SUÇLULUK PSİKOLOJİSİ...
19 Mart 2012, 08.05 A- A+Bundan yıllar önce üniversite sınavlarına hazırlanırken,ailem bir dönem yanımda değildi,bende halamlarda kalıyordum,şimdilerde var mı bilmiyorum ama o yıllarda ''hızlandırılmış kurs'' adı verilen koştur koştur bütün konuların 15 güne sıkıştırıldığı kurslar vardı.Bende o kurslara giderken halamlarda idim.Halam otorite bakımından sıkı bir kadındı ve hareket alanım çok dardı.Evleri Maltepe'de (Anadolu Yakası),kurs ise Beşiktaş'ta (Avrupa Yakası) idi.E hal böyle oluncada sabahın köründe kalkıp düşüyordum yollara.Malum havalarda sıcak,derslere konsantre olmak çok kolay değil,başımda esen kavak yelleri (nasıl da başladım bahaneye) vesaire derken bir Çarşamba günü FENERBAHÇE-BEŞİKTAŞ kupa finali var,ben yine sabah düşmüşüm yollara,artık sınava da sayılı günler kalmış,bir yandan da şeytan dürtüyor,maça mutlaka gitmek istiyorum,''eşeğin aklına karpuz kabuğu düşmesi'' diye bir laf vardır ya aynen o misal maç bir kere girdi aklıma,kurtuluş yok gideceğim...
Yaşı 30'un üzerinde olan ve futbola biraz ilgisi olanlar bilir eskiden Fenerbahçe stadının tamamı kapalı değildi,karpuz kabuğu aklına düşen eşek yani ben:) (estağfurullah demeyin) bu önemli ayrıntıyı unutup biletimi alıp öğlene doğru girdim maça,MARATON ile isimlendirilmiş tribünün bir bölümü BEŞİKTAŞ taraftarlarına yani bize ayrılmıştı:).O yıllarda hangi akla hizmetse maça saatler öncesinden girme modası vardı.Düşünün artık Haziran sıcağı,açık tene sahipsiniz ve stad da kaldığınız yaklaşık 5 saatlik zaman diliminde,halk arasındaki tabirle ''amele yanığı'' durumunu alıp kıpkırmızı bir surata sahip oluyorsunuz farkında olmadan:).Neyse maç biter,mutlu da biter,BEŞİKTAŞ maçı 1-0 kazanır.Fakat yaptığım işin yanlışlığı ve içimin rahat olmaması beni saçma sapan davranışlara iter...
Maç sonrası ben tekrar Dershane'nin olduğu Beşiktaş'a gittim ve sanırım söyleyeceğim yalanlara önce kendimi inandırmak istedim.Dershane'nin bitiş saati,her zaman bindiğim toplu taşıma aracı,içimi kemiren ''suçluluk psikolojisi'' ve bu psikolojinin eve giderken aldırdığı 2 KİLO şeftali:).Tabi ben bunları yaparken suratımdaki kırmızı rengin tonunun hiç farkında değilim:).Halam akıllı kadındı,ben 2 kilo Şeftali ve solaryumda unutulmuş adam edasında eve gider gitmez durumu çakıyor, kuzenime şüphelendiği konuyu söylüyor,kuzenimde ben koşar adım odama gittikten 2 dk. sonra yanıma gelip ''ya Trapper seni bugün Fenerbahçe stadının önünde gördük,yoksa benzetmiş olabilir miyiz'' diye oltayı atıyor ve tatlı su balığı Trapper hemen oltaya geliyor:).5 saatte kıpkırmızı olmuş bir surat ve ''bayram değil,seyran değil eniştem beni neden öptü'' dercesine alınan 2 kilo şeftali aklına karpuz kabuğu düşen eşeği ele veriyor:)...
Şimdi O günün sonunda eğer gafil avlanmasaydım ve karşı tarafın hamlesine göre anında bir strateji geliştirebilseydim ''tamam maça gittim yalan yok,ama bir sorun neden gittim'' diyebilirmiydim ya da,''siz benim maça gittiğim için mi şeftali aldığımı düşünüyorsunuz,yoksa şeftali almak için mi maça gittim'' diyerek Onları şaşırtabilir miydim bilinmez ama aradan uzun yıllar da geçse hala bu olayı çok net hatırlayıp sizinle paylaşabiliyorsam beynimde yer edip bir takım dersler verdiği kesin:).Suçluluk psikolojisi kavramını bizzat yaşayıp tecrübe etmek,yapılanları neden-sonuç ilişkisine bağlayıp bahaneler üretmeye çalışmak kendini kandırmaktan öteye gitmiyor.Yani gmsnn ben Doğru Ahmet falan değilim:).Elbet sizinde bu psikolojiyi yaşadığınız sağlam anılarınız vardır.Hodri meydan, anlatında görelim:) Bugün Pazartesi,hiçbiriniz Pazartesi Sendromu'na yenik düşmeyin ve iyi bir hafta geçirin.Sevgi ve Saygılar...
