PROVAKATÖR
15 Mart 2012, 19.52 A- A+
(Özgürlüğe kanat çırpan bir tavuk hikayesi)
Uyandığımda vakit öğleye geliyordu. Dışarda bir karmaşa bir gürültü uyumak ne mümkündü artık. N'oluyor diye perdeleri açmamla gözlerime saldıran güneş ışığını kamufle etmeye çalışırken gözlerim, bir yandan da olanı biteni anlamaya çabalıyorlardı uykulu uykulu. O da neydi? Aman yarabbi! üç adet yaratık bahçede geziyordu. Tavuktu bunlar. Nerden geldi bunlar diye düşündüm. Az ilerde anne ve abi çit yapım çalışmaları arasından yardım dileniyorlardı benden. Herşeyi anlamıştım, nihayet gözlerim de ışığa alışmıştı artık.
Ne aptal yaratıklar diye düşündüm ama hoşuma da gitti. En azından hayvanların aptallarını sevebiliyordum hala. Küçücük kuş beyinli kafalarını sanki önemli bir şey arıyormuş gibi bir öteye bir beriye çeviren robotumsu aptal üç yaratık. Tek amaçları eşelenip otlanmaktı diye düşündüm az sonra cereyan edecek olaydan bi haber vaziyette.
Pencereden ayrıldım.Bir süre ön bahçedeki balkona çıkıp manzarayı izlemeye koyuldum, temiz olduğunu düşündüğüm havayı derin derin soluyarak. Yan bahçedeki sesler artmıştı.Tekrar pencereye koştum .O da nesi? Tavuklar uçuyorlardı resmen. Hiç bukadar havalanabilen tavuk görmemiştim. Anne ve abi çiti yükseltmeye çalışıyorlardı bu havalı tavukları durdurabilmek adına. Tam "işte tamamdır" diye düşündükleri anda tavuklardan biri görülmedik bir edayla çitin en yüksek yerine kadar havalanıp geri düştü. Benim gözlerim pörtlemiş vaziyette onun hiçbir hareketini kaçırmak istemeyerek tavuğa odaklandım, şaşırdım. Çok şaşkındım. Bir sürü yem vardı oldukları yerde ama yine de onlar çitin ötesine geçmek istiyorlardı. Aslında hepsi değil bir buçuk tanesi. Evet bir tanesi tüm azmiyle çabalarken diğeri az biraz çabalıyordu.Üçüncü
tavuk eşeleniyordu daha ziyade.
Azimli tavuk jimnastikçi edasıyla zıpladı tekrar ama fazla yüksek değildi. Benim yüzümde bir gülümseme... Çit yükseltme çalışmaları tekrar başlamıştı. Bense pencereden bu maçı kim kazanacak diye içten içe merakla, bir, ateş saçan bakışlarıyla "freedoom" diye bağırıp savaş boyaları sürmüş tavuklara, bir de çit yükseltim çalışmalarına hız vermiş gargamel ve azman (nedense onlara benzetmiştim) formunda bana görünen anne ve abi ye bakıyordum. Ama tavukların tarafını tutuyordum o da ayrı.
Anne yardım istedi. "Yok artık!" dedim, gözlerimi kısıp küçümseyerek. Faşistçe planlarınıza beni alet etmeyin dedim, gururlu spartacus edasıyla.Tamam güzel birşeydi bu, çevrede tavuklar otlansın hatta isterdim ki kazlar grupsal gezintilerini yapsın, ördekler paytak paytak yürüsün, kuzular melesin, inekler möölesin, kediler, köpekler... falan filan severim ama kocaman bir çiftliğin olur ve onlar özgürce hareket ederlerdi. Afedersiniz ama bu şey kadar yere üç tavuğu kapamaya hakkımız yoktu.
