sanırım ben çok fena hastayım ama öyle böyle değil. Zaten her kış bir iki kere yataklık olurdum çocukken. Yine öyle ama ateşim pek yok halsizlik de pek yok diğer tecrübelerin aksine. Bu sefer bir garip geçiyordu. Tek şikayetim biraz başağırısyla beraber burnumun bir musluk gibi akması ama öyle saydam falan değil bildiğiniz yoğun kıvamlı bazen yeşil olabilen uzaylı filmlerdeki o iğrenç salgısal sıvılar gibi.Sıvı demeye dilim varmıyor o kadar yoğun ki.Beş dakikalık zaman diliminde çevrem sümüklü kağıt mendillerle doluyordu.Akıyor da akıyor, akıyor da akıyor...
Okula gidemiyorum tabi o sümüklü halimle. Bide ben çocukken de çok sümüklüydüm. Çocukken dediğim işte 3-4 bilemedim 5 yaşlarında.Kendimi hep sümüklü hatırlıyorum nedense. tabi başkalarının beni bu şekilde hatırlatmasını ancak halüsünasyonla ifade ederim. Ne münasebet ! İşte o sümüklü halimde okula gidemezken devamsızlıklar birikti tabi. Öncesinde de var tabi canım istemediğinde pek gitmezdim okula.Ama öyle arkadaşlarla kaçıpta bir şeyler yapmak değil(keşke kaçaydım) bendeki evde kös kös kitap okumak bilemedim resim yapmak .Bunca kitap okumayı severken okuldan neden hazetmediğimi hala düşünürüm .Bu devamsızlıklardan her yıl bir kere müdürün beni sınıfta bırakmamak için yarım günü sildiğini bilirim. Eskiden böyle değildim ne olduysa uzaylıların beni ışınlamasıyla oldu dermişim. işte severlerdi beni, böyle sümsük sessiz (ideal öğrenci) bir şeydim diye.
Bak konu nere geldi."Zıp zıp akıllı" derlermiş böylelerine, bir konudan diğerine direk dalarlarmış böyleleri. ilk duyduğumda çok gülmüştüm.
... Öyle ama sınavlar var raporsuz almıyorlar tekrardan.Bu vesile ile düştük doktor yollarına.İşte ben kardeşimle doktora gittim ama gayet dinçim tek sorunum hafif baş ağrısı bir de şarıl şarıl sarı-yeşil akan burnum.Girdik doktorun yanına
Doktor: neyin var?
Ben: Burnum akıyor
Doktor:Akıyorsa sil.
Ben:(?) (Burada karikatürize edersem hönk de diyebilirdim)
Doktor: Başka neyin var?
Ben: Başka bişeyim yok biraz da başım ağrıyor ama çok fena akıyor okula gidemi,..bla bla bla
Doktor: Burun neden akar biliyor musun?(Amaç bilip bilmediğimi öğrenmek değil tabi anlatıp ukalalık yapmak, ama gerek kalmadı)
Ben: Evet, üst solunum yollarına yerleşen mikorganizmaların çoğalması nedeniyle..bla bla
Doktor: (?) (Burada karikatürize edersem hönk de diyebilirdi)(Şaşırdı tabi ne bilsin o yaşta sokakta top oynamak varkene ansiklopedi hatim ettiğimi.o zamanki haber programları şimdiki gibi gibi sağlık programından bozma da değildi. Kardeşte gülüyor yanda hala o aslında yüzde 90 "akıyorsa sil" e gülüyor çok hoşuna gittiydi )
Doktor: Evet (dedi başladı muayeneye)
Neyse bir muayene falan filan ama ben nasıl içerledim o söze "akıyorsa sil" nedemekti ya? Doktorları sevmemeye başlamam bu tarihe tekabül eder. Ganimetimi(rapor) de aldım seferden eve döndüm.Evet, giderken gayet dinç olan ben dönerken sefere çıkmışcasına yorgundum.
özsüz söz: "Burnun akıyorsa, sil"
özlü söz: "Aptalsan aşağılarlar, akıllıysan nefret ederler"
YORUMLAR
aptalsan aşağılarlar evet, ama akıllı diye nefret edilir diye bir şey yok...
asıl, kendini akıllı sananlardan nefret edlir.. :))
Hey bu arada ortak yönlerimiz var.İkimizde ukalayız ve 's' harflerini aynı şekilde yazıyoruz;)
Burnun kadar kaleminde kuvvetli:)) Burnun o koyu kıvamlı , yeşil ve saydam olmayan maddeyi nasıl içine çekiyorsa,kaleminde okurları içine çekiyor:))
Ben bir blog okurken onu yaşarım.Keşke sadece okuyanlardan olsaydım . Hayal gücümün desteğiyle birlikte bloğun iğrenç duygular yaşattı bana.Selpak konulu bir blogunu bekliyorum.Aksi halde '' blogun sümüklüsü'' olarak kalacaksın :))
Emeğine sağlık.Aslında bir hikayemde var bu konuda anlatacak.. ama kimsenin midesine kelepçe vurmak istemiyorum :))
'' Aptala alim olanlar, akıllıya zalim olur '' bu da benim özlü sözüm olsun.Onaya göndermeden bakayım google. sonra alıntı demesinler :)) (yokmuş şükür benzeri bile . ) :))
tekrar emeğine sağlık.
Doktorun düz mantığına da bayıldım; "Akıyorsa sil.":)) Nasıl da kestirmeden çözüm üretici,pratik, net.:)
Pek severim öyle laf dolandırmayan insanları.:)
Keşke her adımı böyle basit çözümlerle atarak halledebilsek;
seviyorsa sevdir,
üzüyorsa kaç,
gidiyorsa itekle,
"akıyorsa sil" vs vs gibi...:)))
Teşekkürler.
Sevgiler.
ah duk45 ah sana ne desem az ama ben yorumun sayesinde üçüncü bir benzerliği keşfederek diyeyim diyeceklerimi, hey ahbap ikimizde çok fena dokunduruyoruz.
O "ss" ler gönlümde kapanmayan bir yara iken senin bu yorumun, beymenin beni blogun sümüklüsü olarak ilan etmesinden bile fazla yaraladı (fonda "son hıçkırık")
sen başkalarının bloglarına yazarken daha bi sempatiktin sanki. bu yorumun sonucu, en iyi yorumcular listemdeki yerin sarsıldı desem de inanma ucu bana dokununca "hötleyenler" den değilim ve içim kan ağlaya ağlaya güldüm yorumuna.
'' Aptala alim olanlar, akıllıya zalim olur '' ve bu söze alkış