YORUMLAR
biz de nedense inanmadık
sonunu bu cümleye öyle bir bağlayışınız vardı ki sanki tüm o döktürülen yazılar sırf bu cümleyi kanıtlamak için yazılmış. ne için yazılmış olursa olsun okuduk ve hoş bulduk yazıyı.
ayrıca bir şener şen hayranı olarak o repliğe bayılırım
medresede okudun sanıyordum;)
Sene 1997 aylardan temmmuz olması lazım kadıköyde gezerken güzel muhteşem bi kalabalık gördüm evet FENERBAHÇE taraftarı vardı bende o seneye kadar yakından takip ederdim ama hiç bir maçına girmemiştim o muhteşem kalabalıgı koro halinde söylenen marşları şarkıları görünce dayanamıyım bende aralarına karıştım ve stada doğru gidiyorduk fakat benim biletim yoktu birlik ve dayanışma ordada ortaya çıktı çift turnikeyle ilk stada ayak basışım ve bi bjk maçıydı çok zevkli bi maç olmuştu maçı FENERBAHÇE 2 / 0 kazandı.
Benim tribünle ilk tanışmam böyleydi sevgili tramper ve sevgili.....
Yine çok hoş, su gibi akan bir yazı okudum sayenizde. Sağolun.
Sizin, sık yazmanıza karşın her seferinde keyifle okunan gıpta edilesi bir tarzınız var.
Yazılarınızın bu tadı vermesinde, özgün ve samimi şekilde yazılmış olmasının payı çok tabii kendi bakışımda.
Siz hep yazın, biz zevkle okuruz.
Aklına koyduğunu mutlaka yapmaya çalışan gözü kara biri olarak, bu tip durumlara düştüğüm nadir olsa da "Yapacağımı yapar, dayağımı da yerim." tarzı benimki.
İstisnalarda da hep içime düşen kurtlar burnumdan fitil fitil getirdi, getirir, getirecek.:)
Teşekkürler
Sevgiler
Benim de çok etkilendiğim bir film var Hable Con Ella ( Talk to Her - Konuş Onunla ) .
Pedro Almodovar ' ın bir baş yapıtı bence . Susarken konuşmak , konusmadan anlamak üzerine . Suçluluk duymasını hiç istemediğimden karşımdakinin , çocuklarımın bile minik şaşırtma , kaçamak , masum yalan , her ne ise adı işte , hatalarını anlamamazlıktan gelmişimdir . Kendimce bir utanmasavar hali geliştirdim , rahatlatmak adına , kişiselleştirmeden ... Sevgiler .
sevgiler...
- yavrum iyi misin ne oldu sana, zaten evdesin.
* iyi değilim biraz dinlenmeye ihtiyacım var sanırım, ben odama geçeyim.
heheheh kurtuldum işteeeeeeee
suçluyken öyle saçma sapan savunma yaparız ki, biz bile şaşıp kalırız en iyisi savunma yapmadan olaydan kaçmak.
Ama insanların suçlu olduğunu bilmesi kadar güzel bir şey yok, hiç bir şey olmamış gibi Safa yatmaktan bin kat daha iyi olduğunu düşünüyorum. Böylece zincirleme hatalardan kurtulmuş olur ve birazda olsa büyür.
Eline sağlık Trapppppp........
İnsanların yalan söylediklerini anlarken,anlamazdan gelirim tıpkı Ataya gibi.Ödüm kopar onlara yalanın utancını yaşatmaktan.Ne de güzel bir isim bulmuşsunuz sevgili Ataya. "utanmasavar"....
Ne kimse bana yalan söyleyip affedilmek için iki kilo şeftali alsın ne de ben onlara yalan söylediklerini anladığımı hissettirmemek için kıvranayım....
Yazınız aklıma,eşini aldatan erkeklerin o dönemlerde eşlerine karşı daha ilgili olma,hediyelere boğma hallerini getirdi.En yakın arkadaşlarımdan biri bizzat yaşamıştı bu durumu.Adamın arkadaşıma yaptıkları yüzünden evlilikten soğudum....