Tavuklar dinlenip dinlenip atağa geçiyorlardı. Annede bir bezginlik. Bu böyle olmaz dedim ve onların haklı eylemine destek vermem lazım dedim. Desteğim sözlü ifadeden öteye gidemeyecekti belki ama olsun o da bir şeydi. Bir yandan "size inanıyorum yapabilirsiniz" diye onları motive ederken bir yandan da basit birkaç slogan atmaya başladım.Tavuklar sanki beni duymuşçasına öyle bir havalanıyorlardı ki sormayın gitsin. ben de heyecanlı heyecanlı "işte buu" "ha gayret az kaldı özgürlüğe" "pes etmeyin" diye söyleniyordum ki pencereden... İşte tam o anda annemin yaran repliği geldi;
"Kışkırtma kız tavuklarıı"
Ben bıraktım sloganları artık karnıma ağrılar giresiye gülmeye başladım. Herkes, hatta söylediğinin farkına varmış olacak ki anne dahi gülüyordu. Bu cümle özetlemişti durumu. Ben bir provakatördüm artık tavuklar da özgürlük savaşçıları.
Kısa bir süre sonra o evden taşınınca komşuya hediye edilen tavukların akıbeti hakkında bir bilgimiz olamamıştı. Ama onları saygıyla anıyordum. Onlar otlanan salak-şapşal tavuklardan öte yaratıklardı artık benim için, özellikle bir tanesi...
(tercihen "testament-over the wall" dinlenirken okunmalı)
(sonra da spartacus izleyebilirsiniz yani isterseniz izleyin ama ara sezonu izlemeyin çok iğrençti)
Uyandığımda vakit öğleye geliyordu. Dışarda bir karmaşa bir gürültü uyumak ne mümkündü artık. N'oluyor diye perdeleri açmamla gözlerime saldıran güneş ışığını kamufle etmeye çalışırken gözlerim, bir yandan da olanı biteni anlamaya çabalıyorlardı uykulu uykulu. O da neydi? Aman yarabbi! üç adet yaratık bahçede geziyordu. Tavuktu bunlar. Nerden geldi bunlar diye düşündüm. Az ilerde anne ve abi çit yapım çalışmaları arasından yardım dileniyorlardı benden. Herşeyi anlamıştım, nihayet gözlerim de ışığa alışmıştı artık.
Ne aptal yaratıklar diye düşündüm ama hoşuma da gitti. En azından hayvanların aptallarını sevebiliyordum hala. Küçücük kuş beyinli kafalarını sanki önemli bir şey arıyormuş gibi bir öteye bir beriye çeviren robotumsu aptal üç yaratık. Tek amaçları eşelenip otlanmaktı diye düşündüm az sonra cereyan edecek olaydan bi haber vaziyette.
Pencereden ayrıldım.Bir süre ön bahçedeki balkona çıkıp manzarayı izlemeye koyuldum, temiz olduğunu düşündüğüm havayı derin derin soluyarak. Yan bahçedeki sesler artmıştı.Tekrar pencereye koştum .O da nesi? Tavuklar uçuyorlardı resmen. Hiç bukadar havalanabilen tavuk görmemiştim. Anne ve abi çiti yükseltmeye çalışıyorlardı bu havalı tavukları durdurabilmek adına. Tam "işte tamamdır" diye düşündükleri anda tavuklardan biri görülmedik bir edayla çitin en yüksek yerine kadar havalanıp geri düştü. Benim gözlerim pörtlemiş vaziyette onun hiçbir hareketini kaçırmak istemeyerek tavuğa odaklandım, şaşırdım. Çok şaşkındım. Bir sürü yem vardı oldukları yerde ama yine de onlar çitin ötesine geçmek istiyorlardı. Aslında hepsi değil bir buçuk tanesi. Evet bir tanesi tüm azmiyle çabalarken diğeri az biraz çabalıyordu.Üçüncü
tavuk eşeleniyordu daha ziyade.
Azimli tavuk jimnastikçi edasıyla zıpladı tekrar ama fazla yüksek değildi. Benim yüzümde bir gülümseme... Çit yükseltme çalışmaları tekrar başlamıştı. Bense pencereden bu maçı kim kazanacak diye içten içe merakla, bir, ateş saçan bakışlarıyla "freedoom" diye bağırıp savaş boyaları sürmüş tavuklara, bir de çit yükseltim çalışmalarına hız vermiş gargamel ve azman (nedense onlara benzetmiştim) formunda bana görünen anne ve abi ye bakıyordum. Ama tavukların tarafını tutuyordum o da ayrı.
Anne yardım istedi. "Yok artık!" dedim, gözlerimi kısıp küçümseyerek. Faşistçe planlarınıza beni alet etmeyin dedim, gururlu spartacus edasıyla.Tamam güzel birşeydi bu, çevrede tavuklar otlansın hatta isterdim ki kazlar grupsal gezintilerini yapsın, ördekler paytak paytak yürüsün, kuzular melesin, inekler möölesin, kediler, köpekler... falan filan severim ama kocaman bir çiftliğin olur ve onlar özgürce hareket ederlerdi. Afedersiniz ama bu şey kadar yere üç tavuğu kapamaya hakkımız yoktu.
Tavuklar dinlenip dinlenip atağa geçiyorlardı. Annede bir bezginlik. Bu böyle olmaz dedim ve onların haklı eylemine destek vermem lazım dedim. Desteğim sözlü ifadeden öteye gidemeyecekti belki ama olsun o da bir şeydi. Bir yandan "size inanıyorum yapabilirsiniz" diye onları motive ederken bir yandan da basit birkaç slogan atmaya başladım.Tavuklar sanki beni duymuşçasına öyle bir havalanıyorlardı ki sormayın gitsin. ben de heyecanlı heyecanlı "işte buu" "ha gayret az kaldı özgürlüğe" "pes etmeyin" diye söyleniyordum ki pencereden... İşte tam o anda annemin yaran repliği geldi;
"Kışkırtma kız tavuklarıı"
Ben bıraktım sloganları artık karnıma ağrılar giresiye gülmeye başladım. Herkes, hatta söylediğinin farkına varmış olacak ki anne dahi gülüyordu. Bu cümle özetlemişti durumu. Ben bir provakatördüm artık tavuklar da özgürlük savaşçıları.
Kısa bir süre sonra o evden taşınınca komşuya hediye edilen tavukların akıbeti hakkında bir bilgimiz olamamıştı. Ama onları saygıyla anıyordum. Onlar otlanan salak-şapşal tavuklardan öte yaratıklardı artık benim için, özellikle bir tanesi...
(tercihen "testament-over the wall" dinlenirken okunmalı)
(sonra da spartacus izleyebilirsiniz yani isterseniz izleyin ama ara sezonu izlemeyin çok iğrençti)
YORUMLAR
Çok çok hoş bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık.
Ancak provokatörlük konusunda aynı düşünmüyorum.:)
Faşizan baskılara karşı direniş için yola çıkmış bir lidersiniz siz, ordunuz 2,5 tavuk da olsa.:)
Özgürlük savaşçısı da diyebiliriz, düzene baş kaldıran bir anarşist de ama provokatör değilsiniz kesinlikle.
İstedikleri sistemi her şeye karşın kurmak isteyen baskıcıların haksız yaftaları olacaktır; onlar için, kendilerine karşı duran, tekerlerine çomak sokmaya kalkışan her kişi bir kışkırtıcıdır zaten. Onlar oportünistleri sever.:))
Gece gizlice çitleri de yıktıysanız eğer, gönlümdeki tahtta yeriniz hazır.:)))
Teşekkürler
Sevgiler
Spartacusu hiç sevemedim ben izlemediğim nadir dizilerden :)
Tavuklar firarda falan desen anlayacam.
Sende alaydın eline kırbaç doctore olup eğiteydin tavukları.Dikkat et tavuklardan biri yanına gelip,doctore bu ne diye sormasın;)